Yeni Yıl Soruları – 4 

Bugün otururken bir anda kendime ‘2025 gelecek hafta bitiyor.’ dedim ve o an sanki yeni bir şeyi fark etmiş gibi şaşırdım. 💬 Zamanın çok hızlı geçtiğini düşünürken, yavaş geçebilme ihtimalini de ayrı ayrı düşündüm.

Evet, yıl bitiyor ve yazı serisinin son kısmına hoş geldiniz. En son yazıda ‘Hediyeden çıkanlar ne kadar sizi yansıtıyor?’ sorusunu sormuştum. Şimdi resmi netleştiren sorularla devam etmek istiyorum. 🤓

Bu noktada biraz daha aksiyon almaya ve istekleri netleştirmeye hizmet eden soruları paylaşacağım. Her soru gibi bunlar da ihtiyaç duyduğunuz her zaman kullanılabilir. Her soru her zaman katkı sağlamayabilir; ancak doğru yer ve doğru zaman, en güçlü formüllerden biridir.🌱

✨Son yazıyı düşündüğünüzde, hangi hediyeler size ait?

✨Yeni yıldan neler istiyorsunuz?

✨İstekleriniz neler yaparsanız gerçekleşir?

✨Özellikle hangi adımlar sizi destekler?

✨Neler olursa isteklerinize ulaştığınızı nasıl anlayacaksınız?

Deminde yazdığım gibi, bu sorular artık düşüncelerimizin somut bir şekilde hayatımızla uyumlandığı alanı güçlendirir. “Bundan keyif alıyorum.” cümlesinden “Bunları yaparsam keyif aldığım bir rutin yaratırım.” cümlesine geçiş yaparlar.

Yeni yıla bu kadar az gün kalmışken yazdıklarım kulağınıza nasıl geliyor? Gelecek yıl bu soruların cevaplarını bir parça bile biliyor olmak nasıl bir his?🎄

Serra 🌸

Yeni Yıl Soruları 🎄 -2

🌱2025 yılı size somut olarak neler kattı? (Neleri net bir şekilde gördünüz/deneyimlediniz?)

Hatta izninizle biraz metaforlara da girmek istiyorum;

Bu somut yenilikleri hediye paketlerine benzetirseniz nasıl olurlar?

Ve yine çözüm odaklı bir koç olarak yapıcı ve olumlu yandan bakarak,

Bu sizin için değerli hediyeleri nasıl açmak ve içinden çıkanı hayatlarınıza nasıl yerleştirmek istersiniz?

Bu soruları yazarken kendimi bir resim çiziyor gibi hissettim. 🤓
Cevapların yazılı olduğu bir sayfanın önünüzde durduğunu farz edin; ne görüyorsunuz?
O sayfada size ve gelecekteki ideal kendinize dair neler var? 📍

Sorularımı daha da arttırmadan yazıya devam edecek olursam, düşünceleri daha somut bir forma dönüştürmek için onları bir yere yazmak ya da bir şekilde görselleştirmek öz farkındalığınızı artırır. Bu da hizalanma ve hayata dengeli akmak için çok anlamlıdır. Özellikle yeni yıl gibi tarihi farklı atacağımız bir dönemde, çok güçlü ve olumlu anlamda bir başlangıç olur. 🎄

Serra 🌸

Yeni Yıl Soruları 🎄 -1

✨2026 yılına girerken neleri değiştirmek, dönüştürmek ve devam ettirmek istiyorsunuz? 

✨Bunlar size neler öğretti ve hangi olumlu etkileri gördünüz? 

✨Gelecek yıl bu zamanlarda özellikle nelerin olmasını istersiniz? Olduklarını nasıl anlarsınız?

2026 yılına girmeye çok az kaldı. Kocaman bir yılı birçok yeni ve eski şeyle geride bıraktık. Peki bunlar sizde nasıl değişim ve dönüşüm etkileri yarattı? 🌱

Ömrü bir kitaba benzetirsek, her yıl yeni bir bölüm olabilir. Şimdi kendi kitabınızı elinize alıp incelediğinizi düşünün; içindekiler kısmı da o yılların sayfalarının yazdığı yerler olacaktır. 📍 İşte yukarıda yazılı olan sorular da her bölüm değişirken kitabın anlatım bütünlüğünü sağlıyor.  

Bu soruları 2026 yılına girerken sizinle paylaşıyorum ama kendinize anlamlı bulduğunuz her dönüm noktasında da sorabilirsiniz. Ben yenilik için 12 ayın geçmesini beklemeyenlerdenim mesela. Yeni yılın renklerini ve temsil ettiği şeyleri çok severim tabii ama o ayrı bir şey. ☺️

Yukarıdaki sorulara dönecek olursam, size iyi geleni tuttuğunuz, güzel anlamlar bulduğunuz ve mutluluğunuzu artıran her şey zamansızdır. Bazı sorular ve zamanlar sadece size bunları hatırlatır. Fakat yılbaşı gibi önemli bir zamanın etkileri de yadsınamaz. 🎄✨

Siz bu son 15 günde neler yapıyorsunuz? Bu soruları hayatınıza nasıl eklersiniz? 

Serra 🌸

Küçük şeyler ve mutluluklar

Sizi mutlu eden bir şeyin boyutunu nasıl ölçersiniz?

Küçük şeyler sadece görünürde mi küçüktür? Yoksa anlamı ve etkisi uzun vadede daha büyük bir dönüşüme mi yardımcı olabilir?

“Büyük” olarak tanımladıklarımız ne kadar büyük?

Bu soruların cevapları hem var hem de yok. Özellikle mutluluk gibi bir kavramı amaçlarken neyin nasıl etki edeceğini de %100 pek öngöremeyiz. Bunun en büyük sebebi herkesin farklı tanım ve duygu oluşumları olmasıdır. Birisi için güzel olan bir şey, bir diğerini huzursuz edebilir. Fakat yapılan araştırmalar, günlük rutin ve pratiklerimizin mutluluğu etkileyebileceğini gösteriyor.

Nedir bunlar? Günlük bir pratik nasıl büyük resimde etki yaratabilir?

Çok sevdiğim bir söz vardır ve bence tam da bu sorunun cevabı: Damlaya damlaya göl olur. Küçük mutlulukların toplamı uzun vadede büyük bir etkene dönüşür.

Biz insanlar sosyal varlıklarız ve bundan dolayı kurduğumuz ilişkiler, özellikle bu anlamda, çok değerlidir. Burada iki taraflı bir yaklaşım vardır: Karşımızdakiyle kurduğumuz iletişim ve karşı tarafa nasıl yaklaştığımız. Güçlü sosyal ilişkiler sadece daha mutlu bir yaşam sağlamaz, aynı zamanda ömrü de uzatır. Sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek, bunun ışığında, oldukça keyifli anlarımızı oluşturur.

İkinci yaklaşım ise çevremize nasıl davrandığımızdır. Özgecilik (altruism), başkalarına yardım etme halimizdir. Birine yardım ettiğimizde beynimizin haz ve ödül kısmı aktive olur ve iyi bir his, “helper’s high”, yaşarız. Bunlarla beraber, başkalarına yardımcı olduğumuzda aidiyet ve amaç duygusu hissederiz.

İnsan ilişkileri dışında, yazının başında bahsettiğim günlük rutinlerimiz de küçük mutluluklarımıza girer. Düzenli spor yapmak, belli yerlere gitmek ve hayatımızın diğer parçaları, gün sonunda bizi iyi hissettirir.

Yazıyı özetlemek gerekirse:

Bir şeyin etkisi bazen boyutuna göre değerlendirilemez. Bakılması gereken, yarattığı etki alanıdır. Bir toplama işlemi gibi, küçük parçalar arttıkça, ortaya oldukça büyük ve anlamlı bir sonuç çıkar.

Kaynak:


Psychology Today (2025). “Do Little Things Truly Make Us Happy?”
https://www.psychologytoday.com/us/blog/raising-resilient-children/202503/do-little-things-truly-make-us-happy

Sanat, Toplum ve Gelişim

Bana en çok ilham bulduğum eserlerden birini sorarsanız ben bir tablo, şarkı ya da diğer sanat formlarından önce Leonardo Da Vinci’nin günlüğüne çizdiği bir resmini söyleyebilirim. Bu eser, Vitruvius Adamı, daha önce de yazdığım gibi beni en çok etkileyen eserlerden biri. Tabi Da Vinci’nin eserlerini değerlerine göre sınıflandıramam ama diğerlerinden farklı olarak bence Vitruvius Adamı Da Vinci’nin nasıl bir düşünce ve bakış açısı olduğunu yansıtıyor. Aslında bunları yazarken cevabımın doğru olduğuna da emin olamıyorum. O zaman sorumu izninizle değiştiriyorum; Sanat tarihine baktığımda en çok neler beni etkiliyor? Bu benim yazı akışıma daha uyan bir soru oldu diyebilirim.

Sanat, bilim ve toplum ilişkisi bence kolektif gelişimin yapı taşlarından biri. Daha tarihi ve toplumsal bir resimden bakarsak bu anlamda bir iletişim yönetimi her çağ ve yer için oldukça önemli. Birbirini besleyen ve etki alanı ile kendilerini güncelleyen bu üç ana kavram bugün de geçerliliğini koruyor. Bu yazının yazıldığı zamanlarda İstanbul Bienali devam ediyor ve gözlemlerime göre beni en çok etkileyen eserler de tam olarak bu konuya yakın bir bakış açısını ziyaretçilerle paylaşıyor.

Vitruvius Adamı neyi temsil ediyor? Neden bu kadar değerli?

Vitruvius Adamı yukarıda odaklandığım sanat, bilim ve toplum üçlüsüne benzer bir şekilde hümanizm, geometri, anatomi ve sanat ilkelerini bir arada gösteriyor. (1) Buna günümüz kaynaklarında disiplinler arası (İnterdisipliner) yaklaşım deniliyor ve bence bu eseri en çok da değerli yapan özelliklerinden biri.

Modern dünyada alanlar arası ilişkiler toplumları ve insanları nasıl etkiliyor?

Esneklik, yaratıcılık ve benzer davranışsal beceriler (soft skills) yeni liderlik ve yönetim kavramları oluşturmaya devam ediyor. Eskiden iyi bir lider olmanın daha net tanımları varken artık gelişim ve dönüşüme açık bir alan. Liderlik derken sadece bir takım ya da gruba yapılan liderlikten bahsetmiyorum, liderliğin birçok yaklaşımı var ve hepsi de çok değerli. Teknoloji ve yapay zeka gibi şekillendirici trendlerin daha da ön plana çıktığı bu dünyada artık bilgiye sahip olmakla beraber bilgiyi nasıl kullandığımız da güçlü yanlarımızdan biri. Teknik ve ezbere yaklaşımlar davranışsal beceriler olmadan eskisi gibi yeterli değil. Yeni iş tanımları ve yetkinlikleri her geçen gün daha da genişlerken yöneticilere de gelişim alanları açılıyor. Teknik ve mesleki yaklaşım çok önemli olsa bile aktarılan bilgi ve tecrübenin de kolayca alınması gerekiliyor. Kapsayıcı, esnek, yaratıcı ve çözüm odaklı çalışma modelleri üretkenliği ve çalışanların mutluluğunu direkt olarak etkiliyor. (2)

Bugünden geleceğe bahsettiğim yetkinlikler nasıl bir yere sahip?

Yapılan araştırmalara göre 2030 yılına kadar 170 milyon yeni işle beraber yetkinlik açığı da artacak. Yeni işlerle beraber yetkinlikleri nasıl birlikte kullanacağımız kariyerlerimizi ileriye taşıyacak. Bundan dolayı hem yeni yetkinlikler kazanmalı hem de onları geliştirmeliyiz. Teknoloji, internet ve yapay zeka değişim ve dönüşümü bu kadar hızlandırırken uyum sağlamamız için kendimizi davranışsal seviyede desteklememiz gerekiyor. (3)

(1) Vitruvian Man- figure study by Leonardo da Vinci, https://www.britannica.com/topic/Vitruvian-man

(2) The Leadership Soft Skills Needed to Succeed at Each Leader Level, son güncelleme 28 Ocak, 2025, https://www.ccl.org/articles/leading-effectively-articles/soft-skill-development-the-human-skills-needed-for-success-at-every-leader-level/

(3) Future of Jobs Report 2025: 78 Million New Job Opportunities by 2030 but Urgent Upskilling Needed to Prepare Workforces, son güncelleme 7 Ocak, 2025, https://www.weforum.org/press/2025/01/future-of-jobs-report-2025-78-million-new-job-opportunities-by-2030-but-urgent-upskilling-needed-to-prepare-workforces/

İyi Dinlemek ve Doğru Soruyu Sormak

Yapay zekânın yükselmesiyle önemli bir yetkinlik hayatımızda yer almaya başladı; doğru soruları sormak. Soru sormak, son zamanlarda anlam değiştiren modern dünya yetkinliklerinden biri olmaya devam ediyor. Soru sormanın başlangıç noktası olan merak etme hali artık birçok alanda insanları birbirinden ayırıyor. Birçok yeni bakış açısı, merak etmek ve keşfetmek gibi kavramları güçlü yanlardan biri olarak görüyor. Teknolojinin de bu süreç içinde rolü doğal olarak değişmeye devam ediyor. Geçmişe kısa bir yolculuk yaparsak, internetin hayatlarımıza yeni girdiği zamanlara baktığımızda cevap bulmak yeterli bir sonuçtu. Fakat yapay zekâ ve makine öğrenmesinin de resme dâhil olmasıyla doğru cevabı bulmak için doğru yaklaşım, soru sorma ve isteğini anlatmak, denklemin ana rollerinden biri haline geldi. Sorular bu anlamda diyalog başlatan öğelere dönüşüyor.

Diyalog başlatan sorular neden önemli? Dönüşüm hangi yönde oluyor?

Burada yazıya iyi dinlemek ve diyalog güçlendirme kavramlarından devam etmek istiyorum. Hayatta en sevdiğiniz ve beraber çalışması daha kolay insanları düşünün. Onları diğerlerinden ayıran özellikler neler? Tabii birçok neden vardır ama bunlardan biri iyi dinliyor olmaları olabilir. İyi dinlemeyi bir konuşmanın başlangıç noktası olarak görebilirsiniz. Yarım duyduğunuz bir cümleye ya da soruya tam olarak cevap veremezsiniz. Cümlenin veya sorunun tam duyulduğu zaman diyaloğun akışında ileriye dönük cevap verirsiniz. Bunun dışında, insan olarak en büyük ihtiyaçlarımızdan biri duyulmakken, doğru soru sormanın katkılarını size anlatamam. Fakat sorunun sorulduğu ton ve yer çok önemlidir. Sorunun sorulduğu ton, yer ve niyet de onun etkisini artırır. Paragrafın başına dönersek, bu sebepten dolayı iyi dinlemek doğru soruyu sormanın başlangıç noktası diyebilirim.

Nasıl iyi ve doğru sorular sorarız?

Einstein’ın “Dünyayı kurtarmak için bir saatim olsaydı; elli beş dakikasını problemi tanımlamaya, kalan beş dakikayı da çözümü bulmaya ayırırdım.” sözü, doğru sorunun ne kadar önemli olduğunu açıkça gösteriyor. Einstein’ın bir diğer yanı ise meraklı olmasıydı. Sorunun cevabına direkt odaklanırsak aslında cevap çok basit; meraklı olmaya devam ederek iyi ve doğru soruları sorarız. Sadece diyalog başlatan sorular sormayız, yaratıcılığımızı da artırırız. Soru sormak her ne kadar bireysel bir eylem gibi gözükse de kültürel bir davranıştır. Meraklı olmanın desteklendiği bir yapıda soru sormak en doğal davranış şekli olabilir. Hem teknolojinin ve yapay zekânın daha iyi kullanıldığı hem de daha güçlü insan ilişkilerinin olduğu bir dünya için, çocuklardan başlayarak insanlara meraklı olmanın faydalarını göstermemiz gerekiyor. Çocukluğunda meraklı olmakla çok konuşuyor olmayı eşleştiren bir insan, büyüdüğünde ilk olarak soru sormayı bırakabilir. Fakat aynı zamanda da çocukların hayal gücünü ilham kaynağı olarak görebilir. Bu çatışmanın sebebi, içindeki o meraklı tarafın hâlâ çalışıyor olmasıdır.

O zaman başka bir soru ile konuya yaklaşmamız daha doğru olur;  nasıl soru sormanın değerini daha somut bir şekilde gösterir ve alanlar açarız?  Aslında yazının başında da bahsettiğim gibi yeni alanlar açmak için büyük bir gelişme çoktan hayatlarımızda ve büyük bir yer kapsıyor; dijitalleşme. Eskiden suyun kaynama derecesini arama motorlarına sorarak hayatlarımıza devam eden bizler artık bu bilgiye doğru içerik içinde ulaşmak istiyoruz. İçeriğin doğru olması için de doğru soruları sormamız gerekiyor. Cevapların hızla değiştiği dünyamızda bilgi sahibi olmak, o doğru sorunun sorulduğu, problemlerin tam olarak tanımlandığı ve yeni bilgilere kapı açıldığı yerde başlıyor. Her şeyi bilmemiz imkânsız olabilir ama kitapçığa hâkim olmamız daha mümkün.

Not: 

Bu yazı Warren Berger’in konuşmacı olduğu “Warren Berger – A More Beautiful Question” videosu kaynak alınarak yazılmıştır.

Kaynakça

Berger, Warren. “Warren Berger – A More Beautiful Question” YouTube, konuşmacı Warren Berger, columbusmuseum, 2016, https://youtu.be/xh7qYW9XfcE?si=AEtb7nOXCbE5Auq-

Koçluk ve Anlam Bulmak

Geçtiğimiz haftalarda, ICF Koçluk Haftası kapsamında Simon Sinek ve “Neden ile Başla” kitabını daha yakından tanıma fırsatı buldum. Not defterime keyifle birçok not aldım. Koçluk yolculuğuma Erickson Koçluğu ile başlamış biri olarak, amaç ve değer odaklı yaklaşım doğal olarak hemen dikkatimi çekti. Koçluk yaparken ve günlük yaşamımda hem kendime hem de çevreme bu pencereden bakmak bana hiç de yabancı değil. Hatta, koçluk şapkamın en sevdiğim yönlerinden biri diyebilirim.

Konferansın üzerinden biraz zaman geçtikten sonra konuya yeniden döndüm ve başka hangi noktaların da bana bu kadar yakın olduğunu fark etmeye çalıştım. Bu yazıda, Ercüment Büyükşener’in konuşmasından aldığım notları ve sonrasında üzerine düşündüğüm bazı eklemeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Konuya dair sizin de paylaşmak istedikleriniz olursa büyük bir keyifle okuyup yanıtlayacağımı belirtmek isterim. 🙂

Dijital dönüşümün ivmesi her geçen gün daha da artıyor. Bir zamanlar hayal gibi görünen birçok gelişme ya çoktan gerçekleşti ya da çok yakın bir gelecekte hayatımıza girmeye hazırlanıyor. Bu dönüşümün yaşamda birçok pratiklik sağlayacağını düşünürken, sürecin aynı zamanda farklı açılardan da yönetilmesi gerektiğine inanıyorum. Yaratıcılık, özgünlük ve yeniliğe açık olmak artık hiç olmadığı kadar önemli. Bu üç kavramın ortak noktalarından biri ise içsel motivasyonlarımızı keşfetmek.

Değer verdiğimiz ve sevdiğimiz şeyleri fark etmek bizi daha güçlü bireyler haline getiriyor. Burada söz konusu olan güç, fizikselden çok zihinsel bir kuvvet. Değişim bir nehir gibi sürekli akarken, bu nehirde nasıl durduğumuz ve nasıl büyüyeceğimiz, bu içsel güçle doğrudan ilişkili. Özgünlük de bu gücün temel kaynaklarından biri. Kendi güçlü yönlerimizi ve gelişim alanlarımızı tanımak, köklerimizi daha da sağlamlaştırıyor.

Simon Sinek’in Altın Çember modeli, tam da bu noktada içsel motivasyona ışık tutuyor. “Neden?”, “Nasıl?” ve “Ne?” sorularını sırasıyla ele alan bu model; geleceğe odaklanmayı, anlamı bulmayı ve değerlerle hizalanmaya yardımcı oluyor.

Peki, koçluk ile Altın Çember modeli tam olarak nasıl bağlantılı?

Erickson Koçluğu’nda en sık kullanılan sorulardan biri şudur: “Bunun senin için değeri nedir?” Bu soru, sürecin akışına göre farklı biçimlerde sorulsa da özü hep aynıdır: müşteriye değerlerini fark ettirmek. Bir şeyin sizin için ne anlama geldiğini bilirseniz, ona odaklanmanız çok daha kolay olur. Bu anlam farkındalığı, Altın Çember modelindeki ikinci adım olan “Nasıl?” sorusunu daha hızlı geçmenizi sağlar ve üçüncü adım olan “Ne?” sorusuna alan açar.

Bütün bunlar sadece bir anlam farkındalığı ile olur.

Gözlerinizi kapatıp sizin için anlamlı olan ve olmayan şeyleri düşünün. İç sesiniz size neler söylüyor? Hisleriniz nasıl değişiyor? Anlam, sizi bir alanda tutan köklerden biridir. Hatta bana göre, bir ağacın köklerinin tümü gibidir. Kökler, nereye ve nasıl uzanacağına, hangi besinleri ağaca taşıyacağına karar verir. Tıpkı anlamın bize yön verdiği gibi. Nasıl ki anlamsız bir yaşam düşünülemezse, sizin için anlam taşımayan her adım da bir noktada son bulur.

Bu noktada, sizinle kendime sıkça sorduğum bir soruyu paylaşmak istiyorum: “Bunun benim için değeri nedir?”

Bu soruyu yaşamınızın birçok alanında kendinize sorabilirsiniz. Çünkü siz, Milton Erickson’ın da dediği gibi, tam ve bütünsünüz. Ve sizin için en doğru cevaplar, zaten sizde. 🙂

Kaynaklar

Sinek, Simon. Neden ile Başla: Büyük Liderler İnsanlara Nasıl İlham Verirler? Translated by Sevgi Şen, Arıtan Yayınevi, 2022.

Merak Etmek

Bu yazıya başlamadan önce 21. yüzyıl yetkinliklerini araştırmaya başladım. Faydalı bulduğum kaynaklara göz atarken, bu yazıyı daha geniş bir bakış açısıyla yazabileceğimi düşündüm ve 21. yüzyıl yetkinliklerini başka bir yazının konusu olarak not aldım. ✍️ Başlıkta ve görselde yer alan konuya dönersem; merak etmek, bence en önemli ve zamansız yönlerden biri.

Yüzyıllar geçtikçe bu kaynaklar ve bakış açıları, yeni disiplinler ve gündemlerle değişiyor; meraklı insanların çalışmaları ise zamansız kalıyor. Merak duygusunu her düşündüğümde, teknoloji bu kadar ilerlememişken ortaya çıkan Leonardo Da Vinci ve Hezarfen Ahmed Çelebi gibi isimler geliyor aklıma. “Onlar olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu?” gibi sorular da zihnimde dönmeye başlıyor ve bu sorulara çeşitli cevaplar arıyorum.

Bu ve benzeri soruların cevapları genellikle tek bir tane olmuyor. Göle atılan bir taşın oluşturduğu halkalar nasıl farklıysa, taş farklı bir yere atıldığında dünyanın yansımaları da yalnızca tahmin edilebiliyor. Elbette, yaşam boyu öğrenme gibi kavramların varlığını sürdürdüğü bu dünyada önemli olan sadece olanı devam ettirmek değil, varılan noktadan nasıl ilerlendiği. Zaman ve hayat ileriye akan bir nehir gibi… Bu nedenle odaklanmamız gereken, bu nehrin akışını sürdürmek ve bu süreci yaşarken sonradan gelenlere ilham verebilmek. 💭

Yazıyı toparlamak gerekirse; merak, dünya tarihini şekillendiriyor. İnsanları yeni şeyler keşfetmeye teşvik ediyor. Kolaylık sağlayan, yeni alanlar açan ve kalıcı etkiler bırakan keşifler ve çalışmalar, bugün geleceği planlarken değerli kaynaklar haline geliyor.

Yazımı bitirirken size ileriye dönük bir soru sormak istiyorum:

Bundan 100 yıl sonra nasıl bir keşifle anılmak istersiniz?

Bu keşfin hangi alanda ve nasıl bir etkisi olursa, başarılı olduğunu düşünürsünüz? 🌱✨

Yaratmak ve Tasarlamak

Yaratıcılık sizin için nedir?

Özellikle neler olduğunda kendinizi yaratıcı hissediyorsunuz?

Yazıya başlamadan önce yaratıcılık kavramının birçok yerden bakılabilecek bir şey olduğunu fark ettim. Aklımdaki ilk tanım, bir sanatçının eserlerini yapması gibi, daha çok özgünlüğe yakın bir yerdeydi. Sonra bir şeyi tasarlıyor olma hali daha çok dikkatimi çekti ve bugünkü odaklanacağım noktayı buldum. Aslında konuya çok da birbirinden ayrı noktalardan yaklaşmıyorum ama galiba tanımların içindeki kelimeler öyle bir hava yaratıyor. Belki de yazıyı daha sade bir dille yazmak istediğim için kelime sayısı fazla geliyor. Kelimelerin farklı kullanım alanları da düşüncemi destekliyor. Girişi uzatmadan, izninizle konuya “tasarım yapmak” bakış açısından devam etmek istiyorum. ☺️

Tasarlamak nedir?

TDK’ya göre tasarlamak, “Bir şeyin nasıl gerçekleşebileceğini zihinde hazırlamak, zihinde kurmak; düşünmek”. Bu süreç sonunda ortaya çıkan şey de özgün ve daha somut bir sonuç. Bu yazı ve paylaşılan tüm içeriklerin oluşum süreçleri buna iyi bir örnek olabilir. Daha geniş bir açıdan bakarsak, hayatlarımızı yaşama şekillerimiz de aslında bir tasarlama hali. Neleri sevip sevmediğimizi ve gözlemlerimizi birleştirerek yapacaklarımızı tasarlıyoruz. Böylece rutinlerimizi, iş alanlarımızı ve hobilerimizi oluşturuyoruz. Sevmediğimiz veya daha fazla fayda sağlayacak yeni şeyler keşfettiğimizde de düzeltmeler yapıyoruz. 

Hayatlarımızı ihtiyacımız olduğunda nasıl düzenleriz?

Kendimizi daha fazla tanıyarak, değişim veya dönüşüm ihtiyacı olduğunda hayatlarımızı daha kolay düzenleriz. Bu, yaşam boyu sürecek ve sonu olmayan bir süreç. Değişimin doğasıyla bağlantılı olarak, değişim durmaz. Karşımıza hep yeni ve merak ettiğimiz şeyler çıkar ve önemli olan nasıl cevap verdiğimizdir. Kendimizi bunlar sayesinde daha fazla tanırız. Deneyimlerimiz bize ayna olur. Nasıl keyifliyken gülümsüyorsak, diğer hislerimizi de deneyimlerimiz aracılığıyla anlayabiliriz. Bu farkındalıkların daha kalıcı olmasını istiyorsak, günlük tutabilir veya hatırlatıcılar belirleyebiliriz.

Yaratıcılık, çok geniş bir alana sahip bir kavram ve yansımalarını da aynı şekilde görebiliriz. Bir resim çizerken nasıl renkleri dikkatle seçiyorsak, hayatımızı da benzer şekillerde tasarlayabiliriz. İşimiz, keyif aldığımız alanlar ve rutinler, bu süreçteki en önemli araçlarımızdır.

Siz yaratıcılık hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce hayatı tasarlamak için ihtiyaçlarınız neler?

Özgünlük

Sizden A4 kâğıda bir yuvarlak çizmenizi istesem nasıl çizersiniz?

Kâğıdı nasıl tutar ve sayfanın ne kadarını kullanırsınız?

Kalabalık bir yerde bu sorunun size kalem ve kâğıt verilerek sorulduğunu düşünün. Sonra da o kâğıtların bir duvara asıldığını gözünüzde canlandırın. Karşınızda benzer olsa bile farklılıklar gösteren birçok yuvarlak olacağını düşünüyorum. Tam o duvara bakarken bir sorunun daha sorulduğunu hayal edin: “Bunlardan hangisi yuvarlak değildir?” Cevap çok kolay; hiçbiri.

Özgünlük tam da böyle bir şey.

Farklı yuvarlakların bir duvarda asılı olması. Kullanılan alanlar ve kâğıt kullanım şekilleri aynı olmasa bile, oraya baktığınızda ilk göreceğiniz detay birden çok yuvarlağın yan yana duruyor olmasıdır.

Özgünlük neden önemli?

Özgünlük, bizi biz yapan kavramlardan biridir. Güçlü yönlerimizi ve keyif aldığımız alanları da gösteren işaretlerden biridir. Bu yüzden sanat dünyası bu kadar renkli ve çeşitlidir. Farklı tarzlarda kendini ifade eden sanatçılar, sanatseverlere çok zengin bir dünya sunar.

Fakat burada en önemli noktalardan biri, sanatçıların tanınırlığını nasıl sağladığıdır. Hayatın her alanında olduğu gibi, kendi güçlü ifade şekillerini keşfetmiş ve devam ettirenler tanınır hâle gelir.

İnsanları da birbirinden ayıran ve büyük resimde zenginlik sağlayan şeylerden biri budur. Hepimiz aynı olsak, tek renkli ve sıkıcı bir bütünün parçası oluruz. O zaman yanımızdaki hiç kimse dikkatimizi çekmez ve aynı yolda, aynı şekilde yürümeye devam ederiz. O yolun büyüme potansiyeli de bir o kadar azalır.

Daha farklı yolların olduğu bir resimde ise merak ve keşif hissi uyanır. Yandaki yolda gördüğünüzden daha farklı bir şey gördüğünüzde, haritanızı değiştirme şansınız olur. Belki yeni ağaçlar ekler ya da olan bir şeyi azaltırsınız. Bu, bence çok güzel bir özgürlük.

Nasıl özgün olunur?

Kendinizi daha fazla tanıyarak.

Çok kısa ve net bir cevap yazdığımı farkındayım ama tam olarak bu cümle konuyu özetleyebilir. Nelerden keyif aldığınızı ve neleri daha iyi yaptığınızı bilmek çok faydalıdır.

Tabii, bunlar zamanla değişebilir ama kendimizi tanıma isteğimiz bile çok değerlidir. Kendimize şu soruları sormamız yaşadığımız değişimleri de bize gösterir:

  • “Ben son zamanlarda neleri yapmaktan keyif alıyorum?”
  • “Bu alanda özellikle hangi yeteneklerimi kullanabilirim?”
  • “Hangi yetkinliklere daha fazla sahibim?”

Öz-şefkat ve farkındalık, size düşündüğünüzden çok daha fazla yardımcı olacaktır.