Nazlı Esen – İlham, Bakış Açımızda

Herkesin ayrı hikayeleri var. 📚

İlhamın tanımı benzer olsa bile, farklı şekillerle karşımıza çıkabilir. 🔎

Nazlı Esen kendi hikayesini çok etkileyici bir şekilde paylaşıyor. 🙏🏻

Dinlerken keyif almanız dileğiyle. 😊

Doğa Dostu Ortak Çalışma Alanı- Second Home Hollywood

Ortak çalışma alanları 21.yüzyılın yeni dinamiklerinden biri. Freelance çalışan, çalışırken çevresini güçlendirmek isteyen ve daha özgür koşullarda çalışmak isteyen kişilerin toplanma noktaları. Peki böyle bir durumu ağır şehirleşme koşullarında nasıl çevremize daha faydalı hale getirebiliriz? Second Home bu anlamda Los Angeles’da güzel bir model çiziyor. Kentin içinde kendi ormanını yaratıyor.

Second Home Hollywood nasıl inşa edilmiş? Mimarları kim?

“İspanyol mimarlar José Selgas ve Lucía Cano’nun kurduğu mimarlık stüdyosu SelgasCano tarafından tasarlanmış.” (1) Yapı önceden otopark olan bir alana kuruluyor. İçinde 60 tane oval formlu sarı bungalov ofisler var. Yaklaşık 700 çalışan ağırlanabiliyor ve 360 derece bahçe görünüyor. (2)

Second Home Hollywood doğa dostu olmak için neler yapıyor?

50.000 metre kare bahçede;

700 ton toprak,

6.500 ağaç ve bitki,

112 yerli bitki türü bulunuyor. (3)

Kaç şubesi var? Neredeler?

Second Home’un toplam 3 şubesi var. Los Angeles dışında, Londra ve Lizbon’da bulunuyor. (4)

Başka ilgi çeken özellikleri neler?

Mimarları çalışma alanı dışında Los Angeles’da insanların içine girip dolaşabildikleri ve kullanabilecekleri büyük bir sanat eseri tasarladılar. Sanat eseri medyada da dikkatleri üstüne çekti. Timeout “Her yaz, dünyaca ünlü farklı bir mimar, Londra’daki Kensington Bahçeleri’nde kısa süreli, etkileyici bir yapı inşa ediyor. Şimdi, ilk defa, bu geçici yapılardan biri Amerika’da. SelgasCano’nun havadar gökkuşağı tünellerinin çapraz geçişi, renkli fotoğraf çekme olanakları ve ücretsiz performans arayan ziyaretçilere Second Home ve Doğal Tarih Müzesi’nin ev sahipliğinde alan sunacak.” şeklinde bir yorum yazdı. (5)

Görsel: Michael Juliano

Bu haber neden önemli?

Şehirleşme ile beton binalar artıyor. Dünyanın yeni sürdürebilinir bir mimari yaklaşım ve binalara ihtiyacı var. İçinde bulunduğumuz dönem teknolojik anlamda gelişmiş olsa da, gelecek nesiller için doğa ve dünyayı korumamız gerekiyor. Gelişen teknolojik bir aletin sağladığı fayda ile doğanın sağladığı faydaya baktığımızda, doğa çok daha önemli. Kullandığımız araçlar hayatımızı kolaylaştırsa bile aldığımız nefesi daha temiz yapan doğa. Ona iyi bakmalı ve mutlu etmeliyiz.

(1) Ece Burgaz, Kendisiyle Birlikte Bir Kent Ormanı Kuran Ortak Çalışma Alanı, son güncelleme 18 Aralık, 2019, https://bigumigu.com/haber/secondhome-hollywood-kendisiyle-birlikte-bir-kent-ormani-kuran-ortak-calisma-alani/

(2) Ece Burgaz, Kendisiyle Birlikte Bir Kent Ormanı Kuran Ortak Çalışma Alanı, son güncelleme 18 Aralık, 2019, https://bigumigu.com/haber/secondhome-hollywood-kendisiyle-birlikte-bir-kent-ormani-kuran-ortak-calisma-alani/

(3) Ece Burgaz, Kendisiyle Birlikte Bir Kent Ormanı Kuran Ortak Çalışma Alanı, son güncelleme 18 Aralık, 2019, https://bigumigu.com/haber/secondhome-hollywood-kendisiyle-birlikte-bir-kent-ormani-kuran-ortak-calisma-alani/

(4) Ece Burgaz, Kendisiyle Birlikte Bir Kent Ormanı Kuran Ortak Çalışma Alanı, son güncelleme 18 Aralık, 2019, https://bigumigu.com/haber/secondhome-hollywood-kendisiyle-birlikte-bir-kent-ormani-kuran-ortak-calisma-alani/

(5) Second Home Serpentine Pavilion by SelgasCano, https://www.timeout.com/los-angeles/news/this-translucent-rainbow-pavilion-is-setting-up-for-free-at-the-la-brea-tar-pits-042419

İnsanlar daha erken konuşabilir miydi?

Görsel ; Designed by Freepik

Yapılan araştırmaya göre insanlar daha erken konuşabilirlerdi.

CNRS ve Université Grenoble Alpes’teki araştırmacılar, Fransız, Kanada ve ABD ekipleriyle beraber çalışarak konuşmanın mevcut dilbilim teorisinin öne sürmesinden çok önce, 200.000 yıldan daha önce, ortaya çıkabiliceğini belirtti.

Bu ne anlama geliyor?

50 yıl boyunca Philip Lieberman’ın teorisi, konuşmanın ortaya çıkmasından önce, gırtlakların farklı sesleri, ünlüler, çıkarmak için düşük bir konumda olması gerektiğini belirtti. Temel artikülatörlerde (dil, çene, dudaklar) insanlara benzeyen ancak daha yüksek gırtlakları olan bir ses yolu anatomisine sahip olan maymunlar, farklılaştırılmış seslendirmeler üretemezler. Fakat yapılan araştırmaya göre, maymunlar iyi farklılaşmış proto- ünlü sesler üretiyor. Yani farklı seslendirmelerin üretilmesi bu nedenle anatomik değişkenlerin değil, artikülatörlerin kontrolüne ilişkin bir olgu.

Önceden neden buna inanılıyordu?

1930’larda, 1950’lerde iki araştırmacı, kendi bebeklerine öğretir gibi aynı zamanda ve şartlar altında, evde yetiştirilen bir şempanze konuşmayı öğretme olasılığını test etti. Bütün deneyleri başarısızlıkla sonuçlandı. Bu sonucu açıklamak için, 1969’da bir dizi makalede ABD’li bir araştırmacı Philip Lieberman, kendi teorisini önerdi. Lieberman insan frekans değişimlerini maymunlarla karşılaştırarak, gırtlaklarının yüksek pozisyonu ile ilgili küçük bir farenks olduğunu, oysa insanlarda gırtlağın daha düşük olduğunu gösterdi.

Neuroscience News, Speech could be older than we thought, son güncelleme 16 Aralık, 2019, https://neurosciencenews.com/speech-evolution-15321/

Hikaye Anlatmanın Önemi

İnsanlarla iletişimde en etkili yollar hangileri? 👀Hangi yolu kullanırsak, tam da istediğimiz iletişim sağlanır?🧐

Bu sorunun birçok cevabı var. Hikaye anlatmak da kesinlikle bunlardan biri. 🤩Hikayeler çocukluğumuzdan beri hayatımızın bir parçası. Onları masal kitaplarından başlayarak, toplumların ve insanların hikayelerini dinleyerek hayatımızdaki yerleri devam ediyor. 📚🤓💬 Bunlarla beraber güzel bir filmi ve ya dizileri güzel yapan altındaki hikayeler oluyor. En sevdiğiniz film ve dizileri düşününün. 💭 Onları diğerlerinden farklı kılan şeyler neler? 🥇Karakterleri düşündüğünüzde neler onları sizin için önemli yapıyor? ⭐️

Hikayelerin önemi

Hikayeler anlam bulduğumuz tanınabilir kalıplar. Dünyamızı anlamlandırmak ve başkalarıyla paylaşmak için hikayeler kullanıyoruz. Antropologlara göre hikaye anlatmak bilinen her kültürde ortak olarak insan varlığının merkezinde. Bebeklik döneminde öğrenmeye başladığımız, anlatan ve dinleyen arasında simbiyotik bir değiş tokuş yapmayı içeriyor.

Beyin, doğanın görsel biçimlerindeki – yüz, şekil, çiçek – ve ses biçimindeki kalıpları algıladığı gibi, bilgideki kalıpları da algılıyor. Sesin içindeki sinyal onlar. İnsanlar da bu güçlü sinyalleri orada olmasalar bile algılayacak dürtülere sahipler.

İnsanlar hikayelerin parçası olmak istiyor. Bir hikayeye dahil olmak, kendi rollerini üstlenmek için kendi rollerini oluşturmak istiyorlar. (1)

Hikayeler neden etkili?

Princeton Üniversitesi’ndeki bir araştırmada, bilim adamları, iyi anlatılmış bir hikaye dinlediğinizde, beyninizin yanıt veren kısımlarının, öykünün içinde olduğunuzu düşünenler olduğunu buldular. Birisi kavurma kahve kokusundan bahsediyorken, koku korteksiniz çalışıyor. Size bir kalem kapmaktan bahsettiklerinde, motor korteksinizin özellikle el hareketi ile ilgili kısımları cevap veriyor.

Daha da etkileyici olarak, bu etki hikayeyi anlatan kişiye de oluyor. Öyleyse, hikaye canlı olarak veya şahsen anlatılıyorsa, hem hikaye anlatıcısının hem de dinleyicinin beyni birbiriyle senkronize çalışmaya başlıyor! Bu bir odada ya da bir grupta iyi bir hikaye anlatıldığı ve izleyicilerin büyülendiği zaman hissedilen sihir.

Bunun bir açıklaması ayna nöronları. Ayna nöronları, hem bir eylem yaptığımızda hem de aynı işlemi yapan başka birini gördüğümüzde yanıt veren bir beyin hücresi türü. Bunların başka birinin esnemesini gördüğümüzde esnememizin sebebi olduğuna ve muhtemelen empati hissetmemiz için temel olduğuna inanılıyor.

Birisi bir hikaye anlatıyorsa ve beyinlerimiz hikayenin içindeymişiz gibi tepki verirken, hikaye anlatıcısına güçlü bir bağlantı hissediyoruz. (2)

Nasıl başarılı hikaye anlatılır?

Başarılı bir hikayenin iki önemli etkeni var; içerik ve anlam. İyi bir hikaye dinleyicide yarattığı etki ile anlaşılır. Anlattığınız hikayede bilgi ile nasıl anlattığınız etkili bir orantıda olmalı. Sadece bilgi dinleyiciyi sıkabilir.

Burada anlam devreye giriyor. Anlattığınız şey ile dinleyicinin ne yapabileceği de önemli. Bunu bir süreç olarak değerlendirirsek iki kısım – anlatan ve dinleyen- var diyebiliriz. Dinleyenleri merkez alarak başlamak onların nasıl zihinsel bir yolculuk yapacağını anlamamız için çok faydalı. Başka bir deyişle buna “algı ve biliş, duygu ve duygu dansını düzenleyerek geliştirdiğimiz bir deneyim” şeklinde adlandıralabilinir. (3)

Nobel ödüllü Prof. Daniel Kahneman dünyayı anlama sistemlerimizi anlatıyor. Liste halinde anlatmak gerikirse;

1.Sistem : Bu hızlı sistem olarak da tanımalanabilir. Hikaye anlatma bu sisteme ait. Otomatik olarak adlandırdığımız eylem türleriyle ve sezgisel olarak adlandırdığımız düşünce türleriyle ilişkili. Araba kullanırken bir engelden kaçınmamıza ya da anneninizin bir resmini gösterdiğimde bir duygu uyandırmamıza izin veren eylemler üretiyor. Hikayeler ile gerçekliklere anlam vermemizi sağlıyor ve bizim için anlamlı ve uyumlu hikayeler üretiyor.

2.Sistem: Zihinsel çaba gerektiren eylemler ve kasıtlı olarak adlandırdığımız düşüncelerle ilişkili. Bir haritayı okumamıza veya bir formu doldurmamıza izin veren eylem türlerini üretiyor. Sistem 2 yavaş sistem.

Yale Üniversitesi’nden Prof. Dan Kahan ise kültürel bilişden bahsediyor. Daha açmak gerekirse, kültürel değerlerimizin risk algımızı ve bağlantılı tedbir alma inançlarımızı şekillendirdiğini söylüyor. Anlam ve içerik kanalları onun ana etkenleri. İçerik kanalı ile içeriği filtrelerden geçirip, netleştirerek anlaşılabilinir hale getiriyoruz. Anlam kanalında ise anlatılan, insanlar olarak, bilgileri bilinçsiz olarak daima değerlendirmemiz ve yaşamımızı nasıl etkileyeceğini ve ait olduğumuz sosyal gruplarla bağlantılarını incelememiz. Bundan dolayı, dinleyicinin nerede olduğunu ve onlarla nasıl bağlantı kuracağımızı bilmemiz gerekiyor. (4)

Kısaca anlatmak gerekirse, nasıl iyi bir hikaye anlatırsınız? 🙂

1. Tanımlayın: Detayları fikirlerinizi ve içeriği eklemeden tek tek anlatın.

2. Duyusal bilgileri kullanın: Nasıl kokular ve sesler vardı?Hikayede bir şeye dokunduğunuzda neler hissettiniz?

3.Hikayede duyguları kullanın: Neler hissetiğinizi anlatın. Duygular sizi insanlara daha ulaştıracaktır.

4. Düzenleyin: Hikayede öncelikle ne anlatmak ve dinleyicinin ne duymasını istediğinizi belirleyin. Bunu destekleyecek detayları kullanın.

5.Olayları sırasıyla anlatın: Dinleyici sonunu bildiği hikayeden kopabilir. (5)

(1) Frank Rose, The Art of Immersion: Why Do We Tell Stories?, son güncelleme 3 Ağustos, 2011, https://www.wired.com/2011/03/why-do-we-tell-stories/

(2) Frank Rose, The Art of Immersion: Why Do We Tell Stories?, son güncelleme 3 Ağustos, 2011, https://www.wired.com/2011/03/why-do-we-tell-stories/

(3) Angela Morelli, Content and Meaning. Story-telling and Story-listening., son güncelleme 28 Kasım, 2014, https://medium.com/@angelamorelli/content-and-meaning-story-telling-and-story-listening-4386478f518a

(4) Angela Morelli, Content and Meaning. Story-telling and Story-listening., son güncelleme 28 Kasım, 2014, https://medium.com/@angelamorelli/content-and-meaning-story-telling-and-story-listening-4386478f518a

(5) Frank Rose, The Art of Immersion: Why Do We Tell Stories?, son güncelleme 3 Ağustos, 2011, https://www.wired.com/2011/03/why-do-we-tell-stories/

Bahri Karaçay ile Bilim – Öğrenen Beyin

Yazarak çalışınca nasıl daha iyi öğrenirim? 🧐

Diğer çalışma yöntemlerinden neden farklı?❓

Nasıl uygulayabilirim? 👀

Yukarıdaki ve benzeri soruların cevabını bulmak için Bahri Karaçay’ın değerli bilgilerini aşağıdaki linke basarak dinleyebilirsiniz. 🤓☺️

İnsanlar olasıklara göre düşünüyor

“Size bir sır vereceğim. Dünyada neredeyse bütün sorulara cevap bulundu ama bir soru varki, filozoflar, matematikçiler, doktorlar, sanatçılar beraber oturup saatlerce üstünde düşünmelerine rağmen çözemedi.”🧐

Varsayın size konuşurken böyle bir şey söyledim.💡 Aklınıza nasıl bir soru gelir? Birisi bana böyle bir şey söylese, aklıma kendisinden çok çözümüne odaklanacağım bir soru gelir. Soru söylendiğinde ise, cevabı çok kolay olsa bile bulamama ihtimalim çok yüksek. Hatta farzedin soru yalnış kurulmuş. O kadar sorunun çözülememiş olmasına takılırım ki, sorunun hatalı olduğunu anlamadan cevap vermek isterim.

Philipp Schustek, Alexandre Hyafil ve Rubén Moreno-Bote insanların bu şekilde düşünmesini inceleyen bir araştırma yaptılar. Araştırmada hiyerarşinin olduğu durumlarda insanların baskın etkenleri baz alarak olasılıkları düşündüğü çıktı.

Araştırma nasıl tasarlandı?

Araştırmacılar, uçak temasını kullanarak hiyerarşik entegrasyon görevleri sunan deneylerini tasarladılar. Moreno-Bote araştırmada “Çalışma için katılımcılarımıza, uçakların bir diğerinden daha çok, örneğin, Barça’nın Madrid’den daha fazla taraftarını taşıyan uçakların gelebileceği bir havaalanında olduklarını söyledik. Bir kaç uçaktan inen bir avuç dolusu yolcu gördüğünde, katılımcılar bir sonraki uçağın belirli bir tipte daha fazla yolcu taşıyacağının olasılığını matematiksel kesinlikle tahmin edebilirler. ” dedi.

Fotoğraf UPF’den alınmıştır.*

Sonuçlar, katılımcıların ön gözlemlerine dayanarak, bağlamın olası bir temsilini inşa ettiklerini gösterdi. Bu sonuçlar, insanların bizi çevreleyen şeyin zihinsel temsilini nasıl oluşturduğunu ve bu bağlamdaki belirsizliği nasıl atadığımızı ve algıladığımızı anlamaya yardımcı oldu.

Yazıyı toplamak gerekirse;

Bir durumu değerlendirirken ve soruyu cevaplarken bize sunulan bilgi düşünce sistemimizi etkiliyor. Son bir örnek vermek gerekirse, Moreno-Bote sonucu “İstatistik öğrencilerim genellikle sınıfta sorduğum bazı problemleri çözmekte başarısız oluyorlar. Çalışmamızda, en karmaşık olasılık kurallarının kullanımını içeren karmaşık bir matematik probleminin basit ve doğal bir bağlamda sunulması durumunda sezgisel olarak çözülebileceğini bulduk.” şeklinde anlatıyor. Bu bir şeyi nasıl algıladığımızın üstümüzdeki etkisini gösteriyor.

Yukarında bahsettiğim konu ile bağlantı kurarsam, uzun uzun filozofların, matematikçilerin, doktorların ve sanatçıların çözemediğinden bahsetmek dışında “Ama fizikçiler denemedi ve bu soru tam da onların alanında” da deseydim soruya bakış açınız değişebilirdi. 🙂

Neuroscience News, Human behavior follows probabilistic inference patterns, son güncelleme 2 Aralık, 2019, https://neurosciencenews.com/behavior-probabilistic-inference-15276/

20 Kasım UNICEF Dünya Çocuk Günü

Varsayın elinizde çocuklar için dünyayı daha güzel bir hale getirecek gücünüz var. Bu güç ile neler yapardınız?

Çocuklar çok önemli. Onlar yaratıcılığın, sevginin, ve gözlerinizi sevinçten parlatacak duyguların hepsinin olduğu kişiler. Onlar için sevgiyi hissetmek, her şeyi yapmak için yeterli bir güç. Gözlerinin içlerine bakıp onlarla sevgi ile konuşursanız, size 10 hatta çok daha fazla katını vereceklerdir.

Çocuklar nasıl daha mutlu olurlar? Onlar için nasıl daha fazla şey yapabiliriz?

UNICEF Avustralya bu sene çocukları dinlememizi ve haklarını korumamızı sağlayacak kampanya yönetti. Kampanya hepimizin kullandığı sosyal medya üzerinden tasarlandı. (1)

Kampanya nasıl tasarlandı?

Kampanyada #WorldChildrenDay ve #DünyaÇocukGünü etiketleri ve UNICEF Avustralya’nın resmi hesabını kullanarak, insanlar çocukların çizdikleri resimleri paylaştı. (2) Bununla beraber, kampanya için bir internet sitesi kuruldu. Sitede 30.yılı olan sözleşme ve korumak istediğiniz hakkı – eğitim, korunma, sevgi, eşit bir şans, kendini ifade edebilme, çocukluğunu yaşayabilme, sağlık veya temiz su– seçebildiğiniz bir yapı var. (3)

Sözleşmenin ilk sayfasında yazan “Çocuk haklarına yolculuk” başlığı ve herkesin anlayabileceği dil dikkat çekiyor. Ayrıca sözleşmeyi imzalama kısmında yazan “ Evet. Tüm dünyayı çocuk hakları için daha çok çalışmaya davet ediyorum.” cümlesi gerçekten istenilen etkiyi yaratıyor. (4)

Sözleşme dışında, sosyal medyada da kampanyayı yayabilmeniz için hangi hakkı korumayı seçtiyseniz, o hakkı koruduğunuzu beyan eden bir görsel hazırlanıyor. Böylece sözünüz daha hızlı bir şekilde duyulabiliyor. (5)

Bana göre kampanyanın en özel özelliği ne?

Bence bu kampanya çocuklara başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Küçük bulduğumuz konularda danıştığımız çocuklara, büyük ve önemli konularda konuşma hakkı vermediğimiz durumlar olabiliyor. (6) Ama farkına varmamız gereken bir şey var; onlar düşünülenden daha bilge. Hatta, dünyayı değiştirebilecek fikirleri var. Onları dinlemeli ve kendilerini güçlü hissedecekleri ortamlar yaratmalıyız.

Bunların dışında projenin akılda kalan önemli kısmı nedir?

Renkler çeşitliliği, zenginliği ve canlılığı yansıtıyor. Renkler bir şeyi diğerinden ayırıyor. Bu projede ise mavi rengi ön plana çıkarılmış. Proje kapsamında Galata Kulesi, Empire State Binası ve dünyanın diğer kent simgelerinde çocuklara haklarının korunduğunu göstermek için mavi ışıklandırma yapıldı. Fotoğrafların hepsine bakınca, insanı mutlu eden bir görüntü oluşuyor.

Fotoğraflar UNICEF’den alınmıştır.*

Son olarak da, geçen yıl Stranger Things dizisinden tanıdığımız Millie Bobby Brown, Dua Lipa, Orlando Bloom ve diğer bilinen ünlüler ile güzel bir video hazırlanmış. Sizin de keyifle izlemenizi dilerim. 🙂

(1) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

(2) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

(3) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(4) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(5) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(6) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

Makine öğrenmesi ile beynin içsel durumunu tanımlamak

Makine öğrenme modeli, sinirsel aktivite ile doğal davranış arasındaki bağlantıları tanımlamak için yaygın olarak uygulanabilir.

Adam J. Calhoun, Jonathan W. Pillow ve Mala Murthy tarafından Princeton Üniversitesi’nde yapılan bir araştıma ile makine öğrenmesi ile beynin içsel durumunu tanımlanmak amaçlandı.

Bu ne anlama geliyor?

Size doğru yürüyen çekici bir insan hayal edin. Ne yapıyorsunuz? Bakıp gülümsüyor yoksa başka bir yere mi bakıyorsunuz? Kurulum aynı, ancak sonuçlar tamamen iç durumunuza – ruh haliniz, geçmiş deneyimleriniz ve dışarıdan seyreden bir insanın göremeyeceği etkenler- bağlı.

“Bir gözlemci dışsal davranışları izleyerek iç durumları nasıl çözebilir?” sorusunun cevabını arayan ekip meyve sineği olarak bildiğimiz Drosophila melanogaster‘lar üzerinde bir araştırma yaptılar. Mala Murthy “Daha önceki çalışmalarımız, şarkı söyleme davranışlarının bir kısmını öngörebiliyordu, ancak sineklerin içsel durumunu tahmin ederek, bir dişiye hitap ederken erkeklerin zaman içinde ne söyleyeceğini doğru bir şekilde tahmin edebiliyoruz. ” dedi.

Bunu nasıl yaptılar?

Modelleri, erkeğin hızı veya dişiye olan mesafesi gibi gözlemlenebilir değişkenleri kullanıyor. Araştırmacılar, kanat titreşimiyle oluşturulan üç ayrı şarkı türünü ve şarkı söylememeyi seçtiklerini belirlediler. Daha sonra şarkı kararlarını gözlemlenebilir değişkenlerle ilişkilendirdiler.

Kilit nokta, yeni bir beklenti ile bir makine öğrenme modeli oluşturmaktı. Hayvanlar davranışlarını rastgele değiştirmiyorlar, ancak dişi ve sinir sisteminden aldıkları geri bildirimlerin kombinasyonuna dayanıyorlar. Araştırmacılar yeni yöntemlerini kullanarak, erkeklerin şarkılarını, her biri yüzlerce milisaniye süren üç farklı yolda biçimlendirdiklerini keşfettiler.

Bu yollar neler?

1. Yakın : erkek dişiye ortalama mesafeden yakınken yavaşça ilerlemesi

2. Kovalama: Hızlıca yaklaşması

3. Her neyse: Başka bir yöne bakıp, yavaş hareket etmesi

Sonuçlar nasıl yorumlandı?

Murthy “Bu önemli bir buluş. Bu modelleme çerçevesinin, sinirsel aktiviteyi doğal davranışla ilişkilendirmek için yaygın olarak kullanılacağını öngörüyoruz.” dedi.

Neuroscience News, Neuroscientists develop models to identify internal states of the brain,son güncelleme 25 Kasım, 2019, https://neurosciencenews.com/brain-state-models-15259/

FUEL (Forwardly Understanding Every Life Lesson) ve Out of the Syllabus Projeleri

Hayatınıza baktığınızda özellikle hangi anınız sizi şekillendirdi? Bu anının bir mesajı olsa, ne olurdu?

Her insan hikayesi ile var. Dünyada 7 milyardan fazla insan olduğunu da düşünürsek, 7 milyardan fazla hikaye şu an dünyada bulunuyor. 2011 yılında 17 yaşında bir öğrenci olan Deepak Ramola, insanlara “ Hayat sana ne öğretti?” sorusunu sorarak onları hayatın onlara yolladıkları mesajlar ile ortak bir noktada birleştiriyor. (1)

Bunu nasıl yapıyor?

İnsanların hikayelerini paylaştığı bir proje tasarlıyor. (2)

FUEL projesinin amacı nedir?

Projenin amacı, insanların birbirlerine ilham olmalarını ve başkalarının hikayeleri ile kendinde yeni şeyleri fark etmelerini sağlamak. (3)

Projenin ilham noktası nedir?

Deepak Ramola Hindistan’da büyüyen bir çocuk. Annesi sadece 5.sınıfa kadar okuyabilmiş. Birgün Ramola annesinin okula gitmeme konusunda yalan söylediğini düşünerek sinirleniyor ve “ Matematiği anlamadan nasıl evi yönetebiliyorsun? Edebiyatı anlamadan bize hayat konusunda nasıl yardımcı olabiliyorsun?” diye soruyor. Annesi de “Okula gitmediğim doğru ama hayatın bana öğrettiklerine odaklanarak öğreniyorum.” diyor. Bu cevabı alan Ramola, insanların hikayelerinin ne kadar kuvvetli olduğunu düşünmeye başlıyor. Ramola FUEL’ı “Birisinin hayatını, onlarla tanışmadan değiştirebileceğimiz inanılmaz bir durum.” şeklinde anlatıyor. (4)

Out of the Syllabus projesi nedir?

Out of the Syllabus, FUEL’ın 2018 yılında başlatılan ve öğretmenler ile öğrencilerin beraber çalıştığı bir proje. Genel olarak özetlersem, öğretmenlerin sadece ilham geçiren kişi olmadan ilham kaynakları oldukları bir proje. (5)

Ramola “Okullarda ve kolejlerde, öğretmenler ilham almak yerine ilham kaynağı veya aracı olarak indirgenmeye başlandı. Bunu değiştirmek istiyorum ” diyor ve “Büyümeme ve öğrenmeme yardım eden olağanüstü öğretmenlerim vardı.” diyerek öğretmenlerinin üzerindeki etkisini anlatıyor. (6)

Projenin süreci nasıl?

1. Okuldan 10-20 öğrenci seçiliyor.

2. Öğrenciler Bilgelik kulüplerine yerleştiriliyor.

3. Kulüpte öğrenciler FUEL ekibi film çekme, belge dosyalama, röportaj yapma, kaydetme ve tasarlama alanlarında eğitiliyor.

4. Öğrenciler öğretmenlerine onların fotoğraflarını ve filmlerini çekerken “ Yaşamdan neler öğrendiklerini” soruyorlar.

5. Öğrenciler poster hazırlıyor.

6. Bilge duvarlarları posterler ile hazırlanıyor.

7. Çocuklar sonra bunu diğer arkadaşları ve insanlar için yapıyor. (7)

Görseller https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/ sitesinden alınmıştır.*

Bu çalışma modeli başka nerede uygulanmış?

600 yıllık Saur adında bir köy var. 2011 yılında 200 aileden fazla bir nüfus varken, 2017 yılında göçten dolayı 12 aile kalıyor. Köyde evlerin üstlerine topluma ait hikayeler yazılıyor. Kısa zaman içinde projenin etkileri görünür hale geliyor. İnsanın bir toplum için ne kadar önemli olduğunu bu proje ile görüyoruz. (8)

Ramola nasıl dönüşler almış?

Projeye katılan insanlar deneyimlerini paylaşıyor. Paylaşımlarda kişilerin kendilerini fark etme halleri ve oluşan derin insan bağları dikkat çekiyor. Okulda yapılan projede, öğrenciler öğretmenlerinin öğrettikleri dışında paylaştıkları hikaye ile onları kendilerine daha yakın hissediyor.

İnsan ilişkileri dışında başka dikkat çeken noktalarda oluyor; öğrenciler bir şeyi yaratmayı da öğreniyor. Bu da onların gelişimlerini olumlu yönde etkileyen bir etken oluyor. (9)

Yazıyı toparlamak gerekirse;

Biz hikayelerimizle varız. Hikayelerimiz bizi oluştururken, geleceğimizi şekillendiriyor. Bununla beraber bizim hikayelerimiz başkalarının ilham kaynakları da olabiliyor. Hikayeleri kısaca anlatmak gerekirse, hikayeler insani yanımız. Deepak Ramona bu anlamda inanılmaz bir iş yapıyor. Dünya teknolojik anlamda ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan her zaman önemini koruyor.

(1) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(2)Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(3)Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(4) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(5) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(6) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(7) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(8) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(9) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

Çocuklar nasıl daha kolay okumayı öğrenir?

Okuduğunuz ilk kelime neydi? Nerede okudunuz?

Hermundur Sigmundsson, Greta Storm Ofteland, Trygve Solstad ve Monika Haga tarafından yapılan çocukların okumayı öğrenme süreçlerine odaklanan bir araştırma yaptı. Çalışma New Ideas in Psychology‘de yayınlandı. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi‘nden olan Sigmundsson, araştırma ekibinin harfleri öğrenme ve harflerin sesleri ve okuma kodunu kırma arasındaki bağlantıyı açıkça gösteren ilk kişiler arasında olduğunu belirtti.

Araştırmanın amacı neydi?

Araştırma harfle sesinin bağlantısını kullanmanın çocuklar üzerinde nasıl bir etkisi olduğuna odaklandı. Bu araştırmadan önce bu alanda tezler sunulsa da harfleri öğrenmenin yeterli olmadığı belirtildi. Harfleri bilseniz bile onları okuyamayabilirsiniz. Tek harfleri okumak veya yazmak, bu harfleri bir araya getirmekten tamamen farklı bir şey. Bireysel harf değişimleri çok büyük olabilir.

Araştırma nasıl yapıldı? Sonuçları ne oldu?

Araştırma ekibi, bir yıl boyunca 5-6 yaşları arasındaki 356 çocuğu inceledi. Çocukların yüzde 11’i okula başladıklarında zaten okuyabiliyordu. İlk okul yılının sonunda, yüzde 27’si henüz okumayı öğrenmedi. Bu grubun çoğu, okula başladıklarında daha az harf bilen çocuklardı.

Sigmundsson, “Disleksi olan yüzde 5-10’unu alırsanız, rakamlar beş çocuktan birinin çok az pratik yaptığını veya ilk okul yılında motivasyonunun olmadığını gösterir” dedi.

Başka bir sonuç da kız çocuklarının erkeklerden daha iyi okuduklarıydı.

Araştırma sonuçları ne anlama geliyor?

Çocukların daha önce okumayı öğrenmelerine yardımcı olmak için, bir şey çok önemli: Harflerle ilişkili harfleri ve sesleri mümkün olduğunca erken öğrenmek. Bununla beraber, ailelere de büyük bir rol düşüyor. Çocukların bu ilişkiyi kurabilmelerini sağlamak için okula başlamadan onlara kitap okuyabilir ve ileri yaşlarda da kitap okumalarını destekleyebilirler. Araştırmanın sonucunda kızların daha iyi okumaları genel bir sonuç ama ailelerin çocuklarıyla bu anlamda nasıl iletişim kurdukları bu sonucu değiştirebilir. Çocukların kendi başlarına kitap okumaları ve daha çok kitap okumaları süreci hızlandıracaktır.

Neuroscience News, Here’s how you help kids crack the reading code, son güncelleme 14 Kasım, 2019, https://neurosciencenews.com/reading-learning-15207/