İnsanlar olasıklara göre düşünüyor

“Size bir sır vereceğim. Dünyada neredeyse bütün sorulara cevap bulundu ama bir soru varki, filozoflar, matematikçiler, doktorlar, sanatçılar beraber oturup saatlerce üstünde düşünmelerine rağmen çözemedi.”🧐

Varsayın size konuşurken böyle bir şey söyledim.💡 Aklınıza nasıl bir soru gelir? Birisi bana böyle bir şey söylese, aklıma kendisinden çok çözümüne odaklanacağım bir soru gelir. Soru söylendiğinde ise, cevabı çok kolay olsa bile bulamama ihtimalim çok yüksek. Hatta farzedin soru yalnış kurulmuş. O kadar sorunun çözülememiş olmasına takılırım ki, sorunun hatalı olduğunu anlamadan cevap vermek isterim.

Philipp Schustek, Alexandre Hyafil ve Rubén Moreno-Bote insanların bu şekilde düşünmesini inceleyen bir araştırma yaptılar. Araştırmada hiyerarşinin olduğu durumlarda insanların baskın etkenleri baz alarak olasılıkları düşündüğü çıktı.

Araştırma nasıl tasarlandı?

Araştırmacılar, uçak temasını kullanarak hiyerarşik entegrasyon görevleri sunan deneylerini tasarladılar. Moreno-Bote araştırmada “Çalışma için katılımcılarımıza, uçakların bir diğerinden daha çok, örneğin, Barça’nın Madrid’den daha fazla taraftarını taşıyan uçakların gelebileceği bir havaalanında olduklarını söyledik. Bir kaç uçaktan inen bir avuç dolusu yolcu gördüğünde, katılımcılar bir sonraki uçağın belirli bir tipte daha fazla yolcu taşıyacağının olasılığını matematiksel kesinlikle tahmin edebilirler. ” dedi.

Fotoğraf UPF’den alınmıştır.*

Sonuçlar, katılımcıların ön gözlemlerine dayanarak, bağlamın olası bir temsilini inşa ettiklerini gösterdi. Bu sonuçlar, insanların bizi çevreleyen şeyin zihinsel temsilini nasıl oluşturduğunu ve bu bağlamdaki belirsizliği nasıl atadığımızı ve algıladığımızı anlamaya yardımcı oldu.

Yazıyı toplamak gerekirse;

Bir durumu değerlendirirken ve soruyu cevaplarken bize sunulan bilgi düşünce sistemimizi etkiliyor. Son bir örnek vermek gerekirse, Moreno-Bote sonucu “İstatistik öğrencilerim genellikle sınıfta sorduğum bazı problemleri çözmekte başarısız oluyorlar. Çalışmamızda, en karmaşık olasılık kurallarının kullanımını içeren karmaşık bir matematik probleminin basit ve doğal bir bağlamda sunulması durumunda sezgisel olarak çözülebileceğini bulduk.” şeklinde anlatıyor. Bu bir şeyi nasıl algıladığımızın üstümüzdeki etkisini gösteriyor.

Yukarında bahsettiğim konu ile bağlantı kurarsam, uzun uzun filozofların, matematikçilerin, doktorların ve sanatçıların çözemediğinden bahsetmek dışında “Ama fizikçiler denemedi ve bu soru tam da onların alanında” da deseydim soruya bakış açınız değişebilirdi. 🙂

Neuroscience News, Human behavior follows probabilistic inference patterns, son güncelleme 2 Aralık, 2019, https://neurosciencenews.com/behavior-probabilistic-inference-15276/

20 Kasım UNICEF Dünya Çocuk Günü

Varsayın elinizde çocuklar için dünyayı daha güzel bir hale getirecek gücünüz var. Bu güç ile neler yapardınız?

Çocuklar çok önemli. Onlar yaratıcılığın, sevginin, ve gözlerinizi sevinçten parlatacak duyguların hepsinin olduğu kişiler. Onlar için sevgiyi hissetmek, her şeyi yapmak için yeterli bir güç. Gözlerinin içlerine bakıp onlarla sevgi ile konuşursanız, size 10 hatta çok daha fazla katını vereceklerdir.

Çocuklar nasıl daha mutlu olurlar? Onlar için nasıl daha fazla şey yapabiliriz?

UNICEF Avustralya bu sene çocukları dinlememizi ve haklarını korumamızı sağlayacak kampanya yönetti. Kampanya hepimizin kullandığı sosyal medya üzerinden tasarlandı. (1)

Kampanya nasıl tasarlandı?

Kampanyada #WorldChildrenDay ve #DünyaÇocukGünü etiketleri ve UNICEF Avustralya’nın resmi hesabını kullanarak, insanlar çocukların çizdikleri resimleri paylaştı. (2) Bununla beraber, kampanya için bir internet sitesi kuruldu. Sitede 30.yılı olan sözleşme ve korumak istediğiniz hakkı – eğitim, korunma, sevgi, eşit bir şans, kendini ifade edebilme, çocukluğunu yaşayabilme, sağlık veya temiz su– seçebildiğiniz bir yapı var. (3)

Sözleşmenin ilk sayfasında yazan “Çocuk haklarına yolculuk” başlığı ve herkesin anlayabileceği dil dikkat çekiyor. Ayrıca sözleşmeyi imzalama kısmında yazan “ Evet. Tüm dünyayı çocuk hakları için daha çok çalışmaya davet ediyorum.” cümlesi gerçekten istenilen etkiyi yaratıyor. (4)

Sözleşme dışında, sosyal medyada da kampanyayı yayabilmeniz için hangi hakkı korumayı seçtiyseniz, o hakkı koruduğunuzu beyan eden bir görsel hazırlanıyor. Böylece sözünüz daha hızlı bir şekilde duyulabiliyor. (5)

Bana göre kampanyanın en özel özelliği ne?

Bence bu kampanya çocuklara başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Küçük bulduğumuz konularda danıştığımız çocuklara, büyük ve önemli konularda konuşma hakkı vermediğimiz durumlar olabiliyor. (6) Ama farkına varmamız gereken bir şey var; onlar düşünülenden daha bilge. Hatta, dünyayı değiştirebilecek fikirleri var. Onları dinlemeli ve kendilerini güçlü hissedecekleri ortamlar yaratmalıyız.

Bunların dışında projenin akılda kalan önemli kısmı nedir?

Renkler çeşitliliği, zenginliği ve canlılığı yansıtıyor. Renkler bir şeyi diğerinden ayırıyor. Bu projede ise mavi rengi ön plana çıkarılmış. Proje kapsamında Galata Kulesi, Empire State Binası ve dünyanın diğer kent simgelerinde çocuklara haklarının korunduğunu göstermek için mavi ışıklandırma yapıldı. Fotoğrafların hepsine bakınca, insanı mutlu eden bir görüntü oluşuyor.

Fotoğraflar UNICEF’den alınmıştır.*

Son olarak da, geçen yıl Stranger Things dizisinden tanıdığımız Millie Bobby Brown, Dua Lipa, Orlando Bloom ve diğer bilinen ünlüler ile güzel bir video hazırlanmış. Sizin de keyifle izlemenizi dilerim. 🙂

(1) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

(2) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

(3) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(4) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(5) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(6) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

Makine öğrenmesi ile beynin içsel durumunu tanımlamak

Makine öğrenme modeli, sinirsel aktivite ile doğal davranış arasındaki bağlantıları tanımlamak için yaygın olarak uygulanabilir.

Adam J. Calhoun, Jonathan W. Pillow ve Mala Murthy tarafından Princeton Üniversitesi’nde yapılan bir araştıma ile makine öğrenmesi ile beynin içsel durumunu tanımlanmak amaçlandı.

Bu ne anlama geliyor?

Size doğru yürüyen çekici bir insan hayal edin. Ne yapıyorsunuz? Bakıp gülümsüyor yoksa başka bir yere mi bakıyorsunuz? Kurulum aynı, ancak sonuçlar tamamen iç durumunuza – ruh haliniz, geçmiş deneyimleriniz ve dışarıdan seyreden bir insanın göremeyeceği etkenler- bağlı.

“Bir gözlemci dışsal davranışları izleyerek iç durumları nasıl çözebilir?” sorusunun cevabını arayan ekip meyve sineği olarak bildiğimiz Drosophila melanogaster‘lar üzerinde bir araştırma yaptılar. Mala Murthy “Daha önceki çalışmalarımız, şarkı söyleme davranışlarının bir kısmını öngörebiliyordu, ancak sineklerin içsel durumunu tahmin ederek, bir dişiye hitap ederken erkeklerin zaman içinde ne söyleyeceğini doğru bir şekilde tahmin edebiliyoruz. ” dedi.

Bunu nasıl yaptılar?

Modelleri, erkeğin hızı veya dişiye olan mesafesi gibi gözlemlenebilir değişkenleri kullanıyor. Araştırmacılar, kanat titreşimiyle oluşturulan üç ayrı şarkı türünü ve şarkı söylememeyi seçtiklerini belirlediler. Daha sonra şarkı kararlarını gözlemlenebilir değişkenlerle ilişkilendirdiler.

Kilit nokta, yeni bir beklenti ile bir makine öğrenme modeli oluşturmaktı. Hayvanlar davranışlarını rastgele değiştirmiyorlar, ancak dişi ve sinir sisteminden aldıkları geri bildirimlerin kombinasyonuna dayanıyorlar. Araştırmacılar yeni yöntemlerini kullanarak, erkeklerin şarkılarını, her biri yüzlerce milisaniye süren üç farklı yolda biçimlendirdiklerini keşfettiler.

Bu yollar neler?

1. Yakın : erkek dişiye ortalama mesafeden yakınken yavaşça ilerlemesi

2. Kovalama: Hızlıca yaklaşması

3. Her neyse: Başka bir yöne bakıp, yavaş hareket etmesi

Sonuçlar nasıl yorumlandı?

Murthy “Bu önemli bir buluş. Bu modelleme çerçevesinin, sinirsel aktiviteyi doğal davranışla ilişkilendirmek için yaygın olarak kullanılacağını öngörüyoruz.” dedi.

Neuroscience News, Neuroscientists develop models to identify internal states of the brain,son güncelleme 25 Kasım, 2019, https://neurosciencenews.com/brain-state-models-15259/

FUEL (Forwardly Understanding Every Life Lesson) ve Out of the Syllabus Projeleri

Hayatınıza baktığınızda özellikle hangi anınız sizi şekillendirdi? Bu anının bir mesajı olsa, ne olurdu?

Her insan hikayesi ile var. Dünyada 7 milyardan fazla insan olduğunu da düşünürsek, 7 milyardan fazla hikaye şu an dünyada bulunuyor. 2011 yılında 17 yaşında bir öğrenci olan Deepak Ramola, insanlara “ Hayat sana ne öğretti?” sorusunu sorarak onları hayatın onlara yolladıkları mesajlar ile ortak bir noktada birleştiriyor. (1)

Bunu nasıl yapıyor?

İnsanların hikayelerini paylaştığı bir proje tasarlıyor. (2)

FUEL projesinin amacı nedir?

Projenin amacı, insanların birbirlerine ilham olmalarını ve başkalarının hikayeleri ile kendinde yeni şeyleri fark etmelerini sağlamak. (3)

Projenin ilham noktası nedir?

Deepak Ramola Hindistan’da büyüyen bir çocuk. Annesi sadece 5.sınıfa kadar okuyabilmiş. Birgün Ramola annesinin okula gitmeme konusunda yalan söylediğini düşünerek sinirleniyor ve “ Matematiği anlamadan nasıl evi yönetebiliyorsun? Edebiyatı anlamadan bize hayat konusunda nasıl yardımcı olabiliyorsun?” diye soruyor. Annesi de “Okula gitmediğim doğru ama hayatın bana öğrettiklerine odaklanarak öğreniyorum.” diyor. Bu cevabı alan Ramola, insanların hikayelerinin ne kadar kuvvetli olduğunu düşünmeye başlıyor. Ramola FUEL’ı “Birisinin hayatını, onlarla tanışmadan değiştirebileceğimiz inanılmaz bir durum.” şeklinde anlatıyor. (4)

Out of the Syllabus projesi nedir?

Out of the Syllabus, FUEL’ın 2018 yılında başlatılan ve öğretmenler ile öğrencilerin beraber çalıştığı bir proje. Genel olarak özetlersem, öğretmenlerin sadece ilham geçiren kişi olmadan ilham kaynakları oldukları bir proje. (5)

Ramola “Okullarda ve kolejlerde, öğretmenler ilham almak yerine ilham kaynağı veya aracı olarak indirgenmeye başlandı. Bunu değiştirmek istiyorum ” diyor ve “Büyümeme ve öğrenmeme yardım eden olağanüstü öğretmenlerim vardı.” diyerek öğretmenlerinin üzerindeki etkisini anlatıyor. (6)

Projenin süreci nasıl?

1. Okuldan 10-20 öğrenci seçiliyor.

2. Öğrenciler Bilgelik kulüplerine yerleştiriliyor.

3. Kulüpte öğrenciler FUEL ekibi film çekme, belge dosyalama, röportaj yapma, kaydetme ve tasarlama alanlarında eğitiliyor.

4. Öğrenciler öğretmenlerine onların fotoğraflarını ve filmlerini çekerken “ Yaşamdan neler öğrendiklerini” soruyorlar.

5. Öğrenciler poster hazırlıyor.

6. Bilge duvarlarları posterler ile hazırlanıyor.

7. Çocuklar sonra bunu diğer arkadaşları ve insanlar için yapıyor. (7)

Görseller https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/ sitesinden alınmıştır.*

Bu çalışma modeli başka nerede uygulanmış?

600 yıllık Saur adında bir köy var. 2011 yılında 200 aileden fazla bir nüfus varken, 2017 yılında göçten dolayı 12 aile kalıyor. Köyde evlerin üstlerine topluma ait hikayeler yazılıyor. Kısa zaman içinde projenin etkileri görünür hale geliyor. İnsanın bir toplum için ne kadar önemli olduğunu bu proje ile görüyoruz. (8)

Ramola nasıl dönüşler almış?

Projeye katılan insanlar deneyimlerini paylaşıyor. Paylaşımlarda kişilerin kendilerini fark etme halleri ve oluşan derin insan bağları dikkat çekiyor. Okulda yapılan projede, öğrenciler öğretmenlerinin öğrettikleri dışında paylaştıkları hikaye ile onları kendilerine daha yakın hissediyor.

İnsan ilişkileri dışında başka dikkat çeken noktalarda oluyor; öğrenciler bir şeyi yaratmayı da öğreniyor. Bu da onların gelişimlerini olumlu yönde etkileyen bir etken oluyor. (9)

Yazıyı toparlamak gerekirse;

Biz hikayelerimizle varız. Hikayelerimiz bizi oluştururken, geleceğimizi şekillendiriyor. Bununla beraber bizim hikayelerimiz başkalarının ilham kaynakları da olabiliyor. Hikayeleri kısaca anlatmak gerekirse, hikayeler insani yanımız. Deepak Ramona bu anlamda inanılmaz bir iş yapıyor. Dünya teknolojik anlamda ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan her zaman önemini koruyor.

(1) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(2)Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(3)Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(4) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(5) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(6) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(7) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(8) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(9) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

Çocuklar nasıl daha kolay okumayı öğrenir?

Okuduğunuz ilk kelime neydi? Nerede okudunuz?

Hermundur Sigmundsson, Greta Storm Ofteland, Trygve Solstad ve Monika Haga tarafından yapılan çocukların okumayı öğrenme süreçlerine odaklanan bir araştırma yaptı. Çalışma New Ideas in Psychology‘de yayınlandı. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi‘nden olan Sigmundsson, araştırma ekibinin harfleri öğrenme ve harflerin sesleri ve okuma kodunu kırma arasındaki bağlantıyı açıkça gösteren ilk kişiler arasında olduğunu belirtti.

Araştırmanın amacı neydi?

Araştırma harfle sesinin bağlantısını kullanmanın çocuklar üzerinde nasıl bir etkisi olduğuna odaklandı. Bu araştırmadan önce bu alanda tezler sunulsa da harfleri öğrenmenin yeterli olmadığı belirtildi. Harfleri bilseniz bile onları okuyamayabilirsiniz. Tek harfleri okumak veya yazmak, bu harfleri bir araya getirmekten tamamen farklı bir şey. Bireysel harf değişimleri çok büyük olabilir.

Araştırma nasıl yapıldı? Sonuçları ne oldu?

Araştırma ekibi, bir yıl boyunca 5-6 yaşları arasındaki 356 çocuğu inceledi. Çocukların yüzde 11’i okula başladıklarında zaten okuyabiliyordu. İlk okul yılının sonunda, yüzde 27’si henüz okumayı öğrenmedi. Bu grubun çoğu, okula başladıklarında daha az harf bilen çocuklardı.

Sigmundsson, “Disleksi olan yüzde 5-10’unu alırsanız, rakamlar beş çocuktan birinin çok az pratik yaptığını veya ilk okul yılında motivasyonunun olmadığını gösterir” dedi.

Başka bir sonuç da kız çocuklarının erkeklerden daha iyi okuduklarıydı.

Araştırma sonuçları ne anlama geliyor?

Çocukların daha önce okumayı öğrenmelerine yardımcı olmak için, bir şey çok önemli: Harflerle ilişkili harfleri ve sesleri mümkün olduğunca erken öğrenmek. Bununla beraber, ailelere de büyük bir rol düşüyor. Çocukların bu ilişkiyi kurabilmelerini sağlamak için okula başlamadan onlara kitap okuyabilir ve ileri yaşlarda da kitap okumalarını destekleyebilirler. Araştırmanın sonucunda kızların daha iyi okumaları genel bir sonuç ama ailelerin çocuklarıyla bu anlamda nasıl iletişim kurdukları bu sonucu değiştirebilir. Çocukların kendi başlarına kitap okumaları ve daha çok kitap okumaları süreci hızlandıracaktır.

Neuroscience News, Here’s how you help kids crack the reading code, son güncelleme 14 Kasım, 2019, https://neurosciencenews.com/reading-learning-15207/

Yaratıcılık nedir? Nasıl yaratıcı olunur?

Yazıya başlamadan önce size bir soru sormak istiyorum; Sizce yaratıcılık nedir? Bir insanı hangi özellikler yaratıcı yapar?

Siz cevabı düşünürken ben de cevaplarımı buraya yazıyorum:

Bence, yaratıcılık potansiyelimizi birden fazla şekilde görebilmek ve kullanabilmek.

Konuyu başka açılarından da anlamak için, biraz daha araştırma yaptım ve bir kaynak daha buldum. Bilgiler önceden okuduğum ve seyrettiğim diğer kaynaklar ile bağlantısı olan bir bakış açısına sahipti. Özellikle, yaratıcı süreç ve akışta olmanın mutluluğun sırrı olarak tanımlanması ve başlığın “Geleceğin becerisini tanımlamak” şeklinde bir yeri olması beni etkileyen kısımları oldu. (1)

Bu tanımdan farklı olarak neler bu yazıyı değerli kıldı?

Yaratıcılık fikirlerinizi, hayal gücünüzü ve hayallerinizi gerçeğe dönüştürmeyi içeriyor. Yaratıcı olduğunuzda, gizli kalıpları görebilir, normalde alakası olmayan şeyler arasında bağlantılar kurabilir ve yeni fikirler ortaya çıkarabilirsiniz. Yaratıcı yetenek, zor işin bir parçası olan ama büyük ölçüde yaratıcı problem çözme olan yaratıcı düşünceye bağlı. (2)

Mihaly Csikszentmihalyi yaratıcı sürecin içinde olan birisini anlatırken, “Müzik yazmak gibi yeni bir şey yaratmakla tamamen meşgul olduğunuzda, vücudunuzun nasıl hissettiğine veya evde yaşayabileceğiniz herhangi bir soruna dikkat bile etmiyorsunuz. Kişi acıktığını veya yorulduğunu bile hissedemiyor, bedeni yok oluyor, kimliği bilincinden yok oluyor, çünkü hepimizde olduğu gibi yeterince odaklanamıyor. Çok fazla konsantrasyon gerektiren bir şeyi iyi yapmak için oldukça odaklanmalı ve aynı zamanda onun var olduğunu hissetmesi gerekiyor.” açıklamasını yapıyor. (3)

Yaratıcı düşünme öğrenilen mi yoksa doğamızda var mı?

Yaratıcı olmamak öğrenilen bir şey. İnsanlar yaratıcı doğuyor ama büyüdükçe yaratıcı olmamayı öğreniyor. Çocukken bize yıldızlara ulaşmamız söylenirken, büyüdükçe daha dar bir yolda yürümeye başlıyoruz.

Bundan dolayı eğer kendinizi yaratıcı olmayan bir yetişkin olarak görüyorsanız, kendinize yaratıcı ve yenilikçi olmayı tekrar öğretebilir ve bu konuda alışkanlık geliştirebilirsiniz. (4)

Yaratıcılığınızı geliştirmek için yürüyüşe çıkmak gibi şeyler dışında neler yapabilirsiniz?

• Yeni olasılıklara açık olabilirsiniz.

• Dünya ve çevreniz hakkında merakınızı koruyabilirsiniz.

Yapılan bir araştırmaya göre, yaratıcı öngörülerimizin %72’si duşta geliyor. Yeni ve eğlenceli bir bilgi olabilir ama zaten yaratıcı doğduğumuzu düşünürseniz, siz sadece bir şeyin üstünde olan örtüyü kaldırıyorsunuz. (5)

O zaman size cevabını bildiğiniz ama konuyu pekiştirmek için faydalı olacağını düşündüğüm bir soruyu sormak istiyorum. Kimler yaratıcıdır?

Herkes! Ama yaratıcılığını tamamen kullanan insanların belli özellikleri var. Bunlar;

• Soru sormak

• Yaratıcı çözümler bulmak

• Neşeli olmak

• Yüksek duygusal duyarlılığa sahip olmak

• Farklı olmaktan korkmamak

• Alışılagelmiş düşüncelerden farklı düşüncelere sahip olmak (6)

Somut olarak yaratıcı olduğunu düşündüğüm bir kişiden bahsedecek olursam;

Wayne McGregor- koreograf- yaptığı TED konuşmasında dans etmek üzerinden yaratıcı düşünme yöntemlerini paylaştı. Konuşmasının beni en çok etkileyen kısmı “ Kendi sesimi duyurabildiğimi hissettiğim ilk fırsattı” ifadesini kullanarak dans salonunu açma hikayesini anlatmasıydı. Koreograf olmak için onu motive eden şeyin “söylemek ve paylaşmak istediği bir şeylerin var olduğunu hissetmesi”. (7)

Konuşmasında dikkat çeken ana noktalardan biri de bedenin teknolojisi. Bedenin teknolojisini “ teknolojik olarak sahip olduğumuz en edebi şey” diye anlatırken, “İzleyicileri harekete geçirebilecek, etkileyecek ve bazı şeyler hakkında farklı düşünmeye itecek fikirleri beden yoluyla bulmaya kafayı takmış durumdayım.” şeklinde isteğini ekliyor. (8)

Koreografi onun için; fiziksel düşünme süreci, bedenle zihnin işbirliği içinde olduğu ve dağıtılmış bilişsel bir süreç. (9)

Fiziksel düşünme ve beden

Beden varsa fiziksel düşünebiliriz. İç algımız ile örneğin bir bardağı ne zaman ve nasıl tutabileceğimizi biliriz. Bunu fark etmediğimiz zamanlar olabilir. Sebebi kendi bedenimiz hakkında yeteri kadar düşünmememiz. Bir şeyler ters gitmedikçe düşünme gereği duymuyoruz. Bu düşerek kolumuzu kırdıktan sonra kolumuza daha fazla önem vermemiz gibi açıklanabilir. (10)

Fakat nasıl koreografik düşünceyi ve kinestetik zekayı, her şeyi daha genel anlamda düşündüğümüz yöntemlere çevirmeye başlıyoruz?

Her dansın- düşüncenin veya isteğin- bir çıkış noktası var. Bu çıkış noktasını kullanarak, 3 yolu var;

1. Üzerinde çalışılan dış zihinsel mimari ve dansçıların koreograf için hafızalarında tuttukları ile yaptığımız bedenden bedene iletmek.

2. Zihinsel bir mimarimiz var, onu paylaşıyoruz, dolayısıyla, bir sorunu çözüyoruz. Başka bir şekilde yazmak gerekirse, dansçıları mimari nesneleri – şekilleriyle- düşünmek için kullanmak.

3. Kendi kararlarını kendilerinin verebileceği, göreve dayalı bir yöntem. Dansçıların kendileri için ne yapacakları konusunda seçim yapmalarını sağlamak adına zihinsel ve canlı bir resim tasvir etmek. (11)

Yazıyı genel olarak toplamam gerekirse;

Wayne McGregor’un konuşması bu yazının başlangıç noktası oldu ve beni konu hakkında biraz daha araştırma yapmaya itti. Yazının bende en fazla kalan kısmı; “yaratıcı doğmamız ve büyüdükçe yaratıcı olmamayı öğrenmemiz” oldu. Bu en başta yaptığım tanımı destekleyen ve yazının diğer paragraflarında da yansımasını görebileceğiniz bir tanım. (12) Bunlarla beraber, mutlu ve akışta olma kavramlarınında (13) olmaları konunun ne kadar değerli olduğunu bir kere daha gösterdi.

(1) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(2) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(3) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(4)Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(5)Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(6) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(7) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(8)McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(9) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(10) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(11) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(12) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(13)Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

Yapay Zekaya Göre Müziğin Bizi Duygulandırma Sebepleri

Hiç bir şarkı dinlediğinizde birden içinizde bir heyecan olduğunu ve tüylerinizin diken diken olduğunu deneyimlediniz mi? Bunları nasıl bir şarkıda deneyimlediniz?

Yapay zeka yapılan bir araştırmaya göre, insanların beyinlerinin, bedenlerinin ve duygularının müzik dinlemeye nasıl tepki verdiğine ışık tutmaya yardımcı oluyor. Müzik, özellikle nabız netliğine tepki veren Heschl girusu ve superior temporal girusu gibi işitsel korteksin bölümlerini etkiliyor. Dinamikteki değişiklikler, ritim, tını ve yeni enstrümanların varlığı yanıtta büyük bir artışa neden oluyor. Araştırmanın sonuçlarına baktığımızda, aynı zamanda mükemmel egzersiz, uyku ve çalışma için en iyi şarkı türlerini tanımladığını görüyoruz.

Araştırmanın amacı nedir?

“Müzik gibi soyut bir şey neden bu kadar tutarlı bir tepki uyandırıyor?“ sorusu bilim insanlarını düşündüren önemli sorulardan birisi. Ekip bu sorunun cevabını bulmak için bir araştırma yapmaya karar veriyor.

Nasıl yapıldı?

Bu deney için, takım söz içermeyen ve çok bilinmeyen üç duygusal müzik parçası seçti, bu nedenle dinleyicilerin duygusal tepkisine hiçbir hafıza unsuru eklenmedi. (Örneğin, diş çekimi sırasında arka planda çalınan bir şarkıyı duymak, algınızı çarpıtabilir.)

Nöro görüntüleme deneyinde, 40 gönüllü bir dizi hüzünlü ya da mutlu müzikal alıntı dinlerken beyinleri MRI ile tarandı. Fiziksel reaksiyonu ölçmek için, 60 kişi kulaklıkla müzik dinlerken, kalp aktiviteleri ve cilt iletkenlikleri ölçülmüştü. Aynı grup, müzik dinlerken de 1 ila 10 arasında duygu yoğunluğunu (mutlu ya da üzgün) derecelendirmişti. Ardından, bilgisayar bilimcileri, insanların hangi işitsel özelliklere tutarlı bir şekilde yanıt verdiğini belirlemek için yapay zeka algoritmaları kullanarak verileri kullandı.

Araştırmanın bundan önceki araştırmalardan farkı nedir?

Geçmişte müziğin beden, beyin ve duygular üzerindeki etkisini daha iyi anlamaya çalışan sinirbilimciler, MRG beyin taramalarını çok kısa bir zaman diliminde, örneğin iki saniyelik müziğe tepki veren beyne bakarak analiz ettiler.

Buna karşılık, bu çalışmada, laboratuvarda toplanan verileri analiz etmek için algoritmalar kullanan bilim adamları, insanların sadece beyin taramalarından değil, aynı zamanda diğer modlardan gelen verileri birleştirerek uzun süredir müzik dinlerken neler hissettiğini de görebildiler. Profesör Shrikanth (Shri) Narayanan “Yeni çoklu biçimli bilgi işlem yaklaşımları, yalnızca insanın duygusal deneyimlerini müziğe beyin ve beden düzeyinde aydınlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bireylerin deneyimlerini nasıl hissettiğini ve ifade ettiğini de belirtiyor. ”diyor.

Sonuçları neler?

• Araştırmacılar bulgular arasında, müziğin Heschls girusu ve superior temporal girusu olarak adlandırılan işitsel kompleks içindeki beynin bölümlerini güçlü bir şekilde etkilediğini belirtti. Daha detaylı bakıldığında, beyin nabız netliğine veya ritmin gücüne cevap verdi (basitçe söylemek gerekirse: girunuz Lady Gaga’nın Bad Romance’ını dinlerken canlı görünüyor). Ayrıca değişen dinamikleri, ritmi ve tınıyı ya da yeni enstrumanların varlığıyla tepkiyi artırdığını da buldular. Başka bir deyişle, kontrast çok önemli. Örneğin, giru, dinamiklerde bir değişiklik olduğunda veya “sesli” olduğunda etkinleşiyor. Greer, “Bir şarkı boyunca yüksek ses varsa, çok fazla dinamik değişkenlik yoktur ve deneyim, bestecinin ses seviyesindeki bir değişikliği kullanıyormuş gibi güçlü olmayacaktır” diyor.

• Ekip bununla beraber, galvanik deri tepkisi – temel olarak ter ölçüsü – yeni bir enstrumanın girmesinden veya bir müzikal artışın başlamasından sonra arttığını keşfetti.

• Şarkıdaki enstrümanlar ne kadar fazlaysa, o kadar çok insan yanıt verdi.

• Çalışmada G # ‘nin G minor anahtarında bir şarkıdaki F # notu ile yüksek mutsuzluk dereceleriyle pozitif korelasyon gösterildi.

Bunlarla beraber;

Habibi, “Terapi açısından bakıldığında, müzik duygu uyandırmak ve daha iyi bir ruh halini yakalamak için gerçekten iyi bir araç. Bu araştırmayı kullanarak, depresyon ve diğer duygudurum bozukluklarında terapi için müzikal uyarıcılar tasarlayabiliriz. Ayrıca, beyindeki duyguların nasıl işlendiğini anlamamıza yardımcı oluyor.” dedi.

Araştırmacılara göre, gelecekteki çalışmalar, farklı müzik türlerinin duygusal tepkilerimizi nasıl olumlu yönde etkileyebileceğini ve bestecinin amacının dinleyicinin bir müzik parçası algısına uyup uymadığına bakabilir.

Neuroscience News, Why music makes us feel, according to AI, son güncelleme 31 Ekim, 2019, https://neurosciencenews.com/ai-music-emotion-15151/

National History Museum- Londra Doğa Tarihi Müzesi – Yılın Vahşi Yaşam Fotoğrafçısı Yarışması

Hiç bir köpeği başka köpek ile karşılaştığında ve bir kediyi herhangi bir mesafeden atlarken 4 ayak üstüne düşmesini seyrettiniz mi?

Seyrettiyseniz, genelde bu anların çok kısa sürede yaşandığını görmüşsünüzdür. Farzedin, o ve benzeri anlar fotoğraflanarak sonsuz oluyor…

55. yılında, yılın vahşi yaşam fotoğrafçısını seçen National History Museum – Londra Doğa Tarihi Müzesi- 19 kategoride amatör ve profesyonel fotoğrafçıların yolladığı fotoğrafları değerlendirdi.

Yarışmaya 100 ülkeden 48 binin üstü civarı kişi katıldı.Yılın fotoğrafçısı olarak, Çinli Yongqing Bao seçildi. Bir Tibet tilkisinin çayır köpeğine saldırdığı anı yakalayan fotoğrafçı, gerçekten heyecanladıran bir fotoğraf çekti. Bu fotoğraf ile diğer seçilen fotoğraflara aşağıdan bakabilirsiniz;

Büyük Ödül – Yılın Fotoğrafçısı

“The Moment”

Yongqing Bao, Çin

Hayvan Portreleri

“Face of Deception”

Ripan Biswas, Hindistan

Kendi Yaşam Alanlarında Hayvanlar

“Snow-plateau nomads”

Shangzhen Fan, Çin

Davranış: Amfibi ve Sürüngen Hayvanlar

“Pondworld”

Manuel Plaickner, İtalya

Davranış: Kuşlar

“Land of the Eagle”

Audun Rikardsen, Norveç

Davranış: Omurgasız Hayvanlar

“The Architectural Army”

Daniel Kronauer, ABD

Davranış: Memeliler

“The Equal Match”

Ingo Arndt, Almanya

Bitki ve Mantarlar

“Tapestry of Life”

Zorica Kovacevic, Sırbistan/ABD

Sualtı

“The Garden of Eels”

David Doubilet, ABD

Şehirde Vahşi Yaşam

“The Rat Pack”

Charlie Hamilton James, Birleşik Krallık

Çevre

“Creation”

Luis Vilariño Lopez, İspanya

Siyah Beyaz

“Snow Exposure”

Max Waugh, ABD

Tek Kare

“Another Barred Migrant”

Alejandro Prieto, Meksika

Fotoğraf Muhabirliği

Show time

Jasper Doest, Hollanda

Yükselen Yıldız Portfolyo

“Frozen Moment”

Jérémie Villet, Fransa

Portfolyo

“The Art of Conception”

Stefan Christmann, Almanya

10 Yaş Altı

“Humming Surprise”

Thomas Easterbrook, Birleşik Krallık

11-14 Yaş Arası

Night Glow

Cruz Erdmann, Yeni Zelanda

15-17 Yaş Arası

“Early Riser”

Riccardo Marchgiani, İtalya

Görseller https://www.nhm.ac.uk/visit/wpy.html sitesinden alınmıştır.*

Oğuz Gazan, Londra Doğa Tarihi Müzesi’nin Yarışmasından Yılın En İyi Vahşi Yaşam Fotoğrafları, son güncelleme 21 Ekim, 2019, https://bigumigu.com/haber/londra-doga-tarihi-muzesinin-yarismasindan-yilin-en-iyi-vahsi-yasam-fotograflari/

Johns Hopkins Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, bebekler saymayı düşünüldüğünden erken tanıyor.

Daha okuma-yazma ve sayı saymaya başlamadan önce bizlere içlerinde sayıların bulunduğu kitaplar ve oyuncaklar alınıyor. Bununla beraber, büyüklerimiz sayı sayarak bizimle iletişim kuruyor.

Bu iletişim şekli küçük çocuklar tarafından nasıl anlaşılıyor?

Johns Hopkins Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, bebeklerin saymayı düşünüldüğünden erken tanıdığı bulundu. Jinjing (Jenny) Wang ve Lisa Feigenson’ın yaptıkları araştırma, Development Science dergisinde yayınlandı.

Araştırma nasıl yapıldı?

Araştırma sırasında 14 ile 18 ay arasındaki küçük çocuklarla çalışıldı. Küçük çocuklar oyuncaklar- küçük köpek veya araba– içinde göremedikleri ama ulaşabildikleri bir kutuya koyuldukça izledi. Bazen araştırmacılar her bir oyuncuyu kutuya koyarken, “Bak! Bir, iki, üç, dört – dört köpek!” şeklinde saydı. Diğer zamanlarda her bir oyuncağı kutuya koyarak, “ Bu, bu, bu ve bu – bu köpekler ”dedi. Köpekler sayılmadığında, küçük çocuklar kutunun içinde dört şey olduğunu hatırlamakta zorlandılar. Araştırmacılar yalnızca birini çıkardıktan sonra sanki görecek başka bir şey yokmuş gibi dikkatleri dağılma eğilimindeydi. Ancak oyuncaklar sayıldığında, küçük çocuklar birden fazla kutudan çıkarılmasını açıkça bekledi. Tam olarak hatırlamadılar ama yaklaşık sayıyı hatırladılar.

Lisa Feigenson “Bebekler için sayma kitapları alıyor ve küçük çocuklarla yüksek sesle sayıyoruz. Tüm bunlar şu soruyu gündeme getiriyor: Çocuklar okul öncesi yıllarda olana kadar saymanın ne demek olduğu konusunda gerçekten ipucu sahip değiller mi? ” sorusunu takip ederek araştırmanın sonunda “Sayı kelimelerinin tam anlamını anlamaktan yıllarca uzakta olmalarına rağmen, bebekler sayı saymayı tanıyorlar. ” şeklinde sonucu açıklıyor.

Ekip şu anda birkaç takip çalışması yürütmekte ve erken sayma pratiğinin, İngilizce konuşan bebeklerin yabancı bir dilde saymaya tepki vermesi durumunda daha sonraki sayı becerilerine neden olup olmayacağını belirlemeye çalışıyor.

Neuroscience News, Babies understand counting years earlier than believed, son güncelleme 25 Ekim, 2019, https://neurosciencenews.com/baby-counting-15123/

Bir Fotoğraf – Bir Tablo

Farzedin yürüyorsunuz ve güzel bir fotoğraf çektiniz, fotoğrafa baktığınızda sevdiğiniz bir tabloyu anımsadınız. Sanki o tablo canlanmış.

31 yaşında Belçika’da dolaşan Kanadalı bir turist Belfry Çan Kulesi’nin etkileyici bir fotoğrafını çekti. Fotoğrafın gökyüzü kısmı Van Gogh’un 1889 Saint-Rémy köyünden ilham alarak yaptığı The Starry Night tablosunu andırıyordu.

Kanadalı turist fotoğraf hakkında hislerini:

“Bulutlar özellikle çarpıcıydı ve güneşin fotoğraf makinesine parlaması çok ilginç bir girdap tipi görünüm yarattı. Bu, Bruges’teki muhteşem mimari ile birleşmiş ve iyi bir aydınlatma, tuval üzerine yağlıboya hissi vermek için bir araya geldi. Bulutlu gökyüzü gerçekten Van Gogh’un eseri gibi görünüyordu ve bu ona ilham veren bir şey olup olmadığını merak ettiriyor.” şeklinde anlattı.

Bu yazıyı neden yazdım?

Hayatta karşılaştığımız bu tip güzel olayların insanları mutlu ettiğini düşünüyorum. Eve girerken en sevdiğiniz yemeğin kokusu, bir yerde dolaşırken uzun zamandır görmediğiniz ve çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı görmek ,sevdiğiniz bir ressamın sizi heyecanlandıran tablolarına benzer bir fotoğraf çekmek ve benzer diğer durumlar hem yazarken hem de düşündüğümde mutlu edici gibi geliyor.

Good News Network, Tourist Photo of Cloudy Belgian Sky Holds Stunning Similarity to Van Gogh’s ‘Starry Night’, son güncelleme 3 Ekim, 2019, https://www.goodnewsnetwork.org/tourist-photo-resembles-van-goghs-starry-night/