Küçük şeyler ve mutluluklar

Sizi mutlu eden bir şeyin boyutunu nasıl ölçersiniz?

Küçük şeyler sadece görünürde mi küçüktür? Yoksa anlamı ve etkisi uzun vadede daha büyük bir dönüşüme mi yardımcı olabilir?

“Büyük” olarak tanımladıklarımız ne kadar büyük?

Bu soruların cevapları hem var hem de yok. Özellikle mutluluk gibi bir kavramı amaçlarken neyin nasıl etki edeceğini de %100 pek öngöremeyiz. Bunun en büyük sebebi herkesin farklı tanım ve duygu oluşumları olmasıdır. Birisi için güzel olan bir şey, bir diğerini huzursuz edebilir. Fakat yapılan araştırmalar, günlük rutin ve pratiklerimizin mutluluğu etkileyebileceğini gösteriyor.

Nedir bunlar? Günlük bir pratik nasıl büyük resimde etki yaratabilir?

Çok sevdiğim bir söz vardır ve bence tam da bu sorunun cevabı: Damlaya damlaya göl olur. Küçük mutlulukların toplamı uzun vadede büyük bir etkene dönüşür.

Biz insanlar sosyal varlıklarız ve bundan dolayı kurduğumuz ilişkiler, özellikle bu anlamda, çok değerlidir. Burada iki taraflı bir yaklaşım vardır: Karşımızdakiyle kurduğumuz iletişim ve karşı tarafa nasıl yaklaştığımız. Güçlü sosyal ilişkiler sadece daha mutlu bir yaşam sağlamaz, aynı zamanda ömrü de uzatır. Sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek, bunun ışığında, oldukça keyifli anlarımızı oluşturur.

İkinci yaklaşım ise çevremize nasıl davrandığımızdır. Özgecilik (altruism), başkalarına yardım etme halimizdir. Birine yardım ettiğimizde beynimizin haz ve ödül kısmı aktive olur ve iyi bir his, “helper’s high”, yaşarız. Bunlarla beraber, başkalarına yardımcı olduğumuzda aidiyet ve amaç duygusu hissederiz.

İnsan ilişkileri dışında, yazının başında bahsettiğim günlük rutinlerimiz de küçük mutluluklarımıza girer. Düzenli spor yapmak, belli yerlere gitmek ve hayatımızın diğer parçaları, gün sonunda bizi iyi hissettirir.

Yazıyı özetlemek gerekirse:

Bir şeyin etkisi bazen boyutuna göre değerlendirilemez. Bakılması gereken, yarattığı etki alanıdır. Bir toplama işlemi gibi, küçük parçalar arttıkça, ortaya oldukça büyük ve anlamlı bir sonuç çıkar.

Kaynak:


Psychology Today (2025). “Do Little Things Truly Make Us Happy?”
https://www.psychologytoday.com/us/blog/raising-resilient-children/202503/do-little-things-truly-make-us-happy

Keyif Veren Rutinler

📍Günlük hayatınızı nasıl yönetiyorsunuz?
📍Neleri nasıl yapıyorsunuz?

Herkesin mutlaka birkaç onu mutlu eden rutini vardır. Bu kitap okumak, yemek yapmak veya başka şeyler olabilir. Eğer şanslı iseniz, bunlar günlük hayatınızın ana parçalarından da olabilir. Hatta yapmaktan keyif aldığınız küçük şeyler çoktan hayatınızı şekillendiren şeylerin parçaları olmuştur. Haftaya bu konu bile başlamak evde çiçekleri sularken geldi. Çiçekleri sularken yaşadığım mutluluğu kelimelerle ifade etmek zor. Hepsine ayrı ayrı bakıyor ve su oranını ayarlıyorsun. Kovaları yerine koyduğunda ise büyük bir mutlulukla gününe devam ediyorsun. Yazıya dönmek gerekirse, çiçekleri sulamak gibi birçok rutinimiz var ama onların verdiği keyfi görmek için biraz daha farkında olmamız gerekiyor. Bu yapması çok ta zor bir şey değil aslında. Bir şeyi nasıl yaptığınıza dikkat ederseniz kolayca anlarsınız. O an ekstra keyifli hissediyorsanız orada size iyi gelen bir şeyler vardır.



Peki bunları nasıl daha da kolay anlayabilirsiniz?💬 Kendinize “ Özellikle günün hangi anlarında kendimi daha iyi hissediyorum?”, “O anlarda neler yapıyorum?”, “Bir şeye nasıl başlarsam daha rahat devam ediyorum?” ve benzeri soruları kendinize sorabilirsiniz. Bir kağıda cevapları da yazarsanız geleceğe dönük alışkanlıklara da sahip olabilirsiniz. Yazdıklarım size nasıl geliyor? Sizin aklınıza daha başka hangi sorular geliyor? Sorularınızı siz de bana yazabilirsiniz. 🤓 Soru alışverişi mesleğimin en sevdiğim yanlarından biri. Size güzel bir hafta dilerim. 🙏

Serra 🌸

Hareket etmek

Günlük yazma konuları
Hayatınıza neşe katan, yaptığınız basit bir şeyi anlatın.

Hareket etmek hayatıma neşe katan en önemli şeylerden biri. Hareket etmenin neredeyse bütün türlerini çok seviyorum. Zihnim yorgunken dinçlik, kafam bir şeye takıldığında ise çözüm getiriyor. Hareketi bir çok şekilde de hayatıma katıyorum. Düzenli olarak spor yapmaya çalışıyor ve yapamadığım günlerde de mutlaka evden dışarı yürümek için çıkıyorum.

Minimalizm 2

⭐️Sizce sahip olduğunuz bir eşyayı neler değerli yapar?

👀Hangi özellikleri onu diğer eşyalardan daha fazla kullanabilir hale getiriyor?

💭Bir şeye ihtiyacınız olduğunu nasıl anlarsınız?

İnternetin bu kadar geliştiği ve alışveriş olanaklarının kolaylaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık ihtiyaçlarınız gerçek anlamıyla bir “Sepete Ekle” yada “Satın Al” tuşu ile kapınıza kadar gelebiliyor. Hatta, alışveriş yaparken siteler “Bunu beğendiyseniz, bunları da beğenebilirsiniz.” gibi kısımlar ile dikkatinizi daha da fazla çekebiliyor. Fakat, bu bazen ihtiyacımızdan daha fazla almamıza yol açabiliyor. Bir kazağı beğendiğimiz için hiç giymeyeceğimiz bir rengini almak gibi şeyler yapabiliyoruz. Minimalizm konusunda yaptıkları çalışmalar ile bilinen Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus yeni bellgeselleri “ Less is Now” ile bu anlamda tekrar gündemde. Önceki belgesellerini izlemediyseniz ve konu ilginizi çekiyorsa, seyretmenizi tavsiye ederim.

Bu yazıyı planlarken tekrar “Minimalizm” yazımı okumak ve orada yazdığım tanımı burada da yazmak istedim. Böylece iki yazı arasında daha güçlü bağlar olacağını düşündüm.

Geçmiş yazımda bu anlamda neler dikkatimi çekti?

📍 Minimalizm tanımı; Ne sevdiğini, neyin sana en iyi geldiğini ve gelebileceğini bilmek.

⚖️ Minimalizmi “ihtiyaç dengesi” olarak görmem.

“Less is Now” yeni neler ekledi?

– Bu belgesel ile basit ve kolay kelimelerin farklarını daha net anladım; Minimalizm ile hayatımız basitleşmeye, içeriğine göre sadeleşme de kullanabilinir, başlıyor. Ama bu kolay olanın artması değil, aksine bizim için daha değerli ve ihtiyacımızı karşılayan eşyalara yönelmemiz anlamına geliyor. Daha açık anlatmak gerekirse, T. K. Coleman internet çağında yapılan alışverişi “ Neredeyse sihir!” şeklinde tanımlıyor. Yeni gelişme ve deneyimlerimizi düşündüğümüzde, son derece haklı. Evde bir şeyin eksik olduğunu anlıyor ve 5 dakika içinde bir tuş ile kapımızda bulabiliyoruz. Bu ihtiyaç dengesi korunduğu sürece hayatımızı destekler ama bunu yapabiliyor olmamız, yapmamızı her zaman doğru göstermeyebilir. Yaşam alanlarımızda eşyalardan hareket edemez hale gelmek, hayatı kısıtlamaya başlar. Özetlemek gerekirse, basit yaşamak bir şeyi kullanırken gerçekten ondan ve yaşam alanlarımızdan keyif almak.

– Belgeselde özellikle dikkatimi çeken bir söz vardı; “İhtiyaç yoksa ,1 tane bile fazla.” Bunu yazın kar paltosu giymeye benzetebilirim.

– “Değerli mi? “ ve “Ezbere mi ?” soruları; Bir şeyi gerçekten sizi yansıttığı, hayatınıza fayda sağladığı veya değerli olduğu için mi alıyorsunuz? Yoksa, en moda veya diğerlerinin etkisi ile mi alıyorsunuz?

Yazıyı nasıl toparlarım?

Konuya doğanın bakış açısından bakarsak, ne kadar tüketirsek o kadar çöp üretiriz. Tabi ihtiyaçlarımızı karşılayacak ve keyifli hayatlar yaşayacağız. Ama değer verdiğimiz ve ihtiyacımızdan fazla tükettiğimizde, bu hava ve çevre kirliliği olarak dünyamıza yansıyor. En basit şekilde giymediğiniz ve kullanmadığınız eşyaları bir yere koyun ve ne kadar yer kapladığını görün. Bu sadece dünya için değil, sizin için de gereğinden fazla enerji harcama anlamına geliyor. O eşyaların doldurduğu yerleri size daha fazla keyif veren şeylerle değerlendirebilirsiniz. Böylece, üretkenliğinizde artabilir.

Z Jenerasyonu

Jenerasyonlar arası farklılıklar ve jenerasyon özellikleri son yılların en çok konuşulan ve merak edilen konularından. Özellikle 90’lı yıllarda ve hatta 2000’li yıllarda doğan çocukların büyümeleri ve iş hayatına atılmalarıyla bu konu önem kazandı. Farklılıklar yeni anlaşma ve ilerleme yaklaşımları gereksinimleri de getirdi. X jenerasyonundan bir patron Z jenerasyonunun yaklaşımlarını işinin sürdürebilir bir şekilde ilerlemesi için anlamak durumunda kalabiliyor.

Peki Z jenerasyonu kimdir ve temel yaklaşımı nedir?

Z jenerasyonu 96 yılından sonra doğanlara deniliyor ve değer odaklı bir yaklaşıma sahip. Özellikle tüketim anlamında iletişim kurarken sahicilik ve deneyim zenginliğine önem veriyor. Bunlarla beraber, lüks markalardan farklı olarak onlara farklılık katacak ürün/hizmet arıyorlar. Alışverişi hem çevrimiçi (online) ve çevrimdışı (offline) yapabiliyorlar. Bundan dolayı pop-up butik ve Instagram üzerinden pazarlama yapan markaları tercih edebiliyorlar. Ek olarak, online çalışan marketleri tercih ediliyor. Z jenerasyonu’nun %35’i bu marketlerden alışveriş yapıyor.

Bu ne demek? Nasıl bir büyük resim var?

Sahicilik deminde yazdığım gibi çok önemli. Sunulan değerler ile atılan adımları takip ediyorlar. Bunun yanında, yenilik de onlar için bir öncelik. Eğer bir marka yeni deneyimler sunuyorsa, bu jenerasyonun dikkatini çekiyor. Küçük ölçekli markaların büyümesinide buna bağlanabilir.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, daha başka hangi noktalar dikkat çekiyor?

İnteraktif pazarlama ve deneyim yaratmak çok önemli. Bu ürün/hizmet deneyiminde birden fazla platform ile daha aktif olmayı sevdikleri anlamına geliyor.

Fiyat, kalite ve imaj (kendilerini yansıtmaları) 3 temel tüketim alışkanlığı.

Etik değerler, sürdürebilirlik ve samimiyet öncelikleri.

McKinsey & Company, McKinsey, Dünyanın En Güçlü Nüfusu Olan Z Jenerasyonunu Mercek Altına Aldı, son güncelleme 19 Ekim, 2020, https://www.mckinsey.com/tr/our-insights/meet-gen-z#