💭Onlarla neler oynar, nasıl hayaller inşa ederdiniz?
🔎Oyuncak aslında birden fazla boyutu olan araçlar. En basitinden en çok oynadığınız ve hala hatırladığınız oyuncağı düşünün. ⭐️Bugün bu yazıyı okuyan size neler kazandırdılar?
Dünyanın en çok bilinen şirketlerinden biri olan LEGO, insanları güncel konularda bilinçlendirmek için uzun zamandır birçok çalışma yapıyor. Son yaptıklarından biri ise, Green Instructions kampanyası. Rebuild the World kampanyasının alt çalışmalarından biri olan Green Instructions, iklim değişikliği konusuna odaklanarak yeni nesli hava kirliliği konusunda bilgilendirmek istiyor. Çalışmanın çıkış noktası ise, Polonya’da enerji üretiminin 80% ‘inin kömür kullanılarak devam etmesi.
Çocukları geleceğin şekillendiricileri olarak gören LEGO, bu farkındalığın genç yaşta kuvvetlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Ogilvy Social. Lab, LEGO ile bu seti hazırlıyor. Bu çalışma pandemiden önceye kadar gidiyor. Varşova’daki Ulusal Stadyum’da sergi ve eğitim atölyeleri organize ediliyor. Pandemi ile de ekolojistler ve gelecek bilimcileri çevrim içi eğitim vermeye devam ediyor.
Set ile; otomobil parçalarından bisiklet, kömür madenleri parçalarından elektrik üreten yel değirmeni ve son olarak, uçak modeli parçalarından elektrikli tren yapabiliyorsunuz.
Yazıyı nasıl toparlarım?
Her ne kadar doğa sonsuz büyük bir kaynak gibi gözükse de, onu gereğinden fazla tüketmeye devam ediyoruz. Onun devamlılığı gelecek nesillerin ve bizim davranışlarımızın elllerinde. Bunun için doğa farkındalığı dünyanın en önemli gündemlerinden biri. Bu farkındalığı arttırmak ve parçası olmamız gerekiyor.
“Doğanın yolu, eksik olanı düzeltmek için fazla olanı almaktır.”
-Lao Tzu
Yukarıda yazan Lao Tzu’nun karşıma çıkan en güzel alıntılarından biri olabilir. Ana kavramına bakarsam, karşıma denge çıkıyor. Denge özellikle bu kadar kaynak olan dünyamızda çok önemli. Sonsuz etkisi olabilecek kaynaklar ve kullanma şeklimize göre şekillenebilecek sonuçlar bulunuyor. Tzu’nun da söylediği gibi, yaşam bu kaynakları daha fazla yaşam yaratmak amacı ile kullanıyor. Örnek vermek gerekirse, güneş her canlıya fazlasıyla yetecek kadar enerjiyi çok kısa diyebileceğimiz süreler içinde bize sunuyor. Bu enerjiyi nasıl kullandığımız sadece bizi değil, diğer canlıları da etkiliyor. Doğa kendi içinde bu denge işini çözmüş. Hatta, kendi vücutlarımız da bu dengeyi koruyor. (1)
Doğa neden bu kadar önemli?
Doğa üstünde yaşadığımız yerküreyi güzelleştiren ve diğer canlı dostalarımızı içeren bir şey. Size bu kadar kapsayıcı ve aynı anda içimizde gücünü hissettiğimiz bir şeyi nasıl anlatabilirim onu da bilmiyorum. Yalnızca şunu yazabilirim; doğanın parçasıyız ve doğa da parçamız. Onu anlamak ve model almak, sürdürebilir bir gelecek için oldukça önemli. Doğada yaklaşık 60,000 memeli, kuş, sürüngen ve balık bulunuyor. Bunlara ek olarak, 300,000’den fazla farklı bitki çeşidi yaşıyor. Bütün canlıların dünyayı zenginleştirecek kabiliyetleri var. Amaç sadece bütün canlılar arası eşitlik değil,yeşillenen bir orman gibi büyümek de olmalı.(2)
Bu konuya nereden geldim?
Yeni blog yazım için konu ararken karşıma doğayı rehber alarak enerjiyi daha farkında kullanmak hakkında bir yazı çıktı. Yazı tamda yukarıda yazdığım ana hatları gösteriyordu. Doğanın kendi içinde iletişimi ve araçlarını çok somut bir şekilde açıklamıştı. Yazıyı okurken biyomimikri kavramı dikkatimi çekti ve konuyu genişletmek istedim. (4)
Bir tasarım üzerinde çalışırken doğadaki sistemleri adapte etmek biyomimikridir. Bunu özellikle son teknolojide gözlemleyebiliriz. Burada önemli olan üç anahtar kelime var; ahenk/uyum, denge ve ritim/düzen. Doğa kendi içinde bunları barındırıyor ve bu dengeyi devam ettiren canlılar en uzun ve güzel yaşayanlar oluyor. (5)
Bu üç kavram nasıl örneklendirebilinir?
1.Ahenk/uyum
Tanım: Akış ile uyum sağlamak.
Örnek: Göç eden bir ördeğin onu rahatsız edecek bir rüzgar ile karşılaştığında, dinlenip havanın sakinlemesini beklemesi.
2.Denge
Tanım: Giren ve çıkan enerjinin dengelenmesi.
Örnek: Aynı ördeğin göç ederken harcayacağı eforu dengeleyecek besini alması.
3. Ritim/Düzen
Tanım: Güçlendiren ve sakinleştiren günlük, mevsimsel ve yaşamsal döngüler.
Örnek: Bunu bir ayının metabolizmasını yavaşlatarak kış uykusuna yatması (6)
Başka hangi örnek verilebilinir?
Kazların göç ederken V şeklinde uçmaları. Bir kaz kendi başında uçmak istese bu kadar verimli sonuçlar alamaz. Bu uçuş şekli kazı %70 daha ileri bir noktaya taşıyor. Stratejik etkisinin dışında, kazların birbirlerini koruyucu davranışları da ömürlerini uzatabiliyor. Bir kaz uçamaz hale geldiği zaman da, genelde 2 kaz o kendine gelene ya da ölene kadar yanında kalıyor. Bu davranışları onları duygusal bir seviyeye taşıyor. (7)
Böyle içinde denge ve şefkat bulunan bir sistem nasıl adapte edilebilinir?
Aşağıda yazan sorular yardımcı olacaktır;
Bunu doğa nasıl çözerdi?
Yaşamın yapmayı öğrendiği şeyi biz nasıl yapabiliriz?
Çevre temizliği dünyada en çok karşımıza çıkan konulardan biri. Şehir hayatının getirdiği araba kullanımı ve diğer faktörler çevreyi olumsuz etkiliyor. Fakat son zamanlarda çevre temizliği ve doğa konularında oluşan farkındalık ile, yeni ve büyük çapta projeler üzerinde çalışılmaya başlandı. Bunlardan birine Pureti® Print ile çalışan Guggenheim Müzesi Bilboa odaklandı.
Guggenheim Müzesi Bilboa nasıl bir projeye odaklandı?
Yaratıcı stüdyo Estudios Durero ve Pureti® Print’in teknolojisi ile şehir havasını temizleyen afişler hazırladı.
Afişler havayı nasıl temizliyor?
Ağaçlarda olduğu gibi, arındırıcı etki yaratan fotokataliz kullanılıyor. Afişlerin hava temizlemede 700 ağaç ile eş değerde olacağı idda edildi.
Kaynak: Pureti® Print
Afişler nerelerde kullanılacak?
Afişler sadece müzenin cephesinde değil, sokak lambalarında da bulunuyor. Böylece daha geniş anlamda bir etki yaratabiliyorlar. “Müze genel müdürü Juan Ignacio Vidarte, bu teknolojinin Guggenheim’ın iklim değişikliğiyle mücadele taahhüdü kapsamında attığı adımlardan biri olduğunu açıkladı.” (1) Bundan önce, aydınlatma sistemlerini değiştirerek diğer adımlardan birini atmışlardı.
Daha detaylı yazmak gerekirse, Pureti® Print afişleri nasıl hazırlıyor?
Geliştirdikleri afişler, NASA işbirliği ile ve farklı uluslararası laboratuvarlardan onay almış. Yukarıda da yazdığım gibi, fotokataliz ile çalışıyorlar. “Pureti® Print Avrupa’nın çevreyle ilgili gelecekte karşılaşacağı önemli zorlukları çözmek üzere tasarlanan Avrupa iSCAPE projesinin de bir parçası.” (2)
Fotokataliz nedir?
“NASA iş birliğiyle geliştirilen ve farklı uluslararası laboratuvarlar tarafından onaylanan Pureti® Print, bilimsel olarak fotokatalizi temel alıyor. Güneş ışığının tetiklediği kimyasal bir reaksiyon olan fotokataliz; oksijeni ve su buharını hava kirleticileri (NOx, SOx veya VOC’ler gibi), bakterileri, küf ve kötü kokuları temizleyen ajanlara dönüştürüyor.” (3)
Suzanne Simard -Orman Ekolojisi Profesörü- ağaçlar hakkında, “Yerin altında başka bir dünya var.” (1) diyor. Sadece üstünü gördüğümüz bu kocaman yemyeşil dünya bildiğimizden çok daha zengin. Hatta, bir insan gibi paylaşımcı ve sosyal de denilebilinir.
Simard ağaçların arasında iletişim olup olmadığını bulmak için ormanda kağıt huşu, Douglas göknarı ve boylu mazı ağaçlarının 80 kopyasını yetiştirerek bir deney yapıyor. Deneyi yaparken ormanda çalıştığı için şansına da bir anne ayı bol bol ziyaretine gidiyor.
Deneyi nasıl tasarlıyor?
Kanada’da Canadian Tire’de kağıt huşu ağacına karbon-14 radyoaktif gazı, Douglas göknarına da kararlı izotop karbon-13 karbondioksit gazı enjekte ediyor. İki gaz kullanmasının sebebini “Türler arasında iki taraflı iletişimin olup olmadığını merak ettiğim için iki tane izotop kullandım.” (2) şeklinde açıklıyor.
Sonuçlar neler ?
Kullandığı izotoplar iki taraflı bir iletişim olduğunu kanıtlıyor. Kağıt huşu gazı emiyor ve Douglas göknarı ile iletişime geçiyor. Yazları huş ağacı göknara göknarın huş ağacına gönderdiğinden gölgedeyken daha fazla karbon gönderiyor. Sonraki denemelerde de tam tersi gözlemleniyor. Huş ağacı yapraksız kalırken göknar büyüdüğü için, ona daha fazla karbon gönderiyor. (3)
Bu iletişim nasıl kuruluyor?
İletişim karbonla beraber azot, fosfor, su, savunma sinyalleri, allel kimyasalları ve hormonlar ile de kuruluyor. Çalışma sırasında önemli noktalardan birisi de mantarların olması. Ağaçların iletişimi bir tür zeka modeli şeklinde anlatabilinir. Mikorizal ağlar bu iletişimi sağlıyor. Mikoriza mantar kökü anlamına geliyor.
Sürdürebilir bir düzen için ormanları ve ağaçları nasıl korumalıyız?
1. Ormanlara gitmeliyiz.
2. Balta girmemiş ormanları korumalıyız. (Daha az kesim*)
3. Onları kestiğimizde, mirasları, ana ağaçları, ağları, ormanı ve genleri korumalıyız.
4. Çeşitlilik olacak şekilde ağaç ekmeliyiz. (4)
Konuyu toplamak gerekirse;
Doğa her zaman bizi şaşırtıyor. En az bizim kadar paylaşımcı ve kolektif davranışları var. Her ne kadar bizim, insanlar, gibi konuşamasalar bile ormanların kendilerine has bir dili var.
“Biz, tabiatı örnek alırsak asla yanılmayız.” – M.T. Cicero
Doğa birçok sanatçı ve bilim insanının ilham kaynağı oldu. Uçakların yapılışından bir heykeltraşın eserine kadar, doğanın sunduğu formüller ve şekiller bulunuyor. Birçok yeni drone ve benzeri icatta kuşların uçuşları gözlemlenerek kanatlar tasarlanırken, sanatçılar da doğanın yuvarlak ve devamı gelen hareketlerini eserlerine adapte etmeyi amaçlıyor. Doğa hem yaşam hem de her anlamda başlangıç kaynağımız.
Bu mucizevi kaynaklardan birkaçı Sharon Robinson tarafından Antartika’da bulundu. Yazları 7/24 güneşli ve kışları da güneş olmayan bu bölgede en az 1.530 yaşlarında olan 3 yosun türü var.
Bu yosun türlerinin adları neler?
Yosunların isimleri Schistidium antarctici, Bryum pseudotriquetrum ve Ceratodon purpureus.
Özelliklerini kısaca açıklamak gerekirse;
1.Yüzyıllar boyunca kış uykusuna yatıyor ve tekrar canlanıyorlar.
2. Hücrelerinde bulunan şeker ve şeker alkollerinin birleşimi ile kendi antifrizlerini yapıyorlar.
3. Kendi güneş kremlerini yapıyorlar. Her bahar, ozon deliği – ozon tabakasındaki bir açıklık – Antarktika’nın üzerinde görünüyor. Bu delik, Antarktika yosununu, fotosentez yapmaya çalışırken tehlikeli UV-B radyasyon seviyelerine maruz bırakıyor. Ancak, nihai hazırlayıcı olan yosunlar, serbest radikallerin etkilerini nötralize etmeye yardımcı olmak için antioksidanlar üretiyor.
4. Bu yosunlar başka canlılara ev sahipliği yapıyor.
Bunlardan başka nasıl özelliklere sahipler?
Yosunlar iklim değişikliğinin barometresi olarak işlev görüyorlar. Robinson “Yosunların bize belirli zamanlarda ne kadar ıslak veya kuru olduğunu söyleyen kimyasal izleri de var. Örneğin, şimdi yosunlara bakabiliriz ve 100 yıl öncesine göre daha kuru koşullarda olduklarını görebiliriz.” şeklinde bir açıklamada bulunuyor.
Görsel: Sharon Robinson
Araştırma nasıl devam ediyor?
NASA ile işbirliği içinde olan ekip, havadan bir anket yapmak ve yosunların hangi alanlarda sağlıklı ve nerede kötü durumda olduklarını değerlendirmek için spektrometreler ve ısı kameraları ile alçaktan uçan dronelar kullanıyor. Amaç, araştırmacıların bitkileri incelemek ve korumak için hedeflenmiş bir plan geliştirebilmeleri için yeterli bilgi toplamak.
Hiç bir köpeği başka köpek ile karşılaştığında ve bir kediyi herhangi bir mesafeden atlarken 4 ayak üstüne düşmesini seyrettiniz mi?
Seyrettiyseniz, genelde bu anların çok kısa sürede yaşandığını görmüşsünüzdür. Farzedin, o ve benzeri anlar fotoğraflanarak sonsuz oluyor…
55. yılında, yılın vahşi yaşam fotoğrafçısını seçen National History Museum – Londra Doğa Tarihi Müzesi- 19 kategoride amatör ve profesyonel fotoğrafçıların yolladığı fotoğrafları değerlendirdi.
Yarışmaya 100 ülkeden 48 binin üstü civarı kişi katıldı.Yılın fotoğrafçısı olarak, Çinli Yongqing Bao seçildi. Bir Tibet tilkisinin çayır köpeğine saldırdığı anı yakalayan fotoğrafçı, gerçekten heyecanladıran bir fotoğraf çekti. Bu fotoğraf ile diğer seçilen fotoğraflara aşağıdan bakabilirsiniz;
Su içmek en temel ihtiyaçlarımızdan birisi. Birçok doktor ve alanlarında uzman kişi, suyun insan için faydalarını anlatıyor. Yaptığı projelerle bilinen UNICEF, 2018 yılında BiSU ile yaptığı proje ile temiz suya erişimi olmayan çocuklara yardımcı oluyor. Proje günlük hayatlarımızda kullandığımız telefon ile kolayca kullanabileceğimiz bir uygulama ile devam ediyor.
Proje nedir? Nasıl tasarlanmış?
Diğer detaylardan bahsetmeden önce, projenin sloganı çok dikkat çekiyor. “ Temiz su her çocuğun hakkı.” sloganı çok etkili. Projede demin de yazdığım gibi, akıllı telefonlarımıza yükleyebileceğimiz bir uygulama bulunuyor. Bu uygulama ile, mobil olarak su ısmarlıyor ve her ısmarladığınız su ile temiz suya ihtiyacı olan çocuklara yardımcı olabiliyoruz. Uygulama üzerinden verdiğiniz her sipariş 5 çocuğun 1 günlük su ihtiyacını karşılıyor. Projede adını bildiğimiz birçok su markası da bulunuyor.
Proje şu ana kadar nasıl sonuçlar elde etmiş?
Projeye başlarken 12 milyon çocuğa ulaşılacağı öngörülmüş. Fakat, bir yıl içinde 14 milyon çocuğa ulaşılmış. Projenin bu kadar hızlı büyümesi çok güzel bir şey.
UNICEF bu konu hakkında başka neler yapıyor?
UNICEF’in su, sanitasyon ve hijyen (WASH) ekibi bulunuyor. Bu ekip, dünyada 100’den fazla ülkede su, sanitasyon ve hijyen çalışmalarıyla beraber, temel hijyen uygulamalarını düzeltmeye odaklanıyor. 2017 yılında 32,7 milyon kişiye ulaşılmış. 2019’da ise 42,8 milyon kişiye ulaşmak
Yazıyı toparlamak gerekirse;
UNICEF ve BiSU çok güzel bir konu üzerinde çalışıyor. Yazılı rakamlar ve öngörülerin ötesine ulaşmış olmak, heyecanladırıcı sonuçlar.
İnsanların da süper kahramanlar gibi süper güçleri var! Zihinsel zaman yolculuğu! Bu gücümüz ile medeniyetleri, geçmişi ve geleceğimizi yarattık. (1)
Bu gücü daha güzel bir gelecek yaratmak için nasıl kullanabiliriz?
Çeyrek dönem karı artıran pazarların ortasında anında memnuniyet kazanmayı teşvik eden bir kültürde yaşıyoruz. Toplumların gelecek nesilleri düşünmek için hiç bu kadar önemli zamanı olmamıştı. Daha sıcak bir gezegen ve artan eşitsizliğin gelecekteki tehditlerine hazırlanmalı ve geleceğe yatırım yapmalıyız. Şehirleri canlandırmalı , yiyecek tedarikini korumalı ve hastalıklar için tedaviler bulmalıyız. Kısaca anlatmak gerekirse, gelecek nesillerin bizi güzel hatırlayacağı şeyler yapmalıyız.(2)
Bunu nasıl yapabiliriz?
Bina Venkataraman bunu yapmamız için bir kaç adım anlattı. Bunlar;
1. Geleceği hayal etmeliyiz. Teknolojinin ilerlemesi ile toplum yeniden oluştu. Geçmişte olmayan ve gelecekte , belki de daha da hızlı bir şekilde, yeni yaşam dinamikleri getirecek araçlar var. Bundan dolayı, geleceği uzun süreli tahmin edemeyebiliriz. Uzun süreli çözümler için geleceği yazının başında da yazdığım gibi zihinsel zaman yolculuğu ile hayal etmeliyiz. Bunu rol yapma oyunları ile yapabiliriz. Böylece, olabileceklere bakış açımızı genişletiriz. Bu Pentagon’da da kullanılan bir yöntem.
2. Gençleri dinlemeliyiz. Onlar bu anın ve geleceğin parçası. Farklı bakış açılarıyla bizlere fikir verebilirler. Onlarla daha fazla beraber çalışmalıyız.
3. Miras değil, hatıralar bırakmalıyız. Hatıra derken demek istenilen, gelecek nesillerin bir sonrakine de rahatlıkla bırakabileceği kaynaklar. Onlara öyle şeyler bırakmalıyızki, bulundukları her zamanda kullanabilinir kaynakları olmalı. Şuan bunu amaçlayan Dear Tomorrow adında bir oluşum var. Buradan gelecek nesillere, kendi çocuklarınız veya insanlık olabilir, mesaj bırakabiliyorsunuz. Onlara bırakmak istediğiniz dünyayı anlatabiliyor ve kendi yapabileceklerinizi düşünebiliyorsunuz. (3)
Bina Venkataraman beni nasıl etkiledi?
Venkataraman oldukça değerli fikirleri olan bir kadın. En çok neyin etkilediğini sorarsanız, cevabım insanı merkeze koyan çözüm odaklı adımlar paylaşması. Bir başka beni etkileyen şey ise, teleskop metaforu. Ted konuşmasında teleskop metaforunu gelecek hakkında düşüncelerinde kullanıyor. Tam olarak yazmak gerekirse, “Bunları, ufku taradıklarında kullanılan eski kaptanların gönderdiği teleskoplar gibi bir şey olarak düşünün. Sadece mesafe ve okyanusa bakmak yerine, bu araçlar gelecek zamana bakmak içindir.” diyor. (4)
Konuyu toparlamam gerekirse;
Dünya hem ekolojik hem de fiziksel anlamda büyük bir değişim yaşıyor. Gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakmalıyız. Bunun için kullanılmış ve çözüm getirmeyen adımlar yerine, çözüm getiren ileriye dönük adımlar atmalıyız. Bu anlamda “Gelecek nesiller için neler yapabiliriz?” sorusu yeni bakış açıları sağlıyor.
Bu tanıma baktığımızda, insanların dünyadaki varlığını, önemini, görüyoruz. (1) Başka bir tanım daha ekleyecek olursak, bu “ Yerkürenin insanlı hali” olabilir. Yerküre var ama dünya bizimle oluşuyor. “Dünyayı nasıl daha iyi yapabiliriz?” sorusu da odaklanılması gereken önemli sorulardan birisi. Filipinler’de devlet tarafından mezun olacak öğrenciler için yeni bir şart çıktı. Çevre Yasası için Mezuniyet Mirası’na göre mezun olmak isteyen öğrenciler 30 ağaç dikmek zorundalar. (2)
Daha detaylı anlatmak gerekilirse;
Sanayi ve tarım arazilerinin yayılmasıyla Filipinler’de ormansızlaşma artmaya başladı. Tarihe baktığımızda, 1934’den 1988’e kadar 24.2 milyon dönüm kayıp yaşandı. Ormansızlaşmanın önüne geçmek için yeni yasa senatoya gönderildi. (3)
Yasa ile ne amaçlanıyor?
Gary Alejano bir neslin toplam 525 milyar ağaç dikeceğini öngördüklerini söyledi. Yapılan açıklamaya göre, her yıl anaokulundan 12 milyon, liseden 5 milyon ve üniversiteden 500.000 öğrenci mezun oluyor. Bu hesaba göre, her yıl toplam 175 milyon yeni ağaç dikilecek. (4)
* Görseldeki bilgiler Forbes kaynağından alınmıştır.
Yasa nasıl hayata geçecek?
Hükümet fide üretimi, saha tespiti, izleme, değerlendirme ve teknik destek verecek. Dikilecek ağaçlar, bölgelerin topografyasına ve iklim yapılarına göre belirlenecek. Ağaçların dikileceği alanlar; ormanlar, Mangrov ormanları ve sit alanları, askeri ve sivil araziler, kentsel alanlar, aktif olmayan veya terk edilmiş maden sahaları ve diğer uygun alanlar olacak. (5)
Bu yasa neden önemli?
Bu yasa, hem açıklanan rakamlar hem de öngörülen etkiler açısından gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimizi gösteriyor. Bizim büyükler olarak görevimiz, onlara güzel bir dünya bırakmak. Tekrar yukarıdaki dünya tanımını düşündüğümüzde, insanın varlığını koruması için yeryüzünü de koruması gerekiyor.
*Yerküre: yeryüzü, toprak (Earth kelimesinin türkçe karşılığı)