Z Jenerasyonu

Jenerasyonlar arası farklılıklar ve jenerasyon özellikleri son yılların en çok konuşulan ve merak edilen konularından. Özellikle 90’lı yıllarda ve hatta 2000’li yıllarda doğan çocukların büyümeleri ve iş hayatına atılmalarıyla bu konu önem kazandı. Farklılıklar yeni anlaşma ve ilerleme yaklaşımları gereksinimleri de getirdi. X jenerasyonundan bir patron Z jenerasyonunun yaklaşımlarını işinin sürdürebilir bir şekilde ilerlemesi için anlamak durumunda kalabiliyor.

Peki Z jenerasyonu kimdir ve temel yaklaşımı nedir?

Z jenerasyonu 96 yılından sonra doğanlara deniliyor ve değer odaklı bir yaklaşıma sahip. Özellikle tüketim anlamında iletişim kurarken sahicilik ve deneyim zenginliğine önem veriyor. Bunlarla beraber, lüks markalardan farklı olarak onlara farklılık katacak ürün/hizmet arıyorlar. Alışverişi hem çevrimiçi (online) ve çevrimdışı (offline) yapabiliyorlar. Bundan dolayı pop-up butik ve Instagram üzerinden pazarlama yapan markaları tercih edebiliyorlar. Ek olarak, online çalışan marketleri tercih ediliyor. Z jenerasyonu’nun %35’i bu marketlerden alışveriş yapıyor.

Bu ne demek? Nasıl bir büyük resim var?

Sahicilik deminde yazdığım gibi çok önemli. Sunulan değerler ile atılan adımları takip ediyorlar. Bunun yanında, yenilik de onlar için bir öncelik. Eğer bir marka yeni deneyimler sunuyorsa, bu jenerasyonun dikkatini çekiyor. Küçük ölçekli markaların büyümesinide buna bağlanabilir.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, daha başka hangi noktalar dikkat çekiyor?

İnteraktif pazarlama ve deneyim yaratmak çok önemli. Bu ürün/hizmet deneyiminde birden fazla platform ile daha aktif olmayı sevdikleri anlamına geliyor.

Fiyat, kalite ve imaj (kendilerini yansıtmaları) 3 temel tüketim alışkanlığı.

Etik değerler, sürdürebilirlik ve samimiyet öncelikleri.

McKinsey & Company, McKinsey, Dünyanın En Güçlü Nüfusu Olan Z Jenerasyonunu Mercek Altına Aldı, son güncelleme 19 Ekim, 2020, https://www.mckinsey.com/tr/our-insights/meet-gen-z#

Minimalizm

“Süper kahramanların dolaplarında neler var?”

“Aynı kıyafetten kaç tane var?”

Bu ve benzeri soruları küçükken kendime sorardım. Son yıllarda özellikle belli kıyafetleri giydiğimi ve eşyaları daha çok aldığımı görünce, minimalizm konusu beynimde tekrar kendini ön plana çıkardı. Ben de bu sayede tekrar konuyu araştırmak ve bir yazı yazmak istedim.

Şimdi bir benzetme yapacak olsam, bu en sevdiğin kişiyle konuşmadan en sevdiği hediyeyi alabilmek olurdu. Bence minimalizm, ne sevdiğini, neyin sana en iyi geldiğini ve gelebileceğini bilmek. Tabi minimalizm sadece gardropta olan bir şey değil. Hayatın her alanında kullandığımız öncelik ve ihtiyaç dengesi.

Genel olarak minimalizmin tanımları neler?

Minimalizm, önceliklerimizi farketmemizde yardımcı olan bir düşünce sistemi. Değer verdiğimiz şeyleri ön plana çıkartıp daha mutlu olmamızı sağlıyor. Hayatımızdan eşyaları azaltmak minimalizmin direkt tanımı değil. Eşya azaltmak, genellikle minimal yaşayan bir insanın oluşan alışkanlığı. Burada önemli olan, sizin için anlamlı eşyalarla sizi ileriye taşıyan bir hayat yaşamak. Bundan dolayı, nelere değer verdiğinizi ve önceliklerinizi düşünerek yaşamaya başlamanız daha derin bir adım olabilir. (1)

Minimalizm bize neler katabilir?

Minimalizmi bir şekle benzetsem, bir yuvarlak olurdu. Bu yuvarlağın içinde de birbirlerini destekleyen özgürlük ve mutluluk duygularını kuvvetlendiren faktörler var. Bunlar;

– Karar verirken daha az zaman harcamak

– Temizliğin azalması

– Başka şeylere daha fazla zaman ayırabilmek

– Aradığını daha kolay bulmak

– En çok değer verdiğin şeyleri yansıtmak

– Sevdiğin işi yapmak

– Daha üretken olmak

– Daha nitelikli şeylere sahip olmak .

Bunların sağladığı büyük etkiler ise;

– Doğa için fayda sağlamak

– Gelecek nesillere örnek olmak (Hatta, onlara daha güzel bir dünya bırakmak.)

– Başka alanlara da destek vermek. (2)

Kendimize nasıl sorular sorarsak, minimalist hayat tarzımız olur?

Bugünkü hayatıma baktığımda;

1. Daha da anlamlı bir hayat için özellikle hangi alanlarıma odaklanabilirim?

2. Bugünden yarına neler yaparsam daha mutlu bir insan olurum?

3. Daha başka neler yapabilirim?

4. Bu adımları tam olarak ne zaman atmaya başlarım?

5. Bunlar özellikle hangi olumlu değerimi yansıtıyor?

(1) Benefits of Minimalism: 21 Benefits of Owning Less, erişim 6 Ekim ,2020, https://www.becomingminimalist.com/minimalism-benefits/

(2) Benefits of Minimalism: 21 Benefits of Owning Less, erişim 6 Ekim ,2020, https://www.becomingminimalist.com/minimalism-benefits/

Mutlu anılar nasıl artar?

Mutluluk Uzmanı Meik Wiking “Araştırmalar farklı ve yeni anıları hatırlamakta daha iyi olduğumuzu gösteriyor. Bu yüzden, bunu unutulmaz ve anlamlı anlardan oluşan depomuza eklemek için kullanalım.” diyor.

Bu dönemler ne zaman?

Bu ne anlama geliyor. Buna bağlı olarak, nasıl mutlu anlarımızı arttırabilir ve daha mutlu insanlar olabiliriz?

Yapılan araştırmalara göre hayatlarımızın belli kısımlarını daha fazla hatırlama eğilimimiz var. Bu, belli yaşlarımızda yaşadığımız deneyimlerimizin bizim için daha fazla anlamlı olduğunu gösteriyor.

Anımsama tepesi olarak adlandırılan terime göre, insanlar anılar sorulduğu zaman daha çok 15 ile 30 yaş arasını hatırlıyor. Bir teoriye göre, o yaş aralığında kimliğimiz daha hızlı oluşuyor ve şekilleniyor. O dönemi kendimizle daha fazla bağdaştırıyoruz. Bununla beraber, anıların ne zamana ait olduğu da önemli. Anı ne kadar yeniyse, o kadar fazla hatırlama ihtimalimiz oluyor.

Örnek vermek gerekirse;

Agatha Christie’nin 544 sayfa uzunluğundaki otobiyografisine bakarsanız, annesinin ölümü 346. sayfada Christie 33 yaşındayken gerçekleşiyor. Hayatındaki anımsama tepesini kapsayan dönemde, anılar yılda 10 sayfadan fazlasını dolduruyor. Buna karşılık, yaşları 55 ile 75 arasında olduğu 1945 ile 1965 arasındaki olayları sadece 23 sayfada – 1 yıla bir sayfanın biraz üzerinde gibi bir oran – özetliyor.

Gillian Cohen ve Dorothy Faulkner’in yaptıkları bir araştırmaya göre, insanların ilk ve özel gördüğü anıları hatırlama oranı %73.

Yeni bir anı neden daha fazla hatırlanıyor?

Yeni bir deneyim yaşadığımızda beynimiz algılamak ve kaydetmek için daha fazla çalışıyor. Bu da ilklerin diğer benzer anılardan daha kuvvetli kaydolmasını sağlıyor. David Pillemer, New Hampshire Üniversitesi’nde Psikoloji Profesörü, insanlara üniversite yıllarından anılarını – her anı olabilir- soruyor. Çıkan sonuçlara göre katılımcılar, akademik yıllarının başlangıcında %40 oran ile Eylül aylarını ve %16 oran ile Ekim aylarını hatırlıyor. Bütün yazılanlara ek olarak, mutlu anılarımız da yeni ve kendimizle bağdaştırdığımız anılarla aynı şekilde daha kolay hatırlanıyor.

Bu yazı ne anlama geliyor? Mutlu anılar nasıl artar?

Yeni şeyler deneyimlediğiniz ve hatırlanmak istediğiniz zamanlar yenilikler ve akılda kalıcı mutlu edecek detaylara odaklanın. Örneğin, yeni bir film seyrederken sizi şaşırtan ve gülümseten detaylarına odaklanın. O yeni bir yer gördüğünüz veya yeni bir oyuncuyu seyrettiğiniz bir film olsun. İnsanların akıllarında daha fazla kalmak istiyorsanız da, onlara hiç yemedikleri bir yemeği yapın veya her zaman yaptığınız yemeği farklı bir şekilde pişirin.

Meik Wiking, There’s an art to happy memories — you can make more by experiencing more “first”s. İdeas.ted (blog), 14 Ocak, 2020. Erişim Ağustos, 2020. https://ideas.ted.com/theres-an-art-to-happy-memories-you-can-make-more-by-experiencing-more-firsts/

Yaratıcılık nedir?

Sizinle okullarda öğrendiğimiz iki tarihi olay paylaşacağım;

1. Hamamda yıkanırken suyun kaldırma kuvvetini bulan ve koşmaya başlayan Arşimet.

2. Başına elma düşmesiyle yer çekimini bulan Newton.

Bu iki olay günümüz biliminin en önemli ama en kısa anlarından olabilir. Yenilik ve ilerlemeye de mutlaka kapı açmıştır. Bu anlara yaratıcılık ve yenilik açısından bakarsak, oldukça ilham verirler. Fakat, izninizle bu bakış açınızı biraz döndürmek istiyorum. 🙂

Bu anların kahramanları bilimde çok önemli olan iki insan. Bu iki insan dışında kaç kişinin başına bir şey düşüyor ve kaç kişi hamamda yıkanırken elindeki tası suyun üstüne koyuyor düşündünüz mü? Diğer bunları yapan ve yaşayan insanları düşündüğünüzde, diğerlerini normal, Newton ve Arşimet’i dahi yapan özellikler hangileri? Bu aslında çok kolay bir soru. Hangi fikre odaklandıkları. Başka bir deyişle, beyinlerinin daha çok hangi fikirlere odaklandığı.

Bu anlattıklarımın yaratıcılıkla nasıl bir bağlantısı var?

Arşimet’i hamamdan dışarı koşturacak veya Newton’u elmaya farklı baktıran nokta yaratıcılığın fark edildiği yer. Ondan önce bizim ve bilimin görmediği bir süreç var; odaklanma. Bir fikre veya hedefe odaklandığımızda beyin fikirleri birbirlerine ekliyor. Yani yeni bir şekil veriyor. (1)

Beyin bunu nasıl yapıyor?

İnsan beyni prefrontal korteksin olmasından dolayı, hayvan beyninden farklı olarak bilgiyi sınırsız bir şekilde işliyor. Algılama ve tepki verme sistemleri farklı çalışıyor. Örnek vermek gerekirse, bir elma düşünün. Hayvanlar elmayı yemek olarak algılarken, insanlar sanat ve yemek gibi bir çok çerçeve içinde düşünebiliyor. Algılanacak şey ne kadar fazla ise, o kadar yaratıcı olma imkanımız oluyor. Deneyimlerimiz de ham maddesi oluyor. Bunu bir bina yapmaya benzetebilirsiniz. Fikirler ne kadar fazla ise, o kadar yüksek bir bina inşa ediyorsunuz. (2)

Yaratıcılık başka nasıl anlatılabilinir?

Hayatımızı yeniden şekillendirme gücü şeklinde anlatılabilinir. Nathan Myhrovald’a göre de, yaratıcılık bir fikri bir yerden alıp başka yere uygulamak. (3)

Nasıl daha yaratıcı olabiliriz?

1. Yeni şeyler deneyerek.

2. Yenilik arayarak.

3. Yaşadıklarınızın hepsini öğreneceğiniz deneyim ve bilgiler olarak görerek. (4)

Yaratıcılığınızı keşfetmek veya daha iyi tanımak için kendinize nasıl sorular sorabilirsiniz?

1. Sizin için yaratıcı olmak nedir?

2. Bu tanıma göre, yaratıcılığı neye benzetirsiniz?

3. Yaratıcılığınızı en çok nasıl bir motivasyonla kullanıyorsunuz?

4. Yaratıcı insanları düşündüğünüzde ortak özellikleri hangileri?

5. Sizin onlarla ortak özellikleriniz hangileri?

6. Bu özellikleri hangi davranışlarınızla yansıtıyorsunuz? Örnek verir misiniz?

7. Hayatınızda bu özellikleri daha sık nasıl kullanabilirsiniz? (5)

(1) Johnson, Steven. “Steven Johnson: İyi fikirler nereden çıkagelir? ” Filmed 2010. TED video, 17.20. https://www.ted.com/talks/steven_johnson_where_good_ideas_come_from?language=tr

(2) Jennifer Beamish &Toby Trackman, The Creative Brain. Netflix, 2019.

https://www.netflix.com/title/81090128?s=i&trkid=0

(3) Jennifer Beamish &Toby Trackman, The Creative Brain. Netflix, 2019.

https://www.netflix.com/title/81090128?s=i&trkid=0

(4) Jennifer Beamish &Toby Trackman, The Creative Brain. Netflix, 2019.

https://www.netflix.com/title/81090128?s=i&trkid=0

(5) Jennifer Beamish &Toby Trackman, The Creative Brain. Netflix, 2019.

https://www.netflix.com/title/81090128?s=i&trkid=0

Duyuru

Merhaba,

Beraber geçirdiğimiz bu zor dönemde birlik ve beraberliğimiz çok önemli. Yalnız değiliz. Şuan dünyadaki herkes aynı durumda. 🌏 Birbirimize ne kadar destek verirsek, bu süreci o kadar dingin atlatırız. Ben de bu dönemde sizlerle daha fazla beraber olmak istiyorum. Profesyonel Çözüm Odaklı Kariyer ve İletişim Koçu olarak, benimle iletişime geçeçek 8 kişiye ücretsiz online koçluk yapmayı amaçlıyorum. Bana sitemin iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz. 💬😊

Saygı ve teşekkürlerimle,
Serra İspahani

WeCareForYou #AynıOkyanusunDalgalarıyız #icf

#evdekal

Yazıma ve köşeme başlamadan önce içtenliğimle paylaşmak istediğim bir şey var. İşinden ve diğer sebeplerden dolayı dışarıya çıkmak durumunda olan herkese öncelikle saygılarımı sunarım. Bu köşeyi hazırlarken size son derece saygı duyuyorum. 🙏🏻 Bu sürecin en hızlı şekilde sona ermesi ve insanların evlerinde kendilerini ve sevdiklerini korudukları bir zaman diliyorum. ⭐️🍀

Dünya son zamanlarda ülke, dil ve yaşam farklılıklarının bir kenara koyulup birlik halinde hareket edilmesi gerekilen bir süreçten geçiyor. 🌏 Yapılması gerekilen ise tek şey; evde kalmak. Peki evde kalırken neler yaparsak bu her anlamda daha dingin ve destekleyici bir şekilde geçer? Bu sorunun cevabını sizinle paylaşacağım sorular ve keyifli bulduğum şeylerle vereceğim. Amacım, size keyif alacağınız, yüzünüzde bir gülümseme oluşturucak ve ihtiyacınız olduğunda tekrar bakacağınız kaynakları sunmak.

23. Mart. 2020

24. Mart. 2020

25. Mart.2020

26. Mart. 2020

27. Mart. 2020

28. Mayıs. 2020

29. Mart.2020

30. Mart. 2020

31. Mart. 2020

1. Nisan. 2020

3. Nisan. 2020

4. Nisan. 2020

5. Nisan. 2020

6. Nisan. 2020

7. Nisan. 2020

8. Nisan. 2020

9. Nisan. 2020

10. Nisan. 2020

11. Nisan. 2020

12. Nisan. 2020

13. Nisan. 2020

14. Nisan.2020

15. Nisan. 2020

16. Nisan. 2020

17. Nisan. 2020

18. Nisan. 2020

19. Nisan. 2020

20. Nisan. 2020

21. Nisan. 2020

22. Nisan. 2020

23. Nisan. 2020

24. Nisan. 2020

25. Nisan. 2020

26. Nisan. 2020

27. Nisan. 2020

Görsel Pinterest’ten alınmıştır.*

28. Nisan. 2020

29. Nisan. 2020

💭Başka hangi filmler “Inside Out” filmi gibi değerli olduğumuzu söylüyor? 😊Bu filmleri izlerken sizi gülümseten başka hangi mesajları alıyorsunuz? 📸Görsel Pixar‘dan alınmıştır.

30. Nisan. 2020

1. Mayıs. 2020

2. Mayıs. 2020

🤩Şu an elinizde kullanabileceğiniz bütün kaynakları düşündüğünüzde, neler yaparsanız daha mutlu olursunuz?

3. Mayıs. 2020

4. Mayıs. 2020

5. Mayıs. 2020

6. Mayıs. 2020

7. Mayıs. 2020

8. Mayıs. 2020

GDT Yılın Doğa Fotoğrafçısı Yarışmasının Kazananları Belli Oldu
The German Society for Nature Photography, 2020 Yılın Doğa Fotoğrafçısı Yarışması’nın kategorilerinde kazananlarını açıkladı.
Yazının devamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Görsel ve yazı kaynağı: Bigumigu*

9. Mayıs. 2020

10. Mayıs. 2020

11. Mayıs. 2020

12. Mayıs. 2020

13. Mayıs. 2020

14. Mayıs. 2020

15. Mayıs. 2020

16. Mayıs. 2020

17. Mayıs. 2020

18. Mayıs. 2020


Siz ne görüyorsununuz? ☺️
#bakışaçısı #farklılık
Görsel: Haley Weaver
Instagram @haleydrewthis

19. Mayıs. 2020

20. Mayıs. 2020

Şu an kullanabileceğiniz bütün kaynakları düşündüğünüzde, merakı nasıl tanımlarsınız?

Görsel: Gail Armstrong

22. Mayıs. 2020

23. Mayıs. 2020

24. Mayıs. 2020

25. Mayıs. 2020

26. Mayıs. 2020

27. Mayıs. 2020

28. Mayıs. 2020

29. Mayıs. 2020

31. Mayıs. 2020

İncinebilir Robotlar

Farzedin bir robot ve üç arkadaşınızla herhangi bir oyun oynuyorsunuz ve robot yalnış bir el oynadı. Tam “Robota ne oldu?” diye düşünürken, “ Pardon, yalnış el oynadım. Oyunu bozdum.” gibi bir cümle kuruyor.💬 Tepkiniz ne olurdu? Bu cümleye mi yoksa nasıl hata yaptığına mı odaklanırdınız? 🤖🧐

Yale Üniversitesi’nde tam da yazmış olduğum senaryonun bir benzeri yaşandı. Başka bir deyişle, her şeyi kodlanmış ve makina olarak gördüğümüz robotlar hata yaptıklarında kabul etmek ve şakalar yapmak gibi davranışları göstermeye başladı. Daha kısa bir şekilde yazmak gerekirse, incinebilirlik gösteren davranışlar gösteren robotlar ile eğlenceli bir araştırma yapıldı.

Araştırmaya geçmeden önce, incinebilirlik nedir onu paylaşmak isterim. Doktor Brene Brown “Daring Greatly” kitabında incinebilirliği “Sevgi, aidiyet, sevinç, cesaret, empati ve yaratıcılığın doğum yeridir.” (s.33) şeklinde tanımladı.

Bu ne anlama geliyor? 👀

Makina olarak gördüğümüz robotlar artık insani olarak tanımladığımız özellikleri göstermeye başlayabilir.

Çalışma nasıl tasarlandı?

Araştırmacılar, 153 kişinin üç insandan ve bir robottan oluşan 51 gruba ayrıldığı bir deney yapıldı. Her grup, üyelerin 30 tur boyunca en etkili demiryolu rotalarını oluşturmak için birlikte çalıştığı tablet tabanlı bir oyun oynadı. Gruplar, farklı robot davranışı türleri ile karakterize edilen üç koşuldan biriyle eşleştirildi. Her turun sonunda, robotlar ya sessiz kaldı, ya görevle ilgili tarafsız, görevle ilgili bir ifade (skor veya tamamlanan tur sayısı gibi) ya da bir şaka, kişisel hikaye ya da bir hatayı kabul ederek incinebilirliği dile getirdi; tüm robotlar zaman zaman bir tur kaybetti.

Nasıl sonuçlara varıldı?

1. İnsanlar incinebilir açıklamalar yapan robotlarla takım halinde birbirleriyle konuşmak için yaklaşık iki kat daha fazla zaman harcadılar ve daha fazla keyif aldılar.

2. İnsanlar incinebilir ifadeler duyduklarında, konuşma nötr ifadeler yaptığından daha fazla arttı.Konuşma grup içinde daha eşit haldeydi.

3. Deney ayrıca incinebilir ve nötr robotlara sahip gruplardaki ekip üyeleri arasında sessiz robotlu gruplardaki üyelere göre daha eşit katılım gösterdi. Bu da konuşan bir robotun varlığının insanları birbirleriyle daha uyumlu bir şekilde konuşmaya teşvik ettiğini gösterdi.

Araştırmacılar gözlemlerini nasıl anlattılar?

Sosyal ve Doğal Bilimler Sterling Profesörü Nicholas A. Christakis, “Toplumumuza yapay zeka biçimleri ekledikçe toplumun nasıl değişeceğiyle ilgileniyoruz.İnsan ve makinelerin hibrit sosyal sistemlerini oluştururken, robotik aracıların nasıl programlanacağını değerlendirmeliyiz, böylece birbirimize nasıl davrandığımızı aşamazlar.”

Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nde doktora yapan Sarah Strohkorb Sebo, “ Robotların insan alanlarında sosyal etkisini anlamak, robotlar kasıtlı olarak sosyal bir işleve hizmet etmediğinde bile önemlidir. Görevleri bir montaj hattındaki işçilere parçaları dağıtmak olan bir fabrikada bir robot hayal edin. Tüm parçaları bir kişiye verirse, işçiler diğer işçilerin robotun görevde daha düşük olduğuna inanıp inanmadığını sorguladığı garip bir sosyal ortam yaratabilir. Bulgularımız, ekiplerde çalışan insanlar için sosyal katılımı, dengeli katılımı ve olumlu deneyimleri teşvik eden robotların tasarımına katkıda bulunabilir.. ”

Neuroscience News, Robots that admit mistakes foster better conversation in humans,son güncelleme 10 Mart, 2020, https://neurosciencenews.com/robot-conversation-mistake-15885/

Bilmeden Bilmek: Örüntü Gözü – Sinan Canan

“Keyifle dinlediğimiz bir müzik eserini nota nota analiz etmeye kalkarsak işin bütün keyfi kaçar; halbuki biz, belli bir sıra ve armonide duyduğumuz notalardan bir duygu, bir mesaj, bir anlam çıkartabiliriz ve bunun için incelikli analiz yapan aklımıza ihtiyacımız pek yoktur.”

– Sinan Canan

Nasıl bilmeden bilebiliriz? 👀

Örüntü gözü nedir?💬

Doğa bize bu anlamda neler öğretiyor?🌳

Nasıl günümüz bilimiyle birleştirebiliriz?🤓

Bu ve benzeri soruların cevaplarını Sinan Canan’ın konuşmasında bulabilirsiniz. ☺️

Ağaçların Birbiri ile İletişimi

Suzanne Simard -Orman Ekolojisi Profesörü- ağaçlar hakkında, “Yerin altında başka bir dünya var.” (1) diyor. Sadece üstünü gördüğümüz bu kocaman yemyeşil dünya bildiğimizden çok daha zengin. Hatta, bir insan gibi paylaşımcı ve sosyal de denilebilinir.

Simard ağaçların arasında iletişim olup olmadığını bulmak için ormanda kağıt huşu, Douglas göknarı ve boylu mazı ağaçlarının 80 kopyasını yetiştirerek bir deney yapıyor. Deneyi yaparken ormanda çalıştığı için şansına da bir anne ayı bol bol ziyaretine gidiyor.

Deneyi nasıl tasarlıyor?

Kanada’da Canadian Tire’de kağıt huşu ağacına karbon-14 radyoaktif gazı, Douglas göknarına da kararlı izotop karbon-13 karbondioksit gazı enjekte ediyor. İki gaz kullanmasının sebebini “Türler arasında iki taraflı iletişimin olup olmadığını merak ettiğim için iki tane izotop kullandım.” (2) şeklinde açıklıyor.

Sonuçlar neler ?

Kullandığı izotoplar iki taraflı bir iletişim olduğunu kanıtlıyor. Kağıt huşu gazı emiyor ve Douglas göknarı ile iletişime geçiyor. Yazları huş ağacı göknara göknarın huş ağacına gönderdiğinden gölgedeyken daha fazla karbon gönderiyor. Sonraki denemelerde de tam tersi gözlemleniyor. Huş ağacı yapraksız kalırken göknar büyüdüğü için, ona daha fazla karbon gönderiyor. (3)

Bu iletişim nasıl kuruluyor?

İletişim karbonla beraber azot, fosfor, su, savunma sinyalleri, allel kimyasalları ve hormonlar ile de kuruluyor. Çalışma sırasında önemli noktalardan birisi de mantarların olması. Ağaçların iletişimi bir tür zeka modeli şeklinde anlatabilinir. Mikorizal ağlar bu iletişimi sağlıyor. Mikoriza mantar kökü anlamına geliyor.

Sürdürebilir bir düzen için ormanları ve ağaçları nasıl korumalıyız?

1. Ormanlara gitmeliyiz.

2. Balta girmemiş ormanları korumalıyız. (Daha az kesim*)

3. Onları kestiğimizde, mirasları, ana ağaçları, ağları, ormanı ve genleri korumalıyız.

4. Çeşitlilik olacak şekilde ağaç ekmeliyiz. (4)

Konuyu toplamak gerekirse;

Doğa her zaman bizi şaşırtıyor. En az bizim kadar paylaşımcı ve kolektif davranışları var. Her ne kadar bizim, insanlar, gibi konuşamasalar bile ormanların kendilerine has bir dili var.

Kaynak: Simard, Suzanne. “How trees talk to each other” Filmed 2016. TED video, 18:19. https://www.ted.com/talks/suzanne_simard_how_trees_talk_to_each_other

(1) Simard, Suzanne. “How trees talk to each other” Filmed 2016. TED video, 18:19. https://www.ted.com/talks/suzanne_simard_how_trees_talk_to_each_other

(2) Simard, Suzanne. “How trees talk to each other” Filmed 2016. TED video, 18:19. https://www.ted.com/talks/suzanne_simard_how_trees_talk_to_each_other

(3) Simard, Suzanne. “How trees talk to each other” Filmed 2016. TED video, 18:19. https://www.ted.com/talks/suzanne_simard_how_trees_talk_to_each_other

(4) Simard, Suzanne. “How trees talk to each other” Filmed 2016. TED video, 18:19. https://www.ted.com/talks/suzanne_simard_how_trees_talk_to_each_other

13 Mart 2020 Hedeflere Odaklanma

“Hedeflere Odaklanma” Etkinliği son günlerde yaşanan salgın ve gösterilen hassasiyet nedeniyle ertelenmiştir. Belirlenecek tarih , detaylar ve bilet iadeleri hakkında bilgiler paylaşılacaktır.

Merhaba!

Gelecekte kim olmak istiyorsunuz?

O kişi nasıl biri?

O kişiye ulaşmak için daha başka neler yapabilirsiniz?

Bu etkinlikte tam da bu ve benzeri soruların cevaplarını bulacaksınız. Amaç, basit ama etkili sorular ile hedeflerinize yeni bakış açıları ile bakmanız.

Bunu nasıl yapacaksınız?

Basit ama etkili sorular ile önceden izlediğiniz veya bulacağınız hedefleri düşünecek ve onları ileriye taşımak için yol haritanızı çizeceksiniz.

Kazanımlarınız neler olacak?

Hedeflerinize bakış açısı zenginliği ve istediğiniz yönde hareket edeceğiniz bir yol haritası.

Nasıl katılabilirsiniz?

12 kişilik bir etkinlik planlanmıştır. Etkinliğin ücreti 50+KDV ‘dir.

Etkinliğin konumuna http://bit.ly/ogrenenlerkonum linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Ödemeyi aşağıda bulunan linkten Biletino üzerinden yapabilirsiniz.

https://bit.ly/3arRGls

Benim hakkımda bilgilere ulaşmak için www.serraispahani.com adresini inceleyebilir.