Hikaye Anlatmanın Önemi

İnsanlarla iletişimde en etkili yollar hangileri? 👀Hangi yolu kullanırsak, tam da istediğimiz iletişim sağlanır?🧐

Bu sorunun birçok cevabı var. Hikaye anlatmak da kesinlikle bunlardan biri. 🤩Hikayeler çocukluğumuzdan beri hayatımızın bir parçası. Onları masal kitaplarından başlayarak, toplumların ve insanların hikayelerini dinleyerek hayatımızdaki yerleri devam ediyor. 📚🤓💬 Bunlarla beraber güzel bir filmi ve ya dizileri güzel yapan altındaki hikayeler oluyor. En sevdiğiniz film ve dizileri düşününün. 💭 Onları diğerlerinden farklı kılan şeyler neler? 🥇Karakterleri düşündüğünüzde neler onları sizin için önemli yapıyor? ⭐️

Hikayelerin önemi

Hikayeler anlam bulduğumuz tanınabilir kalıplar. Dünyamızı anlamlandırmak ve başkalarıyla paylaşmak için hikayeler kullanıyoruz. Antropologlara göre hikaye anlatmak bilinen her kültürde ortak olarak insan varlığının merkezinde. Bebeklik döneminde öğrenmeye başladığımız, anlatan ve dinleyen arasında simbiyotik bir değiş tokuş yapmayı içeriyor.

Beyin, doğanın görsel biçimlerindeki – yüz, şekil, çiçek – ve ses biçimindeki kalıpları algıladığı gibi, bilgideki kalıpları da algılıyor. Sesin içindeki sinyal onlar. İnsanlar da bu güçlü sinyalleri orada olmasalar bile algılayacak dürtülere sahipler.

İnsanlar hikayelerin parçası olmak istiyor. Bir hikayeye dahil olmak, kendi rollerini üstlenmek için kendi rollerini oluşturmak istiyorlar. (1)

Hikayeler neden etkili?

Princeton Üniversitesi’ndeki bir araştırmada, bilim adamları, iyi anlatılmış bir hikaye dinlediğinizde, beyninizin yanıt veren kısımlarının, öykünün içinde olduğunuzu düşünenler olduğunu buldular. Birisi kavurma kahve kokusundan bahsediyorken, koku korteksiniz çalışıyor. Size bir kalem kapmaktan bahsettiklerinde, motor korteksinizin özellikle el hareketi ile ilgili kısımları cevap veriyor.

Daha da etkileyici olarak, bu etki hikayeyi anlatan kişiye de oluyor. Öyleyse, hikaye canlı olarak veya şahsen anlatılıyorsa, hem hikaye anlatıcısının hem de dinleyicinin beyni birbiriyle senkronize çalışmaya başlıyor! Bu bir odada ya da bir grupta iyi bir hikaye anlatıldığı ve izleyicilerin büyülendiği zaman hissedilen sihir.

Bunun bir açıklaması ayna nöronları. Ayna nöronları, hem bir eylem yaptığımızda hem de aynı işlemi yapan başka birini gördüğümüzde yanıt veren bir beyin hücresi türü. Bunların başka birinin esnemesini gördüğümüzde esnememizin sebebi olduğuna ve muhtemelen empati hissetmemiz için temel olduğuna inanılıyor.

Birisi bir hikaye anlatıyorsa ve beyinlerimiz hikayenin içindeymişiz gibi tepki verirken, hikaye anlatıcısına güçlü bir bağlantı hissediyoruz. (2)

Nasıl başarılı hikaye anlatılır?

Başarılı bir hikayenin iki önemli etkeni var; içerik ve anlam. İyi bir hikaye dinleyicide yarattığı etki ile anlaşılır. Anlattığınız hikayede bilgi ile nasıl anlattığınız etkili bir orantıda olmalı. Sadece bilgi dinleyiciyi sıkabilir.

Burada anlam devreye giriyor. Anlattığınız şey ile dinleyicinin ne yapabileceği de önemli. Bunu bir süreç olarak değerlendirirsek iki kısım – anlatan ve dinleyen- var diyebiliriz. Dinleyenleri merkez alarak başlamak onların nasıl zihinsel bir yolculuk yapacağını anlamamız için çok faydalı. Başka bir deyişle buna “algı ve biliş, duygu ve duygu dansını düzenleyerek geliştirdiğimiz bir deneyim” şeklinde adlandıralabilinir. (3)

Nobel ödüllü Prof. Daniel Kahneman dünyayı anlama sistemlerimizi anlatıyor. Liste halinde anlatmak gerikirse;

1.Sistem : Bu hızlı sistem olarak da tanımalanabilir. Hikaye anlatma bu sisteme ait. Otomatik olarak adlandırdığımız eylem türleriyle ve sezgisel olarak adlandırdığımız düşünce türleriyle ilişkili. Araba kullanırken bir engelden kaçınmamıza ya da anneninizin bir resmini gösterdiğimde bir duygu uyandırmamıza izin veren eylemler üretiyor. Hikayeler ile gerçekliklere anlam vermemizi sağlıyor ve bizim için anlamlı ve uyumlu hikayeler üretiyor.

2.Sistem: Zihinsel çaba gerektiren eylemler ve kasıtlı olarak adlandırdığımız düşüncelerle ilişkili. Bir haritayı okumamıza veya bir formu doldurmamıza izin veren eylem türlerini üretiyor. Sistem 2 yavaş sistem.

Yale Üniversitesi’nden Prof. Dan Kahan ise kültürel bilişden bahsediyor. Daha açmak gerekirse, kültürel değerlerimizin risk algımızı ve bağlantılı tedbir alma inançlarımızı şekillendirdiğini söylüyor. Anlam ve içerik kanalları onun ana etkenleri. İçerik kanalı ile içeriği filtrelerden geçirip, netleştirerek anlaşılabilinir hale getiriyoruz. Anlam kanalında ise anlatılan, insanlar olarak, bilgileri bilinçsiz olarak daima değerlendirmemiz ve yaşamımızı nasıl etkileyeceğini ve ait olduğumuz sosyal gruplarla bağlantılarını incelememiz. Bundan dolayı, dinleyicinin nerede olduğunu ve onlarla nasıl bağlantı kuracağımızı bilmemiz gerekiyor. (4)

Kısaca anlatmak gerekirse, nasıl iyi bir hikaye anlatırsınız? 🙂

1. Tanımlayın: Detayları fikirlerinizi ve içeriği eklemeden tek tek anlatın.

2. Duyusal bilgileri kullanın: Nasıl kokular ve sesler vardı?Hikayede bir şeye dokunduğunuzda neler hissettiniz?

3.Hikayede duyguları kullanın: Neler hissetiğinizi anlatın. Duygular sizi insanlara daha ulaştıracaktır.

4. Düzenleyin: Hikayede öncelikle ne anlatmak ve dinleyicinin ne duymasını istediğinizi belirleyin. Bunu destekleyecek detayları kullanın.

5.Olayları sırasıyla anlatın: Dinleyici sonunu bildiği hikayeden kopabilir. (5)

(1) Frank Rose, The Art of Immersion: Why Do We Tell Stories?, son güncelleme 3 Ağustos, 2011, https://www.wired.com/2011/03/why-do-we-tell-stories/

(2) Frank Rose, The Art of Immersion: Why Do We Tell Stories?, son güncelleme 3 Ağustos, 2011, https://www.wired.com/2011/03/why-do-we-tell-stories/

(3) Angela Morelli, Content and Meaning. Story-telling and Story-listening., son güncelleme 28 Kasım, 2014, https://medium.com/@angelamorelli/content-and-meaning-story-telling-and-story-listening-4386478f518a

(4) Angela Morelli, Content and Meaning. Story-telling and Story-listening., son güncelleme 28 Kasım, 2014, https://medium.com/@angelamorelli/content-and-meaning-story-telling-and-story-listening-4386478f518a

(5) Frank Rose, The Art of Immersion: Why Do We Tell Stories?, son güncelleme 3 Ağustos, 2011, https://www.wired.com/2011/03/why-do-we-tell-stories/

20 Kasım UNICEF Dünya Çocuk Günü

Varsayın elinizde çocuklar için dünyayı daha güzel bir hale getirecek gücünüz var. Bu güç ile neler yapardınız?

Çocuklar çok önemli. Onlar yaratıcılığın, sevginin, ve gözlerinizi sevinçten parlatacak duyguların hepsinin olduğu kişiler. Onlar için sevgiyi hissetmek, her şeyi yapmak için yeterli bir güç. Gözlerinin içlerine bakıp onlarla sevgi ile konuşursanız, size 10 hatta çok daha fazla katını vereceklerdir.

Çocuklar nasıl daha mutlu olurlar? Onlar için nasıl daha fazla şey yapabiliriz?

UNICEF Avustralya bu sene çocukları dinlememizi ve haklarını korumamızı sağlayacak kampanya yönetti. Kampanya hepimizin kullandığı sosyal medya üzerinden tasarlandı. (1)

Kampanya nasıl tasarlandı?

Kampanyada #WorldChildrenDay ve #DünyaÇocukGünü etiketleri ve UNICEF Avustralya’nın resmi hesabını kullanarak, insanlar çocukların çizdikleri resimleri paylaştı. (2) Bununla beraber, kampanya için bir internet sitesi kuruldu. Sitede 30.yılı olan sözleşme ve korumak istediğiniz hakkı – eğitim, korunma, sevgi, eşit bir şans, kendini ifade edebilme, çocukluğunu yaşayabilme, sağlık veya temiz su– seçebildiğiniz bir yapı var. (3)

Sözleşmenin ilk sayfasında yazan “Çocuk haklarına yolculuk” başlığı ve herkesin anlayabileceği dil dikkat çekiyor. Ayrıca sözleşmeyi imzalama kısmında yazan “ Evet. Tüm dünyayı çocuk hakları için daha çok çalışmaya davet ediyorum.” cümlesi gerçekten istenilen etkiyi yaratıyor. (4)

Sözleşme dışında, sosyal medyada da kampanyayı yayabilmeniz için hangi hakkı korumayı seçtiyseniz, o hakkı koruduğunuzu beyan eden bir görsel hazırlanıyor. Böylece sözünüz daha hızlı bir şekilde duyulabiliyor. (5)

Bana göre kampanyanın en özel özelliği ne?

Bence bu kampanya çocuklara başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Küçük bulduğumuz konularda danıştığımız çocuklara, büyük ve önemli konularda konuşma hakkı vermediğimiz durumlar olabiliyor. (6) Ama farkına varmamız gereken bir şey var; onlar düşünülenden daha bilge. Hatta, dünyayı değiştirebilecek fikirleri var. Onları dinlemeli ve kendilerini güçlü hissedecekleri ortamlar yaratmalıyız.

Bunların dışında projenin akılda kalan önemli kısmı nedir?

Renkler çeşitliliği, zenginliği ve canlılığı yansıtıyor. Renkler bir şeyi diğerinden ayırıyor. Bu projede ise mavi rengi ön plana çıkarılmış. Proje kapsamında Galata Kulesi, Empire State Binası ve dünyanın diğer kent simgelerinde çocuklara haklarının korunduğunu göstermek için mavi ışıklandırma yapıldı. Fotoğrafların hepsine bakınca, insanı mutlu eden bir görüntü oluşuyor.

Fotoğraflar UNICEF’den alınmıştır.*

Son olarak da, geçen yıl Stranger Things dizisinden tanıdığımız Millie Bobby Brown, Dua Lipa, Orlando Bloom ve diğer bilinen ünlüler ile güzel bir video hazırlanmış. Sizin de keyifle izlemenizi dilerim. 🙂

(1) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

(2) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

(3) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(4) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(5) Dünya Çocuk Günü, erişim 29 Kasım,2019, http://unicef.org.tr/dunyacocukgunu/

(6) Oğuz Gazan, Çocukların Gelecek Hakkındaki Fikirlerine Kulak Verin, son güncelleme 20 Kasım, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gelecek-hakkindaki-fikirlerine-kulak-verin/

FUEL (Forwardly Understanding Every Life Lesson) ve Out of the Syllabus Projeleri

Hayatınıza baktığınızda özellikle hangi anınız sizi şekillendirdi? Bu anının bir mesajı olsa, ne olurdu?

Her insan hikayesi ile var. Dünyada 7 milyardan fazla insan olduğunu da düşünürsek, 7 milyardan fazla hikaye şu an dünyada bulunuyor. 2011 yılında 17 yaşında bir öğrenci olan Deepak Ramola, insanlara “ Hayat sana ne öğretti?” sorusunu sorarak onları hayatın onlara yolladıkları mesajlar ile ortak bir noktada birleştiriyor. (1)

Bunu nasıl yapıyor?

İnsanların hikayelerini paylaştığı bir proje tasarlıyor. (2)

FUEL projesinin amacı nedir?

Projenin amacı, insanların birbirlerine ilham olmalarını ve başkalarının hikayeleri ile kendinde yeni şeyleri fark etmelerini sağlamak. (3)

Projenin ilham noktası nedir?

Deepak Ramola Hindistan’da büyüyen bir çocuk. Annesi sadece 5.sınıfa kadar okuyabilmiş. Birgün Ramola annesinin okula gitmeme konusunda yalan söylediğini düşünerek sinirleniyor ve “ Matematiği anlamadan nasıl evi yönetebiliyorsun? Edebiyatı anlamadan bize hayat konusunda nasıl yardımcı olabiliyorsun?” diye soruyor. Annesi de “Okula gitmediğim doğru ama hayatın bana öğrettiklerine odaklanarak öğreniyorum.” diyor. Bu cevabı alan Ramola, insanların hikayelerinin ne kadar kuvvetli olduğunu düşünmeye başlıyor. Ramola FUEL’ı “Birisinin hayatını, onlarla tanışmadan değiştirebileceğimiz inanılmaz bir durum.” şeklinde anlatıyor. (4)

Out of the Syllabus projesi nedir?

Out of the Syllabus, FUEL’ın 2018 yılında başlatılan ve öğretmenler ile öğrencilerin beraber çalıştığı bir proje. Genel olarak özetlersem, öğretmenlerin sadece ilham geçiren kişi olmadan ilham kaynakları oldukları bir proje. (5)

Ramola “Okullarda ve kolejlerde, öğretmenler ilham almak yerine ilham kaynağı veya aracı olarak indirgenmeye başlandı. Bunu değiştirmek istiyorum ” diyor ve “Büyümeme ve öğrenmeme yardım eden olağanüstü öğretmenlerim vardı.” diyerek öğretmenlerinin üzerindeki etkisini anlatıyor. (6)

Projenin süreci nasıl?

1. Okuldan 10-20 öğrenci seçiliyor.

2. Öğrenciler Bilgelik kulüplerine yerleştiriliyor.

3. Kulüpte öğrenciler FUEL ekibi film çekme, belge dosyalama, röportaj yapma, kaydetme ve tasarlama alanlarında eğitiliyor.

4. Öğrenciler öğretmenlerine onların fotoğraflarını ve filmlerini çekerken “ Yaşamdan neler öğrendiklerini” soruyorlar.

5. Öğrenciler poster hazırlıyor.

6. Bilge duvarlarları posterler ile hazırlanıyor.

7. Çocuklar sonra bunu diğer arkadaşları ve insanlar için yapıyor. (7)

Görseller https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/ sitesinden alınmıştır.*

Bu çalışma modeli başka nerede uygulanmış?

600 yıllık Saur adında bir köy var. 2011 yılında 200 aileden fazla bir nüfus varken, 2017 yılında göçten dolayı 12 aile kalıyor. Köyde evlerin üstlerine topluma ait hikayeler yazılıyor. Kısa zaman içinde projenin etkileri görünür hale geliyor. İnsanın bir toplum için ne kadar önemli olduğunu bu proje ile görüyoruz. (8)

Ramola nasıl dönüşler almış?

Projeye katılan insanlar deneyimlerini paylaşıyor. Paylaşımlarda kişilerin kendilerini fark etme halleri ve oluşan derin insan bağları dikkat çekiyor. Okulda yapılan projede, öğrenciler öğretmenlerinin öğrettikleri dışında paylaştıkları hikaye ile onları kendilerine daha yakın hissediyor.

İnsan ilişkileri dışında başka dikkat çeken noktalarda oluyor; öğrenciler bir şeyi yaratmayı da öğreniyor. Bu da onların gelişimlerini olumlu yönde etkileyen bir etken oluyor. (9)

Yazıyı toparlamak gerekirse;

Biz hikayelerimizle varız. Hikayelerimiz bizi oluştururken, geleceğimizi şekillendiriyor. Bununla beraber bizim hikayelerimiz başkalarının ilham kaynakları da olabiliyor. Hikayeleri kısaca anlatmak gerekirse, hikayeler insani yanımız. Deepak Ramona bu anlamda inanılmaz bir iş yapıyor. Dünya teknolojik anlamda ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan her zaman önemini koruyor.

(1) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(2)Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(3)Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(4) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(5) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(6) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(7) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

(8) Ramola, Deepak. “Everyone has a life lesson to share” Filmed 2017. TED video, 08:18. https://www.ted.com/talks/deepak_ramola_everyone_has_a_life_lesson_to_share

(9) Powerful life lessons from teachers, collected by their students. İdeas.ted (blog), 17 Mayıs, 2019. Erişim Kasım, 2019. https://ideas.ted.com/powerful-life-lessons-from-teachers-collected-by-their-students/

Yaratıcılık nedir? Nasıl yaratıcı olunur?

Yazıya başlamadan önce size bir soru sormak istiyorum; Sizce yaratıcılık nedir? Bir insanı hangi özellikler yaratıcı yapar?

Siz cevabı düşünürken ben de cevaplarımı buraya yazıyorum:

Bence, yaratıcılık potansiyelimizi birden fazla şekilde görebilmek ve kullanabilmek.

Konuyu başka açılarından da anlamak için, biraz daha araştırma yaptım ve bir kaynak daha buldum. Bilgiler önceden okuduğum ve seyrettiğim diğer kaynaklar ile bağlantısı olan bir bakış açısına sahipti. Özellikle, yaratıcı süreç ve akışta olmanın mutluluğun sırrı olarak tanımlanması ve başlığın “Geleceğin becerisini tanımlamak” şeklinde bir yeri olması beni etkileyen kısımları oldu. (1)

Bu tanımdan farklı olarak neler bu yazıyı değerli kıldı?

Yaratıcılık fikirlerinizi, hayal gücünüzü ve hayallerinizi gerçeğe dönüştürmeyi içeriyor. Yaratıcı olduğunuzda, gizli kalıpları görebilir, normalde alakası olmayan şeyler arasında bağlantılar kurabilir ve yeni fikirler ortaya çıkarabilirsiniz. Yaratıcı yetenek, zor işin bir parçası olan ama büyük ölçüde yaratıcı problem çözme olan yaratıcı düşünceye bağlı. (2)

Mihaly Csikszentmihalyi yaratıcı sürecin içinde olan birisini anlatırken, “Müzik yazmak gibi yeni bir şey yaratmakla tamamen meşgul olduğunuzda, vücudunuzun nasıl hissettiğine veya evde yaşayabileceğiniz herhangi bir soruna dikkat bile etmiyorsunuz. Kişi acıktığını veya yorulduğunu bile hissedemiyor, bedeni yok oluyor, kimliği bilincinden yok oluyor, çünkü hepimizde olduğu gibi yeterince odaklanamıyor. Çok fazla konsantrasyon gerektiren bir şeyi iyi yapmak için oldukça odaklanmalı ve aynı zamanda onun var olduğunu hissetmesi gerekiyor.” açıklamasını yapıyor. (3)

Yaratıcı düşünme öğrenilen mi yoksa doğamızda var mı?

Yaratıcı olmamak öğrenilen bir şey. İnsanlar yaratıcı doğuyor ama büyüdükçe yaratıcı olmamayı öğreniyor. Çocukken bize yıldızlara ulaşmamız söylenirken, büyüdükçe daha dar bir yolda yürümeye başlıyoruz.

Bundan dolayı eğer kendinizi yaratıcı olmayan bir yetişkin olarak görüyorsanız, kendinize yaratıcı ve yenilikçi olmayı tekrar öğretebilir ve bu konuda alışkanlık geliştirebilirsiniz. (4)

Yaratıcılığınızı geliştirmek için yürüyüşe çıkmak gibi şeyler dışında neler yapabilirsiniz?

• Yeni olasılıklara açık olabilirsiniz.

• Dünya ve çevreniz hakkında merakınızı koruyabilirsiniz.

Yapılan bir araştırmaya göre, yaratıcı öngörülerimizin %72’si duşta geliyor. Yeni ve eğlenceli bir bilgi olabilir ama zaten yaratıcı doğduğumuzu düşünürseniz, siz sadece bir şeyin üstünde olan örtüyü kaldırıyorsunuz. (5)

O zaman size cevabını bildiğiniz ama konuyu pekiştirmek için faydalı olacağını düşündüğüm bir soruyu sormak istiyorum. Kimler yaratıcıdır?

Herkes! Ama yaratıcılığını tamamen kullanan insanların belli özellikleri var. Bunlar;

• Soru sormak

• Yaratıcı çözümler bulmak

• Neşeli olmak

• Yüksek duygusal duyarlılığa sahip olmak

• Farklı olmaktan korkmamak

• Alışılagelmiş düşüncelerden farklı düşüncelere sahip olmak (6)

Somut olarak yaratıcı olduğunu düşündüğüm bir kişiden bahsedecek olursam;

Wayne McGregor- koreograf- yaptığı TED konuşmasında dans etmek üzerinden yaratıcı düşünme yöntemlerini paylaştı. Konuşmasının beni en çok etkileyen kısmı “ Kendi sesimi duyurabildiğimi hissettiğim ilk fırsattı” ifadesini kullanarak dans salonunu açma hikayesini anlatmasıydı. Koreograf olmak için onu motive eden şeyin “söylemek ve paylaşmak istediği bir şeylerin var olduğunu hissetmesi”. (7)

Konuşmasında dikkat çeken ana noktalardan biri de bedenin teknolojisi. Bedenin teknolojisini “ teknolojik olarak sahip olduğumuz en edebi şey” diye anlatırken, “İzleyicileri harekete geçirebilecek, etkileyecek ve bazı şeyler hakkında farklı düşünmeye itecek fikirleri beden yoluyla bulmaya kafayı takmış durumdayım.” şeklinde isteğini ekliyor. (8)

Koreografi onun için; fiziksel düşünme süreci, bedenle zihnin işbirliği içinde olduğu ve dağıtılmış bilişsel bir süreç. (9)

Fiziksel düşünme ve beden

Beden varsa fiziksel düşünebiliriz. İç algımız ile örneğin bir bardağı ne zaman ve nasıl tutabileceğimizi biliriz. Bunu fark etmediğimiz zamanlar olabilir. Sebebi kendi bedenimiz hakkında yeteri kadar düşünmememiz. Bir şeyler ters gitmedikçe düşünme gereği duymuyoruz. Bu düşerek kolumuzu kırdıktan sonra kolumuza daha fazla önem vermemiz gibi açıklanabilir. (10)

Fakat nasıl koreografik düşünceyi ve kinestetik zekayı, her şeyi daha genel anlamda düşündüğümüz yöntemlere çevirmeye başlıyoruz?

Her dansın- düşüncenin veya isteğin- bir çıkış noktası var. Bu çıkış noktasını kullanarak, 3 yolu var;

1. Üzerinde çalışılan dış zihinsel mimari ve dansçıların koreograf için hafızalarında tuttukları ile yaptığımız bedenden bedene iletmek.

2. Zihinsel bir mimarimiz var, onu paylaşıyoruz, dolayısıyla, bir sorunu çözüyoruz. Başka bir şekilde yazmak gerekirse, dansçıları mimari nesneleri – şekilleriyle- düşünmek için kullanmak.

3. Kendi kararlarını kendilerinin verebileceği, göreve dayalı bir yöntem. Dansçıların kendileri için ne yapacakları konusunda seçim yapmalarını sağlamak adına zihinsel ve canlı bir resim tasvir etmek. (11)

Yazıyı genel olarak toplamam gerekirse;

Wayne McGregor’un konuşması bu yazının başlangıç noktası oldu ve beni konu hakkında biraz daha araştırma yapmaya itti. Yazının bende en fazla kalan kısmı; “yaratıcı doğmamız ve büyüdükçe yaratıcı olmamayı öğrenmemiz” oldu. Bu en başta yaptığım tanımı destekleyen ve yazının diğer paragraflarında da yansımasını görebileceğiniz bir tanım. (12) Bunlarla beraber, mutlu ve akışta olma kavramlarınında (13) olmaları konunun ne kadar değerli olduğunu bir kere daha gösterdi.

(1) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(2) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(3) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(4)Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(5)Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(6) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(7) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(8)McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(9) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(10) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(11) McGregor, Wayne. “ A choreographer’s creative process in real time” Filmed 2012. TED video, 15:18. https://www.ted.com/talks/wayne_mcgregor_a_choreographer_s_creative_process_in_real_time/transcript#t-129481

(12) Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

(13)Kylie Ora Lobell, What Is Creativity? Defining the Skill of the Future, https://www.creativelive.com/blog/what-is-creativity/

National History Museum- Londra Doğa Tarihi Müzesi – Yılın Vahşi Yaşam Fotoğrafçısı Yarışması

Hiç bir köpeği başka köpek ile karşılaştığında ve bir kediyi herhangi bir mesafeden atlarken 4 ayak üstüne düşmesini seyrettiniz mi?

Seyrettiyseniz, genelde bu anların çok kısa sürede yaşandığını görmüşsünüzdür. Farzedin, o ve benzeri anlar fotoğraflanarak sonsuz oluyor…

55. yılında, yılın vahşi yaşam fotoğrafçısını seçen National History Museum – Londra Doğa Tarihi Müzesi- 19 kategoride amatör ve profesyonel fotoğrafçıların yolladığı fotoğrafları değerlendirdi.

Yarışmaya 100 ülkeden 48 binin üstü civarı kişi katıldı.Yılın fotoğrafçısı olarak, Çinli Yongqing Bao seçildi. Bir Tibet tilkisinin çayır köpeğine saldırdığı anı yakalayan fotoğrafçı, gerçekten heyecanladıran bir fotoğraf çekti. Bu fotoğraf ile diğer seçilen fotoğraflara aşağıdan bakabilirsiniz;

Büyük Ödül – Yılın Fotoğrafçısı

“The Moment”

Yongqing Bao, Çin

Hayvan Portreleri

“Face of Deception”

Ripan Biswas, Hindistan

Kendi Yaşam Alanlarında Hayvanlar

“Snow-plateau nomads”

Shangzhen Fan, Çin

Davranış: Amfibi ve Sürüngen Hayvanlar

“Pondworld”

Manuel Plaickner, İtalya

Davranış: Kuşlar

“Land of the Eagle”

Audun Rikardsen, Norveç

Davranış: Omurgasız Hayvanlar

“The Architectural Army”

Daniel Kronauer, ABD

Davranış: Memeliler

“The Equal Match”

Ingo Arndt, Almanya

Bitki ve Mantarlar

“Tapestry of Life”

Zorica Kovacevic, Sırbistan/ABD

Sualtı

“The Garden of Eels”

David Doubilet, ABD

Şehirde Vahşi Yaşam

“The Rat Pack”

Charlie Hamilton James, Birleşik Krallık

Çevre

“Creation”

Luis Vilariño Lopez, İspanya

Siyah Beyaz

“Snow Exposure”

Max Waugh, ABD

Tek Kare

“Another Barred Migrant”

Alejandro Prieto, Meksika

Fotoğraf Muhabirliği

Show time

Jasper Doest, Hollanda

Yükselen Yıldız Portfolyo

“Frozen Moment”

Jérémie Villet, Fransa

Portfolyo

“The Art of Conception”

Stefan Christmann, Almanya

10 Yaş Altı

“Humming Surprise”

Thomas Easterbrook, Birleşik Krallık

11-14 Yaş Arası

Night Glow

Cruz Erdmann, Yeni Zelanda

15-17 Yaş Arası

“Early Riser”

Riccardo Marchgiani, İtalya

Görseller https://www.nhm.ac.uk/visit/wpy.html sitesinden alınmıştır.*

Oğuz Gazan, Londra Doğa Tarihi Müzesi’nin Yarışmasından Yılın En İyi Vahşi Yaşam Fotoğrafları, son güncelleme 21 Ekim, 2019, https://bigumigu.com/haber/londra-doga-tarihi-muzesinin-yarismasindan-yilin-en-iyi-vahsi-yasam-fotograflari/

Bir Fotoğraf – Bir Tablo

Farzedin yürüyorsunuz ve güzel bir fotoğraf çektiniz, fotoğrafa baktığınızda sevdiğiniz bir tabloyu anımsadınız. Sanki o tablo canlanmış.

31 yaşında Belçika’da dolaşan Kanadalı bir turist Belfry Çan Kulesi’nin etkileyici bir fotoğrafını çekti. Fotoğrafın gökyüzü kısmı Van Gogh’un 1889 Saint-Rémy köyünden ilham alarak yaptığı The Starry Night tablosunu andırıyordu.

Kanadalı turist fotoğraf hakkında hislerini:

“Bulutlar özellikle çarpıcıydı ve güneşin fotoğraf makinesine parlaması çok ilginç bir girdap tipi görünüm yarattı. Bu, Bruges’teki muhteşem mimari ile birleşmiş ve iyi bir aydınlatma, tuval üzerine yağlıboya hissi vermek için bir araya geldi. Bulutlu gökyüzü gerçekten Van Gogh’un eseri gibi görünüyordu ve bu ona ilham veren bir şey olup olmadığını merak ettiriyor.” şeklinde anlattı.

Bu yazıyı neden yazdım?

Hayatta karşılaştığımız bu tip güzel olayların insanları mutlu ettiğini düşünüyorum. Eve girerken en sevdiğiniz yemeğin kokusu, bir yerde dolaşırken uzun zamandır görmediğiniz ve çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı görmek ,sevdiğiniz bir ressamın sizi heyecanlandıran tablolarına benzer bir fotoğraf çekmek ve benzer diğer durumlar hem yazarken hem de düşündüğümde mutlu edici gibi geliyor.

Good News Network, Tourist Photo of Cloudy Belgian Sky Holds Stunning Similarity to Van Gogh’s ‘Starry Night’, son güncelleme 3 Ekim, 2019, https://www.goodnewsnetwork.org/tourist-photo-resembles-van-goghs-starry-night/

BiSU – UNICEF Projesi

Su içmek en temel ihtiyaçlarımızdan birisi. Birçok doktor ve alanlarında uzman kişi, suyun insan için faydalarını anlatıyor. Yaptığı projelerle bilinen UNICEF, 2018 yılında BiSU ile yaptığı proje ile temiz suya erişimi olmayan çocuklara yardımcı oluyor. Proje günlük hayatlarımızda kullandığımız telefon ile kolayca kullanabileceğimiz bir uygulama ile devam ediyor.

Proje nedir? Nasıl tasarlanmış?

Diğer detaylardan bahsetmeden önce, projenin sloganı çok dikkat çekiyor. “ Temiz su her çocuğun hakkı.” sloganı çok etkili. Projede demin de yazdığım gibi, akıllı telefonlarımıza yükleyebileceğimiz bir uygulama bulunuyor. Bu uygulama ile, mobil olarak su ısmarlıyor ve her ısmarladığınız su ile temiz suya ihtiyacı olan çocuklara yardımcı olabiliyoruz. Uygulama üzerinden verdiğiniz her sipariş 5 çocuğun 1 günlük su ihtiyacını karşılıyor. Projede adını bildiğimiz birçok su markası da bulunuyor.

Proje şu ana kadar nasıl sonuçlar elde etmiş?

Projeye başlarken 12 milyon çocuğa ulaşılacağı öngörülmüş. Fakat, bir yıl içinde 14 milyon çocuğa ulaşılmış. Projenin bu kadar hızlı büyümesi çok güzel bir şey.

UNICEF bu konu hakkında başka neler yapıyor?

UNICEF’in su, sanitasyon ve hijyen (WASH) ekibi bulunuyor. Bu ekip, dünyada 100’den fazla ülkede su, sanitasyon ve hijyen çalışmalarıyla beraber, temel hijyen uygulamalarını düzeltmeye odaklanıyor. 2017 yılında 32,7 milyon kişiye ulaşılmış. 2019’da ise 42,8 milyon kişiye ulaşmak

Yazıyı toparlamak gerekirse;

UNICEF ve BiSU çok güzel bir konu üzerinde çalışıyor. Yazılı rakamlar ve öngörülerin ötesine ulaşmış olmak, heyecanladırıcı sonuçlar.

Ece Burgaz, BiSU ve UNICEF 14 Milyon Çocuğu Temiz Suyla Buluşturdu, son güncelleme 10 Ekim, 2019, https://bigumigu.com/haber/bisu-ve-unicef-14-milyon-cocugu-temiz-suyla-bulusturdu/

Dil nedir?

Şuan size en yakın objeler neler? Siz etrafınıza bakarken, ben bana en yakın objeleri sayayım;

Kahve ☕️

Defter 📒

Kalem✏️

Telefon📱

Şimdi izninizle ikinci bir soru daha sormak istiyorum; Bu objelerin o objeler olduğunu nasıl biliyorsunuz? Yanınızda varsayalım bir bardak var, nasıl bardağı bardak olarak tanımlıyorsunuz?(1)

Bu sorunun cevabı çok basit; dili kullanarak. Dil David Peterson’un da – Game of Thrones gibi dizilerde kullanılan dilleri yaratan kişi- dediği gibi, insanlığın en iyi icadı. Dilin de tanımını açmak gerekirse, dil ;

Bizi insan yapan

Bizi diğer hayvanlardan ayıran

Neler düşündüğümüzü en iyi şekilde gösteren

Mirasımız, insan olmanın anlamanı ileten şey. Bir dilin tükenmesi resmi daha buğulu görmemiz anlamına geliyor. (2)

Nasıl David Peterson gibi bir dil yaratılabilinir?

Bunun için temel olarak üç şeye ihtiyaç var; ses, dil bilgisi ve sosyal ve tarihi içerik. Peterson Game of Thrones için yarattığı dili , Yüksek Valyrian , “vee” sesini bularak yaratmaya başlamış. Bundan sonra diğer iki adımı takip ederek, Peterson diziyi seyrederken dinlediğiniz dili son haline getirmiş. (3)

Yazıyı toplamak gerekirse;

Dillerimiz çok değerli ve kimliklerimizin bir parçası. David Peterson, dil konusunda işinde uzmanlardan birisi. Yaptıkları dışında dili tanımlama şekli de çok etkileyici. İnsan gerçekten dil hakkında düşünmediği şeyleri düşünmeye başlayabiliyor.

(1) Peterson, David. “Why language is humanity’s greatest invention” Filmed 2019. TED video, 14:33. https://www.ted.com/talks/david_peterson_why_language_is_humanity_s_greatest_invention

(2) Peterson, David. “Why language is humanity’s greatest invention” Filmed 2019. TED video, 14:33. https://www.ted.com/talks/david_peterson_why_language_is_humanity_s_greatest_invention

(3) “Meet the person who created Dothraki and Valyrian for Game of Thrones — and learn how “khaleesi” should have been said” İdeas.ted (blog), 9 Nisan, 2019. Accessed October 7, 2019. https://ideas.ted.com/meet-the-person-who-created-dothraki-and-valyrian-for-game-of-thrones-and-learn-how-khaleesi-should-have-been-said/

ERCcOMICS

European Research Council (ERC), Avrupa Araştırma Konseyi, 2007 yılında kurulmuş ve bilimsel projelere fon hazırlayan bir kuruluş. 2015’ de La Bande Destinée ile ERCcOMICS projesine başladılar. Projenin amacı; yapılan bilimsel çalışmaları ilham vermeleri için çizgi roman şeklinde insanlarla paylaşmak. 4 yılda 18 bilimsel çizgi roman yayınlanmış. Çizgi romanları internet sitelerinden takip edebilirsiniz.

Güncel bir çalışma var mı?

ERCcOMICS güncel olarak “Something in the Water” adlı bir seri üzerinde çalışıyor. Çalışmayı, Profesör Juan Manuel Garcia-Ruiz yönetiyor ve Till Lukat resimler üzerinde çalışıyor.

“Something in the Water” ne hakkında?

Dört milyar yıl önce Dünya’da yaşam başlarken, mineraller vardı. Çalışmanın amacı insanlara bu dönemi anlatmak. Çizgi roman, ERC’nin PROMETHEUS çalışması hakkında.

Bu dönem nasıl anlatılıyor?

Çizgi romanda profesör inorganik yaşam kalıntıları bulmak için Afrika’da bir göle gidiyor. Yolculukta, “yaşamın kökeni” bulunuyor.

Çizgi roman ne uzunlukta?

Çizgi roman 10 bölümden oluşuyor. En son olarak 20 Eylül’de 8. bölümü yayınlandı.

Ece Burgaz, Avrupa Araştırma Konseyi Bilimsel Araştırmaları Çizgi Romanla Anlatıyor, son güncelleme 19 Eylül, 2019, https://bigumigu.com/haber/erccomics-erc-bilimsel-arastirmalari-cizgi-romanla-anlatiyor/

Dil düşünce sistemimize şekil veriyor mu?

Dil düşünce sistemimize şekil veriyor mu?

Bu, çok basit ama akla gelmeyecek kadar da düşündüren bir soru. Lera Boroditsky bu soruyu cevaplayan çok güzel bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşmaya göre, bir dil farklı bir bilişsel dünya demek. Başka bir şekilde yazmak gerekirse, her dil kendi düşünce yapısına ve dolayısıyla düşünme sistemine de sahip.

Dil, düşünce sistemimize nasıl şekil veriyor?

1.Diller arasında inanılmaz bir bilişsel farklılık var.

2.Dil, zamanı nasıl algıladığımızı etkiliyor.

3.Çoğu dilde dilbilimsel cinsiyet var.

4.Olayları tarif ederken diller farklılık gösteriyor.

5.Dil, olayların muhakemesini yapma yetimize yön veriyor.

Bunları daha açık anlatmak gerekirse;

Konuştuğumuz dil zamanı nasıl algıladığımızı etkiliyor ve kullanılan kelimeler düşünme sistemimizi yaratıyor. Örnek olarak sayı saymaktan bahsedebiliriz; varsayın önünüze içine birkaç penguenin bulunduğu bir fotoğraf koydum ve penguenleri saymanızı istedim. Sayı sözcüğü olmayan bir dili konuşuyor olsanız bu isteğim saçma gelebilir. Başka bir örnek olarak da renk algısından bahsedebiliriz. İngilizce’de mavi kelimesinin karşılığı 4 farklı ton olurken, Rusça’da renk tonları açık ve koyu olarak algılanabiliyor.

Bununla beraber, dillerde bulunan dilbilimsel cinsiyet, eril ve dişil ifadeleri, düşünme şeklini değiştiriyor. Köprü kelimesi üzerinden bu daha güzel bir şekilde anlatabilinir; köprü kelimesi Almanca dişil , İspanyolca da ise eril anlama sahip. Bu ne anlama geliyor? Bir Alman köprüyü güzel ve şık kelimeleri ile tarif ederken, bir İspanyol dayanıklı ve uzun kelimelerini kullanıyor.

Başka bir fark ise, olayları nasıl muhakeme ettiğimize yön vermesi. Kaza olma durumunu ele alalım; farzedin kazara vazo kırıldı. İngilizce konuşan birisi vazoyu kimin kırdığına odaklanırken, İspanyol birisi eylemin arkasındaki niyeti hatırlıyor.

Yazıyı toplamak gerekirse;

Biz insanlar inanılmaz bir yeteneğe sahibiz; dil. Dil düşünme sistemimizi yukarıda yazan bulgulardan dolayı şekillendiriyor. Farkında olmadan konuştuğumuz dilin etkilerini yaşıyoruz. Cinsiyet, yön, zaman ve birçok algımız dil ile şekillenebiliyor.

Boroditsky, Lera. “ How language shapes the way we think” Filmed 2017. TED video,14:12. https://www.ted.com/talks/lera_boroditsky_how_language_shapes_the_way_we_think