Kan damarlarından geçecek şekilde tasarlanan robotik iplik

MIT mühendisleri üzerinde çalıştıkları yeni robotik iplik ile, inme ve diğer beyinle alakalı hastalıklara pıhtı azaltan alternatif bir tedavi üzerinde çalışıyor.

İplik beynin labirent damar sistemi, labrynthine vasculature, gibi dar ve dolambaçlı yollardan aktif olarak kayabiliyor ve manyetik olarak yönlendirilebiliniyor. Gelecekte iplik mevcut endovasküler teknolojilerle eşleştirilerek, doktorların robotu ,hastanın anevrizmaları ve felçlerinde meydana gelen gibi, tıkanıklıkları ve lezyonları hızlı bir şekilde tedavi etmek için hastanın beyin damarlarında uzaktan yönlendirmelerine olanak sağlayabilir.

Doç. Xuanhe Zhao, MIT Üniversitesi, “İnme, Amerika Birleşik Devletleri’nde beş numaralı ölüm ve önde gelen bir sakatlık nedeni. Hastalar akut inme ilk 90 dakika içinde tedavi edilebilirse, hayatta kalma oranları önemli ölçüde artabilir. Bu ‘altın saat’ içinde kan damarı tıkanıklığını tersine çevirecek bir cihaz tasarlayabilirsek, kalıcı beyin hasarını önleyebiliriz. Bu bizim umudumuz.” diyor.

Bu tedavi neden önemli?

Doktorlar genellikle, beyindeki kan pıhtılarını temizlemek için bir cerrahın hastanın ana arterinden genellikle bacak veya kasıktan ince bir tel geçirdiği minimal yayılan bir ameliyat olan endovasküler bir prosedür uygular. X ışınlarını kullanarak kan damarlarını aynı anda görüntüleyen bir fluoroskop tarafından yönlendirilen cerrah, daha sonra teli elle hasarlı beyin damarına doğru döndürür. Etkilenen bölgeye ilaç veya pıhtı alma cihazları iletmek için bir sonda tel boyunca geçirilebilir.

Ekibin bir başka üyesi olan Yoonho Kim, prosedürün fiziksel olarak yoran ve görevde özel olarak eğitilmiş cerrahların fluoroskopiden tekrarlanan radyasyona maruz kalmaya dayanmasını gerektirdiğini söylüyor.

Bu tür prosedürlerde kullanılan teller pasif, yani manuel olarak manipüle edilmeleri gerekir ve hastaya zarar verebilir.

Ekip, laboratuvarlarındaki gelişmelerin hem telin tasarımında hem de endovasküler prosedürleri iyileştirmeye yardımcı olabileceğini fark etti.

Ekibin çalışmaları neler?

Geçtiğimiz yıllar boyunca, ekip bir mıknatısın yönünü takip ederek her iki hidrojelde – çoğunlukla sudan üretilen biyouyumlu malzemeler – ve 3 boyutlu basılmış manyetik olarak çalıştırılan, yalnızca sürünerek, zıplayarak ve hatta bir topu yakalamak için tasarlanabilen malzemeler geliştirdi.

Robotik ipliğin çekirdeği nikel-titanyum alaşımından veya hem nitril hem de yaylı bir malzemeden, “nitinol” den, yapıldı. Büküldüğü zaman şeklini koruyan elbise askısının aksine, bir nitinol tel orijinal şekline dönerek, sıkı, kıvrımlı kapların içinden sarımda daha fazla esneklik sağlar. Ekip telin çekirdeğini, kauçuk parçacıklarından ya da manyetik parçacıklarla gömdüğü mürekkeple kapladı.

Son olarak, manyetik kaplamanın hidrojel ile kaplanması ve bağlanması için daha önce geliştirdikleri temel manyetik parçacıkların yanıt vermesini etkilemeyen ve aynı zamanda telin pürüzsüz, sürtünmesiz, biyouyumlu bir yüzeyle donatılmasını sağlayan kimyasal bir işlem kullandı.

Robotik ipliğin hassasiyetini ve aktivasyonunu, bir kukla ipleri gibi büyük bir mıknatıs kullanarak, ipliği iğne halkasının içinden geçiren bir ipliği hatırlatan küçük halkalardan oluşan bir engel boyunca yönlendirmek için gösterdiler.

Araştırmacılar aynı zamanda ipliği, gerçek bir hastanın beyninin BT taramasından sonra modellenmiş pıhtı ve anevrizmalar dahil olmak üzere beynin ana kan damarlarının yaşam boyu silikon bir kopyasında test ettiler. Ekip, silikon kaplarını, kanın viskozitesini simüle eden bir sıvı ile doldurdu. Ardından, robotu kapların dolambaçlı dar yollarına yönlendirmek için model etrafında büyük bir mıknatısı elle manipüle etti.

Kim, robotik ipliğin işlevsel hale getirilebileceğini, yani özelliklerin eklenebileceğini – örneğin pıhtı düşürücü ilaçlar sağlamak veya lazer ışığıyla tıkanıklıkları gidermek için – söylüyor. Sonraki adımı göstermek için ekip, dişlinin nitinol çekirdeğini bir optik fiber ile değiştirdi ve robotu manyetik olarak yönlendirebileceklerini ve robot bir hedef bölgeye ulaştığında lazeri aktif hale getirebileceklerini buldu.

Bu tedavinin avantajları neler?

Araştırmacılar, hidrojel ile kaplanmış ve hidrojene kaplanmamış robot iplik arasında karşılaştırma yaptı. Hidrojelin dişlinin çok ihtiyaç duyulan, kaygan bir avantaj sağladığını ve sıkışıp kalmadan daha dar alanlarda kaymasını sağladığını buldular. Endovasküler cerrahide, bu özellik, iplik ilerledikçe damar astarlarının sürtünmesini ve yaralanmasını önlemenin anahtarı olacaktır.

Peki bu yeni robot ipliği cerrahları radyasyondan nasıl uzak tutabilir? Kim, manyetik yönden yönlendirilebilen bir telin, cerrahların hastanın tellerini fiziksel olarak hastanın kan damarlarından geçirme zorunluluğunu ortadan kaldırdığını söylüyor. Bu, doktorların bir hastaya ve daha da önemlisi radyasyon üreten fluoroskopa yakın olmaları gerekmeyeceği anlamına geliyor.

Yazıyı toplamak gerekirse;

Tasarlanan iplik bir çok alanda kolaylık sağlayacak. Hastalıklar daha kolay tedavi edilirken, doktorlarında yöntemleri ilerleyecek.

Kim’in dediğine göre, mevcut platformlar manyetik alan uygulayabilir ve fluoroskopi prosedürünü hastaya aynı anda yapabilir. Doktor, manyetik alanı bir joystick ile kontrol eden diğer odada veya hatta farklı bir şehirde olabilir. Umutları bir sonraki adımda robot ipliğimizi yaşayan organizmada test etmek için mevcut teknolojilerden yararlanmak.

Neuroscience News, Robotic thread is designed to slip through the brain’s blood vessels, son güncelleme 28 Ağustos, 2019, https://neurosciencenews.com/robotic-thread-bbb-14822/

Gelecek nesiller için neler yapabiliriz?

İnsanların da süper kahramanlar gibi süper güçleri var! Zihinsel zaman yolculuğu! Bu gücümüz ile medeniyetleri, geçmişi ve geleceğimizi yarattık. (1)

Bu gücü daha güzel bir gelecek yaratmak için nasıl kullanabiliriz?

Çeyrek dönem karı artıran pazarların ortasında anında memnuniyet kazanmayı teşvik eden bir kültürde yaşıyoruz. Toplumların gelecek nesilleri düşünmek için hiç bu kadar önemli zamanı olmamıştı. Daha sıcak bir gezegen ve artan eşitsizliğin gelecekteki tehditlerine hazırlanmalı ve geleceğe yatırım yapmalıyız. Şehirleri canlandırmalı , yiyecek tedarikini korumalı ve hastalıklar için tedaviler bulmalıyız. Kısaca anlatmak gerekirse, gelecek nesillerin bizi güzel hatırlayacağı şeyler yapmalıyız.(2)

Bunu nasıl yapabiliriz?

Bina Venkataraman bunu yapmamız için bir kaç adım anlattı. Bunlar;

1. Geleceği hayal etmeliyiz. Teknolojinin ilerlemesi ile toplum yeniden oluştu. Geçmişte olmayan ve gelecekte , belki de daha da hızlı bir şekilde, yeni yaşam dinamikleri getirecek araçlar var. Bundan dolayı, geleceği uzun süreli tahmin edemeyebiliriz. Uzun süreli çözümler için geleceği yazının başında da yazdığım gibi zihinsel zaman yolculuğu ile hayal etmeliyiz. Bunu rol yapma oyunları ile yapabiliriz. Böylece, olabileceklere bakış açımızı genişletiriz. Bu Pentagon’da da kullanılan bir yöntem.

2. Gençleri dinlemeliyiz. Onlar bu anın ve geleceğin parçası. Farklı bakış açılarıyla bizlere fikir verebilirler. Onlarla daha fazla beraber çalışmalıyız.

3. Miras değil, hatıralar bırakmalıyız. Hatıra derken demek istenilen, gelecek nesillerin bir sonrakine de rahatlıkla bırakabileceği kaynaklar. Onlara öyle şeyler bırakmalıyızki, bulundukları her zamanda kullanabilinir kaynakları olmalı. Şuan bunu amaçlayan Dear Tomorrow adında bir oluşum var. Buradan gelecek nesillere, kendi çocuklarınız veya insanlık olabilir, mesaj bırakabiliyorsunuz. Onlara bırakmak istediğiniz dünyayı anlatabiliyor ve kendi yapabileceklerinizi düşünebiliyorsunuz. (3)

Bina Venkataraman beni nasıl etkiledi?

Venkataraman oldukça değerli fikirleri olan bir kadın. En çok neyin etkilediğini sorarsanız, cevabım insanı merkeze koyan çözüm odaklı adımlar paylaşması. Bir başka beni etkileyen şey ise, teleskop metaforu. Ted konuşmasında teleskop metaforunu gelecek hakkında düşüncelerinde kullanıyor. Tam olarak yazmak gerekirse, “Bunları, ufku taradıklarında kullanılan eski kaptanların gönderdiği teleskoplar gibi bir şey olarak düşünün. Sadece mesafe ve okyanusa bakmak yerine, bu araçlar gelecek zamana bakmak içindir.” diyor. (4)

Konuyu toparlamam gerekirse;

Dünya hem ekolojik hem de fiziksel anlamda büyük bir değişim yaşıyor. Gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakmalıyız. Bunun için kullanılmış ve çözüm getirmeyen adımlar yerine, çözüm getiren ileriye dönük adımlar atmalıyız. Bu anlamda “Gelecek nesiller için neler yapabiliriz?” sorusu yeni bakış açıları sağlıyor.

(1) Venkataraman, Bina. “ The power to think ahead in a reckless age” Filmed 2019. TED video, 13:10. https://www.ted.com/talks/bina_venkataraman_the_power_to_think_ahead_in_a_reckless_age/transcript

(2) Why you should think about being a good ancestor — and 3 ways to start doing it. İdeas.ted (blog), 27 Ağustos, 2019. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/why-you-should-think-about-being-a-good-ancestor-and-3-ways-to-start-doing-it/

(3) Why you should think about being a good ancestor — and 3 ways to start doing it. İdeas.ted (blog), 27 Ağustos, 2019. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/why-you-should-think-about-being-a-good-ancestor-and-3-ways-to-start-doing-it/

(4) Venkataraman, Bina. “ The power to think ahead in a reckless age” Filmed 2019. TED video, 13:10. https://www.ted.com/talks/bina_venkataraman_the_power_to_think_ahead_in_a_reckless_age/transcript

Ya olursa? – Afrofütüristik Bilim Kurgu Yazarı Nnedi Okorafor

Nnedi Okorafor “ Kendi hikayeni yaz ve yazmaktan korkmayın” diyor. Nnedi Okorafor, Marvel dünyasının yazarlarından biri. Ondan önce de Binti üçlemesiyle dikkatleri çeken bir yazar. BAFTA, Hugo, Nebula, World Fantasy Award gibi birçok ödülü var. (1)

Neden bu kadın hakkında yazıyorum?

Kitap yazmak çok değerli bir yetenek. Hayal gücü gerektiriyor. Bu yazarın benim dikkatimi çeken noktası ise, yaptığı bir konuşmada bilim kurgu alanında en çok sorulan sorulardan biri olan “Ya olursa?” sorusunu kullanması. (2) “Ya bu teknoloji gerçekten olursa?”, “Ya robotlar dünyayı ele geçirirse?”, ve benzer bir çok soru aklımıza geliyor. “Ya olursa?” sorusu bilim kurgu alanında bir şey seyreder veya okurken sorduğumuz sorulardan biri.

Okorafor demin de yazdığım gibi eserleriyle dikkatleri çeken bir yazar. Son zamanlarda ise Marvel evreninden bildiğimiz Black Panther karakterinin kız kardeşini, Shuri, ve Wakanda, karakterin yaşadığı yer, hakkında sırf kadın karakterlerden oluşan hikayeler yazması. Ataerkil düzenin hakim olduğu bilim kurgu dünyasında kadınları ön plana çıkaran bir kadın yazar oldukça gülümseten bir olay. (3)

Görsel: Marvel

Sanatçı: Sam Spratt

Bu kadını diğer yazarlardan farklı kılan özelliği nedir?

Okorafor Amerika’da büyümüş bir Afrikalı ve afrofütüristik tarzında eserler yazıyor. Küçüklüğünde Jules Verne gibi yazarları okumuyor. Kendini onlarda görmüyor. 2000’li yıllarda Afrika’ya ailesini ziyarete gittiğinde teknoloji ile kültürün buluşmasından etkileniyor ve o konu hakkında yazmaya başlıyor. Yazının başında yazdığım sözün tamamını yazmam gerekirse; “Kendi hikayeni yaz ve yazmaktan korkmayın. Hikayenizi varsayılana uyacak şekilde değiştirmeyin; yapabileceğiniz en kötü şey budur. Büyük başarılar bulabilirsin ve işe yarıyor – birçok kez işe yaradığını gördüm – ama gerçekten derin bir yön ve ayrıca derin bir yaratıcı doyum istiyorsanız, kendi hikayenize sadık kalın”. Okorafor bu anlamda fark yaratmış bir yazar. Eserlerinde de bu özgünlüğü rahatlıkla görebilirsiniz. Karakterlerini yazarken hep kendi kültürünü yerleştiriyor. (4)

Onun için bilim kurgu ise bilinen bilim kurgudan ayrı. Ona göre bilim kurgu; teknoloji, toplum, sosyal sorunlar, gezegenimizin ötesi ve içi hakkında spekülasyonlar yapar ve ayrıca siyasi tarzının en etkili ve en önemli bölümlerinden. Batı temelli bilim kurguyu çoğunlukla beyaz ve ataerkil buluyor. (5)

Bana göre yazarın inanılmaz bir gücü var; değiştirme. Dünyayı kendi hayal gücüyle değiştirebiliyor. İnanılmaz bir gözlem ve kendini ifade etme gücü var. Yazarın okuduğum son bir başka özelliği ise değişime inanması. Değişimin değişim getirdiğine inanıyor. “Değişim değişime yol açar” diyor. (6)

Konuyu toparlamam gerekirse;

Nnedi Okorafor ilham veren kadınlardan biri. Sorularla düşünmesi, kendine duyduğu saygı ve dünyayı değiştirme gücü ile çok önemli bir yazar. Onu okurken ve dinlerken beni çok etkilendim. Dilerim size de ilham olur.

(1)“Write your story, and don’t be afraid to write it” — a sci-fi writer talks about finding her voice and being a superhero. İdeas.ted (blog), 17 Ekim, 2018. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/write-your-story-and-dont-be-afraid-to-write-it-a-sci-fi-writer-talks-about-finding-her-voice-and-being-a-superhero/.

(2) Okorafor, Nnedi. “ Sci-fi stories that imagine a future Africa” Filmed 2017. TED video, 9:19. https://www.ted.com/talks/nnedi_okorafor_sci_fi_stories_that_imagine_a_future_africa

(3)“Write your story, and don’t be afraid to write it” — a sci-fi writer talks about finding her voice and being a superhero. İdeas.ted (blog), 17 Ekim, 2018. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/write-your-story-and-dont-be-afraid-to-write-it-a-sci-fi-writer-talks-about-finding-her-voice-and-being-a-superhero/.

(4) “Write your story, and don’t be afraid to write it” — a sci-fi writer talks about finding her voice and being a superhero. İdeas.ted (blog), 17 Ekim, 2018. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/write-your-story-and-dont-be-afraid-to-write-it-a-sci-fi-writer-talks-about-finding-her-voice-and-being-a-superhero/.

(5) Okorafor, Nnedi. “ Sci-fi stories that imagine a future Africa” Filmed 2017. TED video, 9:19. https://www.ted.com/talks/nnedi_okorafor_sci_fi_stories_that_imagine_a_future_africa

(6) Okorafor, Nnedi. “ Sci-fi stories that imagine a future Africa” Filmed 2017. TED video, 9:19. https://www.ted.com/talks/nnedi_okorafor_sci_fi_stories_that_imagine_a_future_africa

Düşünce ile hareket eden el

Avrupa Birliği projelerinden olan DeTOP düşünce ile çalışan protez el üzerinde çalışıyor. Düşünce ile el arasındaki bağlantı insan-makine osseointegrasyon yöntemi- osseointegrated human-machine gateway– (OHGM) kullanılacak.

OHGM neden önemli?

Yöntem yukarıda da yazdığım gibi, insan ile robotik protez arasında fiziksel bağlantı kurmak için seçilen yöntem. İsviçre’de bir hasta bu yöntem ile titanyum implantları bu yöntem ile taktırmış. OHMG ile doğrudan kullanıcının kollarındaki, elektrotlardan sinirlere ve kastan sinyaller alan bir kemiğe bir robot eli kontrol etmek ve dokunsal duyumlar sağlamak için direk olarak yerleştiriliyor. Hasta protezi kullanmadan önce alıştırıcı bir eli kullanacak. Bu, ekibin implant arayüz, elektronik ve bilek ve el fonksiyonları gibi tüm sistemi değerlendirmesine yardımcı olacak. Testler sırasında motor koordinasyonu ve kavrama gücü de değerlendirilecek.

Proje koordinatörü Christian Cipriani “İmplant, beynin yeni el ile nasıl iletişim kurduğunu incelemek için bize eşsiz bir fırsat sunuyor. Kontrol çok doğal olmalıdır – örneğin, hasta işaret parmağını hareket ettirmeyi düşünebilmeli ve işaret parmağı bu komut üzerinde hareket etmelidir.” diyor. OHGM için daha çok hasta sıraya girmiş halde. CORDIS’te (buraya sitenin linki koyulacak) belirtildiği gibi, DeTOP (Sinirsel Transradyal Osseointegrasre Protez, sinirsel kontrol ve duyusal geribildirimli protez) projesinin hedefi “robotik, algılama ve uzun süreli arabirim teknolojilerini klinik olarak uygulayarak yeni nesil transradyal protezi geliştirmek.”. Devam eden proje, uzun yıllar önce geliştirilen nöromüsküler arayüzlerin, uzun süreli stabil bir OHMG’ye sahip olarak klinik olarak uygulanabilir hale getirildiğinde prostetik kontrol ve işlevselliği önemli ölçüde artırabileceğini gösteriyor.

Projenin sonuçları, biyomedikal endüstrisi, sinir hastalıkları, üst ekstremite mesleki terapisi ve tüketici elektroniği dahil olmak üzere çeşitli alanlarda etkileri olacaktır. Aynı zamanda, uzuv amputasyonundan muzdarip insanlar için ve inme, beyin ve omurilik travması, brakiyal veya lumbosakral pleksus gibi diğer nörolojik hastalıklar ve periferik sinir yaralanmaları nedeniyle motor açıklarını devre dışı bırakılanlar için cerrahi prosedürler üzerinde bir etkisi olacaktır. DeTOP 2020’de sona erecek.

Neuroscience News, Brain-controlled prosthetic hand to become reality,son güncelleme 26 Temmuz, 2019, https://neurosciencenews.com/brain-controlled-prosthetic-hand-14582/

VEST

Varsayın bir bilim dalında uzmansınız ve bir şey icat edeceksiniz. Bu ne olur?

Ben bir bilim insanı olsam, hem bilimsel hem de sosyal alanlarda yeni icatlara ilham verecek ve insaların güncel ihtiyaçlarını karşılayacak bir şey tasarlardım. Bu tasarladığım şey veri işleme anlamında önceki icatlardan farklı özelliklere sahip olurdu. Amacım sadece bilimsel değil sosyal alanlarda da yeni fikirlere ilham vermesi olurdu.

Günümüz dünyasında ilgimi çeken ne var?

Günümüz dünyasına baktığımızda ilgimi çeken çok disiplinli, multidisipliner, alanlar var. Fakat, şu günlerde yapay zeka ve birçok alanda teknolojiye insani boyut katan nöroloji hepsinden daha fazla dikkatimi çekiyor. Nöroloji insan beyininin yapısını teknoloji ile sonuç verici şekilde birleştiriyor ve yeni derinlikler kazandırıyor. Son zamanlarda nöroloji ve teknoloji alanlarında çalışmalarını takip ettiğim bilim insanı ise David Eagleman. Bulmuş olduğu yelek teknoloji dünyasında veri toplama ve düzenleme sistemlerinden farklı olarak veriyi hissedebilmeyi ön plana çıkartıyor. (1)

Veri hissetmek nedir? His ile veri nasıl birleşebilir?

Eagleman beyni gelen veriyi nereden geldiği önemli olmaksızın hisse dönüştüren bir organ olarak tanımlıyor. Beyin gelen bilgiyi hisse dönüştürerek deneyimlerimizi oluşturuyor. Beynin bu yapısını kullanarak işitme engelli kişilerin çevrelerindeki sesleri hissedebileceği bir yelek tasarlıyor. Yelek ile kişiler çevrelerini deneyimle konusunda yepyeni bir algıya sahip oluyorlar. (2)

VEST nedir?

VEST’in açılımı Versatile Extrasensory Transducer. (3) Bu yelek işitme engelli insanlar için geliştirilmiş. İnsanlar çevrelerinde duydukları sesleri yelekte bulunan küçük sensörler ile hissediyorlar. 2014 yılında David Eagleman öğrencisi Scott Novich ile buluşlarını insanlarla paylaştı.(4)

VEST ne amaçla üretildi? Nasıl çalışır?

Eagleman, TED konuşmasında çok ilginç bir bakış açısı ile konuya giriş yaptı. Canlılar ve insanlar çevrelerini biyolojik yapıları ne kadar izin verirse o kadar algılayabiliyor. Bu da canlıların gerçekliğini gösteriyor. Eagleman yelek ile gerçekliklerini genişletmeyi amaçlıyor. Hatta yeni duyular bile kazandırmak istediğini belirtiyor.

İnsan beyni elektro kimyasal sinyaller ile çalışıyor. Yelek çevreden gelen sesleri titreşimlere dönüştürerek beyne iletiyor ve kişi sesleri ayıracak şekilde anlayabiliyor. Yapılan denemelere de bakılırsa hızlı bir öğrenme gerçekleşmiş. Yeleği deneyenler seslerin kaynaklarını ayırıp sesleri tanımlayabiliyor.(5) Yelek şuan üretime girmiş durumda ve West World’un 2. sezonunda “Les Écorchés” bölümünde kullanıldı. Bu fikri ortaya atan da Eagleman’dan başkası değildi. Dizide kullanılan teknolojinin gerçek hayatta da kullanabilir olması medyanın da ilgisini çekti. (6)

Yelek Westworld’a nasıl ilham oldu?

Nolan kardeşler alanlarında uzman danışmanlar ile çalışıyor. Eagleman da dizinin danışmanlarından biri. Diziyi kısaca anlatmak gerekirse; dizi robotların bulunduğu bir evrende geçiyor. Robotlar insan gibi karar verip yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Dizide günümüzde ileri teknoloji şeklinde adlandırabileceğimiz araçlar bulunuyor. (7)

Eagleman 2017 yılında 2014 yılında tanıttığı yeleği baz alarak yer bulma teknolojisine sahip bir haptik yelek fikrini veriyor. Yelek robotların birbiri ile iletişim kurmasını sağlıyor. Yeleğin amacı tehlikeli robotların yerlerini belirlemek. Yelek satışa sunulmuş ve gerçekten de işitme engelli insanlara ameliyat olmak dışında daha ucuz bir alternatif sunuyor. (8)

Neden V.E.S.T hakkında bir yazı yazdım?

Nöroloji bilimi beynin biyolojik yapısı ile teknolojinin birleştiği bir nokta. Beynimizde bulunan nöronlar ile davranışlarımız şekilleniyor. Bu konunun bu kadar ilgi görmesi diğer çalışmalardan daha fazla dikkatimi çekti. Eagleman bu alanda ilgi çeken heyecan verici isimlerden biri. Veriyi hissetmek (9) teknolojiyi düşünmediğimiz bir evreye sokuyor.

(1) “How to Hear the World through Your Back.” İdeas.ted (blog), 17 Mart, 2015. Accessed May 22, 2019. https://ideas.ted.com/how-to-hear-the-world-through-your-chest/.

(2) Helen Walters, How to Hear the World through Your Back. İdeas.ted (blog), 17 Mart, 2015. Erişim 22 Mayıs, 2019. https://ideas.ted.com/how-to-hear-the-world-through-your-chest/.

(3) Helen Walters, How to Hear the World through Your Back. İdeas.ted (blog), 17 Mart, 2015. Erişim 22 Mayıs, 2019. https://ideas.ted.com/how-to-hear-the-world-through-your-chest/.

(4) Eagleman, David. “Can we create new senses for human?” Filmed 2015. TED video, 20:34. https://www.ted.com/talks/david_eagleman_can_we_create_new_senses_for_humans

(5) Eagleman, David. “Can we create new senses for human?” Filmed 2015. TED video, 20:34. https://www.ted.com/talks/david_eagleman_can_we_create_new_senses_for_humans

(6) Jeremy Hsu, Real ‘Westworld’ Haptic Vests Better Than Fiction, son güncelleme 8 Haziran, 2018, http://blogs.discovermagazine.com/lovesick-cyborg/2018/06/08/real-westworld-haptic-vests-better-than-fiction/#.XOQfyLKhmfB

(7) Westworld Dizisindeki Teknolojiye Gerçek Hayatta Ne Kadar Yakınız?, son güncelleme 28 Kasım, 2018, https://seyler.eksisozluk.com/westworld-dizisindeki-teknolojiye-gercek-hayatta-ne-kadar-yakiniz

(8) Jeremy Hsu, Real ‘Westworld’ Haptic Vests Better Than Fiction, son güncelleme 8 Haziran, 2018, http://blogs.discovermagazine.com/lovesick-cyborg/2018/06/08/real-westworld-haptic-vests-better-than-fiction/#.XOQfyLKhmfB

(9) Helen Walters, How to Hear the World through Your Back. İdeas.ted (blog), 17 Mart, 2015. Erişim 22 Mayıs, 2019. https://ideas.ted.com/how-to-hear-the-world-through-your-chest/.