SuperAgerların Beyin ve Hafıza Yapısı

Cerebral Cortex’de yayınlanan bir araştırmaya göre, SuperAgers’ların diğer yaşıtlarına göre beyninde daha fazla nöron bağı ve buna bağlı olarak gençlerin hafıza yapılarına benzer hafızaya sahip oldukları bulundu.

SuperAgers kimlerdir? Özellikleri neler?

SuperAgers, diğer yaşça ilerideki bireylerden farklı olarak hafızaları daha ileri olan insan grubu. Bilim dünyasında nasıl böyle kaldıkları önemli bir konu. Onların alışkanlıkları ve nasıl yaşadıklarına bakılarak hafızayı kuvvetli tutmak gibi konularda araştırma yapılıyor. Jiahe Zhang, Joseph M Andreano, Bradford C Dickerson, Alexandra Touroutoglou ve Lisa Feldman Barrett bu araştırmalardan birini yapan bir takım.

Nasıl bir araştırma yapıldı? Sonuçlar neler?

Bu 3 araştırma yapılan bir serinin 2. aşaması. Takım yaptıkları araştırmada, 60 ile 80 ve 18 ile 35 yaşları arasındaki bireyleri incelediler. Araştırmada fMRI, salience network (SN) ve default mode network (DMN) kullanıldı. Takımın tahmini, tipik yaşlı yetişkinlerin bu beyin dalgalarında daha az senkronizasyona sahip olacağı – daha az verimli ağlar – ve superagerlarında genç yetişkinler kadar verimli ağlara sahip olacağıydı. Takım tahminlerinin doğru olduğunu belirtti.

İlk çalışmada, tipik yaşlı yetişkinlerle karşılaştırıldığında, superagerların beyinlerinin, öğrenme, saklama ve bilgi alma da dahil olmak üzere belleğe katkıda bulunan süreçler için önemli olan bazı alanlarda daha büyük olduğu görüldü. Ancak, beyin bölgeleri izole adalar değil; karmaşık davranışlara izin vermek için birbirleriyle “konuşan” ağlar oluşturuyorlar. Dr. Alexandra Touroutoglou “ Beyin bölgeleri arasındaki bu iletişim normal yaşlanma sırasında bozuluyor, Superagers sadece genç beyin yapısını değil, aynı zamanda genç bağları gösteriyor. ” diyor.

Ekip gelecekte ne planlıyor?

Takım, bir sonraki çalışmasında hafıza ve diğer bilişsel görevleri yapan beyinlerden gelen fMRI verilerini analiz edecek. Dr. Touroutoglou, birlikte ele alındığında, çalışmaların gelecekteki araştırmacılar için başarılı yaşlanmanın biyolojik belirteçlerini geliştirmeleri için temeller sağlamasının umut edildiğini paylaştı.

SuperAgerların daha büyük ve iyi beyin ile doğup doğmadıkları bilim insanlarının çözmek istediği bir sır. Sonraki araştırmalar genetik, egzersiz, sosyal bağ ve diğer yaşam etkenlerinin etkisini ölçebilir. Dickerson “Onlara superagers gibi olmaları için vereceğimiz reçeteyi belirlemeyi umuyoruz. İnsanlar superager olmak isterlerse onlara yardımcı olmak amacımız.” diyor.

Neuroscience News, ‘Superagers’ over 80 have the memory and brain connectivity of twenty-somethings, son güncelleme 9 Eylül, 2019, https://neurosciencenews.com/superager-brain-connections-14885/

The Trembling Giant – Titreyen Dev

Ataol Behramoğlu değerli “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” şiirinin bir kıtasında ;

“Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını

Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin

Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara

Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin.” der. Behramoğlu’nun şiiri beni etkileyen en güzel şiirlerden biri. Tam olarak sevmeyi ve yaşamayı anlatıyor.

Bu şiir nasıl aklıma geldi?

Jimmy Stofer’ın yeni parçası Trembling Giant’ın – Titreyen Dev- videosunu seyrederken tam da bahsettiğim sevmeyi hissettim. Video beni derinden etkiledi. Arina Shabanova da video için harika bir animasyon hazırladı. Parçanın esin kaynağı ise, bir ağaç olan Pando. Titrek Kavak olarak da bildiğimiz Amerika’nın Utah eyaletinde bulunan Pando, sanatçı için umut olmuş. Pando çok özel bir ağaç. Dünyada yaşayan en yaşlı varlıklardan birisi.

Bu ağaç neden önemli?

Ece Burgaz yazısında “Her türlü virüse, sert hava koşuluna ve yangına karşı da kendini koruyabilmiş. Çünkü nasıl adapte olacağını, köklerinden nasıl yeni ağaçlar vereceğini sezgisel olarak biliyor.” diyor. Tam bu özellikleri de, onu çok özel yapıyor. Bu ağacın son Buzul Çağı’ndan beri dünyada yaşadığı düşünülüyor. Koloni olarak yaşıyor. Koloninin her parçası genetik olarak aynı ve birbirleri ile köklerinden bağlılar.

Ağacın fiziksel dışında beni etkileyen bir başka özelliği ise, isminin latince “I spread”, yayılıyorum, anlamına gelmesi. Bu noktaya bir çok açıdan bakabiliriz. Doğanın ne kadar kuvvetli olduğunu her bakış açısından gösteriyor.

Videoyu anlatmak gerekirse;

Video Burgaz’ın da yazdığı gibi “insanların ve tüm dünyanın bu orman gibi birbirine bağlı bir tek organizma” metaforu üzerine kurulmuş. Videoda, Pando bir insana dönüşüyor ve zaman içinde yolculuğunu bizimle paylaşıyor. Videoda Matisse’den Andy Warhol’a kadar sanat tarihi referansları bulunuyor.

Videoyu nasıl özetlerim?

Jimmy Stofer ve Arina Shabanova inanılmaz bir şey çıkarmışlar. Videoyu seyrederken müziğin tonları ve ağacın duygularını derinden hissettim. Pando nasıl Stofer’e umut verdiyse, videonun bir noktasında ben de umutlandım, daha fazla detay vermemek için yazmıyorum. Doğa ile özellikle daha barışık olmamız gereken bu zamanlarda inanılmaz bir çalışma olmuş.

Ece Burgaz, İnsanın Ormanları Yok Etme Hırsına Direnen Titrek Kavak, son güncelleme 3 Eylül, 2019, https://bigumigu.com/haber/titreyen-dev-insanin-ormanlari-yok-etme-hirsina-direnen-titrek-kavak/

Kan damarlarından geçecek şekilde tasarlanan robotik iplik

MIT mühendisleri üzerinde çalıştıkları yeni robotik iplik ile, inme ve diğer beyinle alakalı hastalıklara pıhtı azaltan alternatif bir tedavi üzerinde çalışıyor.

İplik beynin labirent damar sistemi, labrynthine vasculature, gibi dar ve dolambaçlı yollardan aktif olarak kayabiliyor ve manyetik olarak yönlendirilebiliniyor. Gelecekte iplik mevcut endovasküler teknolojilerle eşleştirilerek, doktorların robotu ,hastanın anevrizmaları ve felçlerinde meydana gelen gibi, tıkanıklıkları ve lezyonları hızlı bir şekilde tedavi etmek için hastanın beyin damarlarında uzaktan yönlendirmelerine olanak sağlayabilir.

Doç. Xuanhe Zhao, MIT Üniversitesi, “İnme, Amerika Birleşik Devletleri’nde beş numaralı ölüm ve önde gelen bir sakatlık nedeni. Hastalar akut inme ilk 90 dakika içinde tedavi edilebilirse, hayatta kalma oranları önemli ölçüde artabilir. Bu ‘altın saat’ içinde kan damarı tıkanıklığını tersine çevirecek bir cihaz tasarlayabilirsek, kalıcı beyin hasarını önleyebiliriz. Bu bizim umudumuz.” diyor.

Bu tedavi neden önemli?

Doktorlar genellikle, beyindeki kan pıhtılarını temizlemek için bir cerrahın hastanın ana arterinden genellikle bacak veya kasıktan ince bir tel geçirdiği minimal yayılan bir ameliyat olan endovasküler bir prosedür uygular. X ışınlarını kullanarak kan damarlarını aynı anda görüntüleyen bir fluoroskop tarafından yönlendirilen cerrah, daha sonra teli elle hasarlı beyin damarına doğru döndürür. Etkilenen bölgeye ilaç veya pıhtı alma cihazları iletmek için bir sonda tel boyunca geçirilebilir.

Ekibin bir başka üyesi olan Yoonho Kim, prosedürün fiziksel olarak yoran ve görevde özel olarak eğitilmiş cerrahların fluoroskopiden tekrarlanan radyasyona maruz kalmaya dayanmasını gerektirdiğini söylüyor.

Bu tür prosedürlerde kullanılan teller pasif, yani manuel olarak manipüle edilmeleri gerekir ve hastaya zarar verebilir.

Ekip, laboratuvarlarındaki gelişmelerin hem telin tasarımında hem de endovasküler prosedürleri iyileştirmeye yardımcı olabileceğini fark etti.

Ekibin çalışmaları neler?

Geçtiğimiz yıllar boyunca, ekip bir mıknatısın yönünü takip ederek her iki hidrojelde – çoğunlukla sudan üretilen biyouyumlu malzemeler – ve 3 boyutlu basılmış manyetik olarak çalıştırılan, yalnızca sürünerek, zıplayarak ve hatta bir topu yakalamak için tasarlanabilen malzemeler geliştirdi.

Robotik ipliğin çekirdeği nikel-titanyum alaşımından veya hem nitril hem de yaylı bir malzemeden, “nitinol” den, yapıldı. Büküldüğü zaman şeklini koruyan elbise askısının aksine, bir nitinol tel orijinal şekline dönerek, sıkı, kıvrımlı kapların içinden sarımda daha fazla esneklik sağlar. Ekip telin çekirdeğini, kauçuk parçacıklarından ya da manyetik parçacıklarla gömdüğü mürekkeple kapladı.

Son olarak, manyetik kaplamanın hidrojel ile kaplanması ve bağlanması için daha önce geliştirdikleri temel manyetik parçacıkların yanıt vermesini etkilemeyen ve aynı zamanda telin pürüzsüz, sürtünmesiz, biyouyumlu bir yüzeyle donatılmasını sağlayan kimyasal bir işlem kullandı.

Robotik ipliğin hassasiyetini ve aktivasyonunu, bir kukla ipleri gibi büyük bir mıknatıs kullanarak, ipliği iğne halkasının içinden geçiren bir ipliği hatırlatan küçük halkalardan oluşan bir engel boyunca yönlendirmek için gösterdiler.

Araştırmacılar aynı zamanda ipliği, gerçek bir hastanın beyninin BT taramasından sonra modellenmiş pıhtı ve anevrizmalar dahil olmak üzere beynin ana kan damarlarının yaşam boyu silikon bir kopyasında test ettiler. Ekip, silikon kaplarını, kanın viskozitesini simüle eden bir sıvı ile doldurdu. Ardından, robotu kapların dolambaçlı dar yollarına yönlendirmek için model etrafında büyük bir mıknatısı elle manipüle etti.

Kim, robotik ipliğin işlevsel hale getirilebileceğini, yani özelliklerin eklenebileceğini – örneğin pıhtı düşürücü ilaçlar sağlamak veya lazer ışığıyla tıkanıklıkları gidermek için – söylüyor. Sonraki adımı göstermek için ekip, dişlinin nitinol çekirdeğini bir optik fiber ile değiştirdi ve robotu manyetik olarak yönlendirebileceklerini ve robot bir hedef bölgeye ulaştığında lazeri aktif hale getirebileceklerini buldu.

Bu tedavinin avantajları neler?

Araştırmacılar, hidrojel ile kaplanmış ve hidrojene kaplanmamış robot iplik arasında karşılaştırma yaptı. Hidrojelin dişlinin çok ihtiyaç duyulan, kaygan bir avantaj sağladığını ve sıkışıp kalmadan daha dar alanlarda kaymasını sağladığını buldular. Endovasküler cerrahide, bu özellik, iplik ilerledikçe damar astarlarının sürtünmesini ve yaralanmasını önlemenin anahtarı olacaktır.

Peki bu yeni robot ipliği cerrahları radyasyondan nasıl uzak tutabilir? Kim, manyetik yönden yönlendirilebilen bir telin, cerrahların hastanın tellerini fiziksel olarak hastanın kan damarlarından geçirme zorunluluğunu ortadan kaldırdığını söylüyor. Bu, doktorların bir hastaya ve daha da önemlisi radyasyon üreten fluoroskopa yakın olmaları gerekmeyeceği anlamına geliyor.

Yazıyı toplamak gerekirse;

Tasarlanan iplik bir çok alanda kolaylık sağlayacak. Hastalıklar daha kolay tedavi edilirken, doktorlarında yöntemleri ilerleyecek.

Kim’in dediğine göre, mevcut platformlar manyetik alan uygulayabilir ve fluoroskopi prosedürünü hastaya aynı anda yapabilir. Doktor, manyetik alanı bir joystick ile kontrol eden diğer odada veya hatta farklı bir şehirde olabilir. Umutları bir sonraki adımda robot ipliğimizi yaşayan organizmada test etmek için mevcut teknolojilerden yararlanmak.

Neuroscience News, Robotic thread is designed to slip through the brain’s blood vessels, son güncelleme 28 Ağustos, 2019, https://neurosciencenews.com/robotic-thread-bbb-14822/

Gelecek nesiller için neler yapabiliriz?

İnsanların da süper kahramanlar gibi süper güçleri var! Zihinsel zaman yolculuğu! Bu gücümüz ile medeniyetleri, geçmişi ve geleceğimizi yarattık. (1)

Bu gücü daha güzel bir gelecek yaratmak için nasıl kullanabiliriz?

Çeyrek dönem karı artıran pazarların ortasında anında memnuniyet kazanmayı teşvik eden bir kültürde yaşıyoruz. Toplumların gelecek nesilleri düşünmek için hiç bu kadar önemli zamanı olmamıştı. Daha sıcak bir gezegen ve artan eşitsizliğin gelecekteki tehditlerine hazırlanmalı ve geleceğe yatırım yapmalıyız. Şehirleri canlandırmalı , yiyecek tedarikini korumalı ve hastalıklar için tedaviler bulmalıyız. Kısaca anlatmak gerekirse, gelecek nesillerin bizi güzel hatırlayacağı şeyler yapmalıyız.(2)

Bunu nasıl yapabiliriz?

Bina Venkataraman bunu yapmamız için bir kaç adım anlattı. Bunlar;

1. Geleceği hayal etmeliyiz. Teknolojinin ilerlemesi ile toplum yeniden oluştu. Geçmişte olmayan ve gelecekte , belki de daha da hızlı bir şekilde, yeni yaşam dinamikleri getirecek araçlar var. Bundan dolayı, geleceği uzun süreli tahmin edemeyebiliriz. Uzun süreli çözümler için geleceği yazının başında da yazdığım gibi zihinsel zaman yolculuğu ile hayal etmeliyiz. Bunu rol yapma oyunları ile yapabiliriz. Böylece, olabileceklere bakış açımızı genişletiriz. Bu Pentagon’da da kullanılan bir yöntem.

2. Gençleri dinlemeliyiz. Onlar bu anın ve geleceğin parçası. Farklı bakış açılarıyla bizlere fikir verebilirler. Onlarla daha fazla beraber çalışmalıyız.

3. Miras değil, hatıralar bırakmalıyız. Hatıra derken demek istenilen, gelecek nesillerin bir sonrakine de rahatlıkla bırakabileceği kaynaklar. Onlara öyle şeyler bırakmalıyızki, bulundukları her zamanda kullanabilinir kaynakları olmalı. Şuan bunu amaçlayan Dear Tomorrow adında bir oluşum var. Buradan gelecek nesillere, kendi çocuklarınız veya insanlık olabilir, mesaj bırakabiliyorsunuz. Onlara bırakmak istediğiniz dünyayı anlatabiliyor ve kendi yapabileceklerinizi düşünebiliyorsunuz. (3)

Bina Venkataraman beni nasıl etkiledi?

Venkataraman oldukça değerli fikirleri olan bir kadın. En çok neyin etkilediğini sorarsanız, cevabım insanı merkeze koyan çözüm odaklı adımlar paylaşması. Bir başka beni etkileyen şey ise, teleskop metaforu. Ted konuşmasında teleskop metaforunu gelecek hakkında düşüncelerinde kullanıyor. Tam olarak yazmak gerekirse, “Bunları, ufku taradıklarında kullanılan eski kaptanların gönderdiği teleskoplar gibi bir şey olarak düşünün. Sadece mesafe ve okyanusa bakmak yerine, bu araçlar gelecek zamana bakmak içindir.” diyor. (4)

Konuyu toparlamam gerekirse;

Dünya hem ekolojik hem de fiziksel anlamda büyük bir değişim yaşıyor. Gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakmalıyız. Bunun için kullanılmış ve çözüm getirmeyen adımlar yerine, çözüm getiren ileriye dönük adımlar atmalıyız. Bu anlamda “Gelecek nesiller için neler yapabiliriz?” sorusu yeni bakış açıları sağlıyor.

(1) Venkataraman, Bina. “ The power to think ahead in a reckless age” Filmed 2019. TED video, 13:10. https://www.ted.com/talks/bina_venkataraman_the_power_to_think_ahead_in_a_reckless_age/transcript

(2) Why you should think about being a good ancestor — and 3 ways to start doing it. İdeas.ted (blog), 27 Ağustos, 2019. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/why-you-should-think-about-being-a-good-ancestor-and-3-ways-to-start-doing-it/

(3) Why you should think about being a good ancestor — and 3 ways to start doing it. İdeas.ted (blog), 27 Ağustos, 2019. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/why-you-should-think-about-being-a-good-ancestor-and-3-ways-to-start-doing-it/

(4) Venkataraman, Bina. “ The power to think ahead in a reckless age” Filmed 2019. TED video, 13:10. https://www.ted.com/talks/bina_venkataraman_the_power_to_think_ahead_in_a_reckless_age/transcript

Neden geçmişimizi haz veren duygularla hatırlıyoruz?

Farzedin arkadaşlarınızla beraber bir yemektesiniz ve geçmiş hakkında konuşmaya başladınız. Bir anda gençlik yıllarınızda yaşadığınız bir anınız aklınıza geldi ve keyifle anlatmaya başladınız. Geçmişinize baktığınızda bu ne kadar oluyor? Kaç defa gençliğiniz sizi keyiflendiren konulara dönüşüyor?

Yapılan araştırmaya göre bunu yapan beynimiz. Bunun 3 nedeni bulunuyor.

1. Hafıza seçici.

2. Ergenlik yıllarımızın anıları önemli.

3. Hafıza sosyal bir birleştirici.

Hafızanın seçici olması.

Bir tecrübeyi veya olayı hatırlamak için dikkat etmemiz gerekir. O zaman düşünerek ya da konuşarak prova yapılır. Bu şekilde kodlanmış olaylar, uzun süreli hafızamızda saklanır. Ama her hatıramızı hatırlamayız. Hatırladığımız anılar bizim için duygusal anlamı olan, ilk deneyim ve büyük değişiklikler içerenlerdir.

Bununla beraber, bazı anılarımızı hatırlamamızın psikolojik amaçları var. Kendimizi nasıl görmek istiyorsak ona göre anılarımızı hatırlıyoruz. Örnek vermek gerekirse, konuştuğunuz kişiyle vakit geçirmekten keyif alıyorsunuz ve ortak bir arkadaşınız var. Ortak arkadaşınızla keyifli bir anınızı anlatırsınız. Bunun bilimsel sebebi, durmadan aynı anıları prova ederek ve deneyimleyerek diğerlerini unutuyor ve geçmiş ve kendimiz hakkında yeniden şekillenmemiz.

Ergenlik yıllarımızın anıları önemli.

Geçmişe baktığımızda eşit sayıda anı hatırlamıyoruz. Onun yerine, ergenlik ve genç yetişkin olduğumuz zamanları hatırlıyoruz. Bunlar yaşam boyu sürdüreceğimiz kimliklerimizin oluştuğu yıllar. Bundan dolayı bu zamanlara ait anılar bizim için olumlu geliyor. Hafızamız bu anıları özellikle tutuyor. Müzik bu noktada önemli bir yere sahip. Müzik eski anılarımızı hatırlatıyor.

Hafıza sosyal bir birleştirici.

Hafızamızı sosyal ilişki kurmak ve geliştirmek, diğer insanları eğlendirmek ve diğer insanlara ve nesillere öğretmek için kullanıyoruz. Ebeveynlerinin ergenlik anılarını tekrar anlatabilen ve kendi gelişen kimlikleri ile ilişkilendirebilen gençlerin duygusal gelişiminin daha iyi olduğu görünüyor. Yapılan araştırmalara göre, anılar paylaşıldığında yarattığı aidiyet ve ortak kimlik duygusundan daha önemsiz olabiliyor. Anıları hatırlamak kendimizi geçmişte ve şimdide istediğimiz gibi görmemize yardımcı oluyor ve paylaşmak insanlar ile önemli bir anlamda bağ kurmamızı sağlıyor.

Neuroscience News, Why we remember our youth as one big hedonistic party, son güncelleme 21 Ağustos, 2019, https://neurosciencenews.com/youth-memory-hedonism-14769/

Ya olursa? – Afrofütüristik Bilim Kurgu Yazarı Nnedi Okorafor

Nnedi Okorafor “ Kendi hikayeni yaz ve yazmaktan korkmayın” diyor. Nnedi Okorafor, Marvel dünyasının yazarlarından biri. Ondan önce de Binti üçlemesiyle dikkatleri çeken bir yazar. BAFTA, Hugo, Nebula, World Fantasy Award gibi birçok ödülü var. (1)

Neden bu kadın hakkında yazıyorum?

Kitap yazmak çok değerli bir yetenek. Hayal gücü gerektiriyor. Bu yazarın benim dikkatimi çeken noktası ise, yaptığı bir konuşmada bilim kurgu alanında en çok sorulan sorulardan biri olan “Ya olursa?” sorusunu kullanması. (2) “Ya bu teknoloji gerçekten olursa?”, “Ya robotlar dünyayı ele geçirirse?”, ve benzer bir çok soru aklımıza geliyor. “Ya olursa?” sorusu bilim kurgu alanında bir şey seyreder veya okurken sorduğumuz sorulardan biri.

Okorafor demin de yazdığım gibi eserleriyle dikkatleri çeken bir yazar. Son zamanlarda ise Marvel evreninden bildiğimiz Black Panther karakterinin kız kardeşini, Shuri, ve Wakanda, karakterin yaşadığı yer, hakkında sırf kadın karakterlerden oluşan hikayeler yazması. Ataerkil düzenin hakim olduğu bilim kurgu dünyasında kadınları ön plana çıkaran bir kadın yazar oldukça gülümseten bir olay. (3)

Görsel: Marvel

Sanatçı: Sam Spratt

Bu kadını diğer yazarlardan farklı kılan özelliği nedir?

Okorafor Amerika’da büyümüş bir Afrikalı ve afrofütüristik tarzında eserler yazıyor. Küçüklüğünde Jules Verne gibi yazarları okumuyor. Kendini onlarda görmüyor. 2000’li yıllarda Afrika’ya ailesini ziyarete gittiğinde teknoloji ile kültürün buluşmasından etkileniyor ve o konu hakkında yazmaya başlıyor. Yazının başında yazdığım sözün tamamını yazmam gerekirse; “Kendi hikayeni yaz ve yazmaktan korkmayın. Hikayenizi varsayılana uyacak şekilde değiştirmeyin; yapabileceğiniz en kötü şey budur. Büyük başarılar bulabilirsin ve işe yarıyor – birçok kez işe yaradığını gördüm – ama gerçekten derin bir yön ve ayrıca derin bir yaratıcı doyum istiyorsanız, kendi hikayenize sadık kalın”. Okorafor bu anlamda fark yaratmış bir yazar. Eserlerinde de bu özgünlüğü rahatlıkla görebilirsiniz. Karakterlerini yazarken hep kendi kültürünü yerleştiriyor. (4)

Onun için bilim kurgu ise bilinen bilim kurgudan ayrı. Ona göre bilim kurgu; teknoloji, toplum, sosyal sorunlar, gezegenimizin ötesi ve içi hakkında spekülasyonlar yapar ve ayrıca siyasi tarzının en etkili ve en önemli bölümlerinden. Batı temelli bilim kurguyu çoğunlukla beyaz ve ataerkil buluyor. (5)

Bana göre yazarın inanılmaz bir gücü var; değiştirme. Dünyayı kendi hayal gücüyle değiştirebiliyor. İnanılmaz bir gözlem ve kendini ifade etme gücü var. Yazarın okuduğum son bir başka özelliği ise değişime inanması. Değişimin değişim getirdiğine inanıyor. “Değişim değişime yol açar” diyor. (6)

Konuyu toparlamam gerekirse;

Nnedi Okorafor ilham veren kadınlardan biri. Sorularla düşünmesi, kendine duyduğu saygı ve dünyayı değiştirme gücü ile çok önemli bir yazar. Onu okurken ve dinlerken beni çok etkilendim. Dilerim size de ilham olur.

(1)“Write your story, and don’t be afraid to write it” — a sci-fi writer talks about finding her voice and being a superhero. İdeas.ted (blog), 17 Ekim, 2018. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/write-your-story-and-dont-be-afraid-to-write-it-a-sci-fi-writer-talks-about-finding-her-voice-and-being-a-superhero/.

(2) Okorafor, Nnedi. “ Sci-fi stories that imagine a future Africa” Filmed 2017. TED video, 9:19. https://www.ted.com/talks/nnedi_okorafor_sci_fi_stories_that_imagine_a_future_africa

(3)“Write your story, and don’t be afraid to write it” — a sci-fi writer talks about finding her voice and being a superhero. İdeas.ted (blog), 17 Ekim, 2018. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/write-your-story-and-dont-be-afraid-to-write-it-a-sci-fi-writer-talks-about-finding-her-voice-and-being-a-superhero/.

(4) “Write your story, and don’t be afraid to write it” — a sci-fi writer talks about finding her voice and being a superhero. İdeas.ted (blog), 17 Ekim, 2018. Erişim Ağustos, 2019. https://ideas.ted.com/write-your-story-and-dont-be-afraid-to-write-it-a-sci-fi-writer-talks-about-finding-her-voice-and-being-a-superhero/.

(5) Okorafor, Nnedi. “ Sci-fi stories that imagine a future Africa” Filmed 2017. TED video, 9:19. https://www.ted.com/talks/nnedi_okorafor_sci_fi_stories_that_imagine_a_future_africa

(6) Okorafor, Nnedi. “ Sci-fi stories that imagine a future Africa” Filmed 2017. TED video, 9:19. https://www.ted.com/talks/nnedi_okorafor_sci_fi_stories_that_imagine_a_future_africa

Düşünce ile hareket eden el

Avrupa Birliği projelerinden olan DeTOP düşünce ile çalışan protez el üzerinde çalışıyor. Düşünce ile el arasındaki bağlantı insan-makine osseointegrasyon yöntemi- osseointegrated human-machine gateway– (OHGM) kullanılacak.

OHGM neden önemli?

Yöntem yukarıda da yazdığım gibi, insan ile robotik protez arasında fiziksel bağlantı kurmak için seçilen yöntem. İsviçre’de bir hasta bu yöntem ile titanyum implantları bu yöntem ile taktırmış. OHMG ile doğrudan kullanıcının kollarındaki, elektrotlardan sinirlere ve kastan sinyaller alan bir kemiğe bir robot eli kontrol etmek ve dokunsal duyumlar sağlamak için direk olarak yerleştiriliyor. Hasta protezi kullanmadan önce alıştırıcı bir eli kullanacak. Bu, ekibin implant arayüz, elektronik ve bilek ve el fonksiyonları gibi tüm sistemi değerlendirmesine yardımcı olacak. Testler sırasında motor koordinasyonu ve kavrama gücü de değerlendirilecek.

Proje koordinatörü Christian Cipriani “İmplant, beynin yeni el ile nasıl iletişim kurduğunu incelemek için bize eşsiz bir fırsat sunuyor. Kontrol çok doğal olmalıdır – örneğin, hasta işaret parmağını hareket ettirmeyi düşünebilmeli ve işaret parmağı bu komut üzerinde hareket etmelidir.” diyor. OHGM için daha çok hasta sıraya girmiş halde. CORDIS’te (buraya sitenin linki koyulacak) belirtildiği gibi, DeTOP (Sinirsel Transradyal Osseointegrasre Protez, sinirsel kontrol ve duyusal geribildirimli protez) projesinin hedefi “robotik, algılama ve uzun süreli arabirim teknolojilerini klinik olarak uygulayarak yeni nesil transradyal protezi geliştirmek.”. Devam eden proje, uzun yıllar önce geliştirilen nöromüsküler arayüzlerin, uzun süreli stabil bir OHMG’ye sahip olarak klinik olarak uygulanabilir hale getirildiğinde prostetik kontrol ve işlevselliği önemli ölçüde artırabileceğini gösteriyor.

Projenin sonuçları, biyomedikal endüstrisi, sinir hastalıkları, üst ekstremite mesleki terapisi ve tüketici elektroniği dahil olmak üzere çeşitli alanlarda etkileri olacaktır. Aynı zamanda, uzuv amputasyonundan muzdarip insanlar için ve inme, beyin ve omurilik travması, brakiyal veya lumbosakral pleksus gibi diğer nörolojik hastalıklar ve periferik sinir yaralanmaları nedeniyle motor açıklarını devre dışı bırakılanlar için cerrahi prosedürler üzerinde bir etkisi olacaktır. DeTOP 2020’de sona erecek.

Neuroscience News, Brain-controlled prosthetic hand to become reality,son güncelleme 26 Temmuz, 2019, https://neurosciencenews.com/brain-controlled-prosthetic-hand-14582/

Çocuklarda Ten Rengi Algısı

TBWA/Belgium 18 Mart tarihinde Mater Dei İlkokulu’nda Samen Onderwijs Maken (SOM) için çocukların ten rengi algısını ölçen bir deney yaptı. Deneyde öğrencilere boyamaları için bir çocuk figürü verdiler. İlk olarak, çocuğun üstünü yeşil saçını da turuncuya boyamalarını söylediler. Çocuklar direktifi takip ettikten sonra, teni kendi boyamalarını istediler. Çocukların ten rengi için seçtikleri renk dikkatleri çekti. Çocukların hepsi, farklı ten renklerine sahip çocuklar vardı, ten renkleri ne olursa olsun açık pembeyi seçti. (1)

Deneyin devamı 21 Mart Irkçılığa Karşı Uluslararası Günü‘nde yapıldı. Çocuklara bu sefer hiç bir direktif verilmedi. Çocuklar ilkinden farklı olarak, daha çok kendilerine benzeyen şekilde boyadılar. (2)

Açık pembenin önemi nedir?

Demin de yazdığım gibi, çocuklar ten rengi olarak birbirlerinden farklıydı. Çocukların bu seçimi yapması gördükleri insan modelini gösteriyor. Bigumigu’daki yazıda da belirtildiği gibi, “Çocuklar, çevresinde yaşanan gelişmeler ve olaylardan etkilenerek gelişimlerini sürdürür. Medya, öğretiler, yetişkinlerin birbirleriyle ve çocuklarla etkileşimleri çocuklar üzerinde farklı sonuçlar doğurabilir. Edinilen bu bilgiler gelişim çağında olan insanların hayat görüşlerini biçimlendirir.”. (3)

TBWA/Belgium ve SOM bu alanda farkındalığı arttırmak için 7 farklı ten rengi bulunan bir boya seti yarattı. (4) Bundan önce Crayola bu anlamda dikkat çeken markalarda birisiydi. Marka, 1992 yılında “Multicultural” adını verdikleri ve ırk ayırmadan ten renklerinin bulunduğu ürünleri tanıttı. (5)

Deney ne anlatıyor?

Deney dış etkenlerin üstümüzdeki etkisini anlatıyor. Deneyin videosunda Joost Lowyck’inde dediği gibi, “Çocuklar onlara gösterdiğimiz dünyayı görüyor.”. (6) Onlara kendileri gibi olabilecekleri bir dünya göstermemiz gerekiyor.

(1) Oğuz Gazan, Çocukların Gözünden Şaşırtan Ten Rengi Algısı, son güncelleme 23 Temmuz, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gozunden-sasirtan-ten-rengi-algisi/

(2) Oğuz Gazan, Çocukların Gözünden Şaşırtan Ten Rengi Algısı, son güncelleme 23 Temmuz, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gozunden-sasirtan-ten-rengi-algisi/

(3) Oğuz Gazan, Çocukların Gözünden Şaşırtan Ten Rengi Algısı, son güncelleme 23 Temmuz, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gozunden-sasirtan-ten-rengi-algisi/

(4) Oğuz Gazan, Çocukların Gözünden Şaşırtan Ten Rengi Algısı, son güncelleme 23 Temmuz, 2019, https://bigumigu.com/haber/cocuklarin-gozunden-sasirtan-ten-rengi-algisi/

(5) When did you introduce Crayola Multicultural products?, erişim 2 Ağustos, 2019,

https://www.crayola.com/faq/another-topic/when-did-you-introduce-crayola-multicultural-products/

(6) Bostoen, Jeroen, director. TBWA\Belgium – SOM – The Color Experiment. Vimeo, TBWA Worldwide, 2019, vimeo.com/337592638.

Alfa-sinüklein

OHSU’da, Oregon Health & Science University, yapılan yeni bir araştırmaya göre Parkinson ve Lewy Cisimcikli Demans, Parkinson ve diğer demans hastalıkları ile bağlantılı olan bir hastalık, hastalıklarını iyileştirmek için alfa-sinüklein adındaki protein düşünülenden çok farklı bir fonksiyona sahip. Araştırmaya göre, proteinin hücre çekirdeği içindeki DNA’ların hasarlı ipliklerini düzeltme özelliği var. Bu da hücre ölümünü engelleyebileceğini gösteriyor.

Daha detaylı olarak alfa-sinüklein nasıl faydalar sağlayabilir?

Uzmanlar, Parkinson hastalığı gibi hastalıklarda hücre ölümünü engellemesinin kaybolmuş olabileceğini söylüyor. Bilim insanları yapılan deneyde proteinin bu özelliğini gözlemliyor. Bilim insanları, Lewy Cisimcikli Demans hastalığında alfa-sinükleinin beyin hücrelerinin çekirdeklerinden çekildiğini öneriyor.

Doktor Vivek Unni “Bu ilk defa DNA onarımı hakkında işlevlerden herhangi birinin keşfedilişi. Bu, hücrenin hayatta kalması için kritik öneme sahip ve Parkinson hastalığında kaybedilen bir işlev gibi görünüyor.” diyor.

Bulgular, alfa-sinükleinin işlevinin yerine geçecek yeni tedaviler tasarlamanın ya da Parkinson hastalığı ve diğer nörodejeneratif hastalıkları olan kişilerde arttırılmasının mümkün olabileceğini gösteriyor.

Bu araştırma ne anlama geliyor?

Daha basit anlatmak gerekirse, alfa-sinüklein fabrika çalışanları gibi. Bu çalışanlar uzayan kahve molası veriyor ve makineler kendi kendilerine çalışmaya devam ediyor. Alfa- sinüklein bundan dolayı Lewy Cisimcikli Demans hastalığında çok önemli bir göreve sahip. Geliştirebilinecek yeni tedavi yöntemleri ile bu hastalıklara çözümler bulunabilinir.

Neuroscience News, Discovery could lead to new treatments for Parkinson’s, other brain diseases, son güncelleme 29 Temmuz, 2019, https://neurosciencenews.com/alpha-synuclein-dna-14606/

İsim Hatırlamak

Yeni veya yeni insanlarla tanıştığınız ortamlarda konuşmalar nasıl başlar?

İlk olarak isimlerimizi söyleriz. İsimlerimiz bizi tanıtan ilk kimliğimiz. İsimlerimiz bunun dışında bizi diğer insanlardan ayıran en net farklılıklarımızdan biri. Adınız ve soyadınız kim olduğunuzu anlatır.

Tanıştıktan sonra isimleri nasıl hatırlarsınız?

İsim hatırlamak insan ilişkilerini geliştirmekte en önemli etken olabilir. Birçok uzman isim hatırlamak ve hafızayı kuvvetlendirmek için çalışma yapıyor. Yazı için kaynaklara bakarken ben de gezegenlerin sırasını öğrendim ve size hala hatırladığımı söyleyebilirim. 🙂

Hatırlamak için nasıl teknikler kullanılıyor?

Her şeyden önce bilmeniz gereken, isim unutmak bir problem değil. Kötü veya iyi hafıza diye bir şey yok, yalnış strateji var. Bir kişinin ismini hatırlayamıyorsanız, özellikle yeni bulunduğunuz ortamlarda olabilir, iyi irtiba yaratmak isteğinizden dolayı dikkatiniz dağılabilir. (1) Böyle durumlarda tanıştığınız kişilerin isimlerini hatırlamak için aşağıda yazılanları takip edebilirsiniz;

1. Reklam ve film müzikleri aklımızda kalan ve asla unutmayacağımız şeylerden olabilir. Size küçüklüğünüzün reklam müziklerini sorsam hepsi aklınıza çoktan gelmiş olabilir. Birisiyle tanışırken reklam müzikleri gibi aklınızda kalacak şekilde bağlantı kurun. Bunu sizin için en eğlenceli şekilde yapın.

2. Bağlantı kurduktan sonra, bağlantı kurduğunuz şey ile karşınızdaki kişiyi birleştirin.

3. Bir tablo varmış gibi düşünüp kişinin yüzünü ortasına yerleştirin. Tablonun ortasına koymak isimle bağlantı kurmak için çok önemli. Yoksa ismi hatırlayıp kişinin yüzünü unutabilirsiniz.

4. İsmi tekrar sormaktan çekinmeyin. İsmi tam olarak duymadığınızı veya hatırlamayacağınızı düşünüyorsanız, “ Özür dilerim, demin arkadan ses geldiği, veya başka o an olabilecek bir şey, için sizi tam olarak duyamadım. İsminizi tekrar söyler misiniz?” sorusunu sorun. (2)

Yukarıda yazanlar dışında Catherine Clifford başka yöntemler de paylaştı. Bunların en önemli noktalarından bir tanesi dikkatti. Clifford dikkatinizi karşı tarafa vermenin çok önemli olduğunu belirtti. Onun yöntemlerine bakmak gerekirse, aşağıda yazanları paylaştı.

1. Karşınızdaki insanla tanışmanın sizin için neden önemli olduğunu düşünün. Motivasyon kaynağınızı bilirseniz daha kolay isim hatırlarsınız.

2. Birisiyle tanıştığınızda kendi kendinize “Bu kişinin ismi nedir?” diye sorun. Bu soru sadece o kişiye odaklanmanızı sağlar.

3. Kişi ismini söyledikten sonra elini sıkarak “Tanıştığımıza memnun oldum Ayşe.” deyin. El sıkmak karşı tarafın ismini tekrarlayabileceğiniz sınırlı durumlardan biri olabilir.

4. Kafanızda sadece içinde bulunduğunuz muhabbet olmalı. Anda kalırsanız tam anlamıyla karşı tarafı dinleyebilirsiniz.

5. Kişinin kolay hatırlayacağınızı düşündüğünüz bir fiziksel yüz özelliğini seçin.

6. İsim ile bildiğiniz bir şey – hikaye, kişi, veya obje – arasında bir bağ kurun.

7. Kişi ile bağlantı kurduğunuz şey arasında zihinsel bir resim çizin. Örneğin Ayşe’nin soyadı Akıllı ise, onu gözünde gözlük bir kütüphanede hayal edin.

8. Uzun ve zor isimleri hafızanızda bölün. Eğer Ayşe’nin tam adı Ayşe Sevinç Akıllıoğulları ise, Ayşe’yi sevinçle akıllı ve oğulları olan bir eve girerken hayal edebilirsiniz.

9. Yüz özelliklerini görsel imajlarla bağlayın. Ayşe’nin gözleri parlaksa gözünden ay ışığının çıktığını düşünebilirsiniz.

10. Konuşma bittikten sonra “Görüşmek üzere Ayşe.” diyerek vedalaşın.

11. Günün sonunda ismi tekrar düşünün. (3)

Andrew E. Budson M. D. ‘de bu adımlara benzer adımlar yazdı. Diğerlerinden farklı olanlarına baktığımızda;

1. Kişinin ismi ile sizin için anlamı olan bir şeyi birleştirin. Mesela, Ayşe kardeşinizin ismi olabilir.

2. Kardeşiniz, kurduğunuz bağlantı, ve karşınızdaki kişi ile arasında zihinsel bir imaj kurun. Kardeşiniz Ayşe’nin gözlüklerini kişinin yüzüne yerleştirebilirsiniz.

3. Kişide ismi hatırlatacak bir şey – takı, obje, yüzü, saçı gibi- bulun. Kardeşinizle karşınızdaki kişinin saçları aynı renk olabilir.

4.İsmi konuşmada veya sonra tekrarlayın yöntemlerini anlattı. (4)

*Bilgiler https://www.psychologytoday.com/us/blog/managing-your-memory/201807/how-remember-names sitesinden alınmıştır.

Genel olarak bakarsam;

İsim hatırlamak ilişkileri güçlendiren bir şey. İnsanlar isimlerini duyarak konuştuklarında daha samimi ve cana yakın olabiliyor. İnsanlara isimleriyle hitap etmek onları önemsediğinizi gösteriyor. Eğer yakın bir zamanda yeni girdiğiniz bir ortam olursa ellerini sıkıp isimlerini kullanarak yanlarından ayrılın. Bu onlara hem onları önemsediğinizi hem de konuşmanızdan zevk aldığınızı gösterecektir. İnsanların diğer hayvanlardan farkı, sosyal varlıklar olması. Diğer insanlarla olan iletişimimiz hayatlarımızı ilerletiyor. Bundan dolayı, isim hatırlamanın ileri zamanlarda da katkısı olduğuna inanıyorum.

(1) Remember people’s names once and for all — by using this technique from memory champs. İdeas.ted (blog), 16 Ocak, 2019. Erişim 24 Temmuz, 2019. https://ideas.ted.com/remember-peoples-names-once-and-for-all-by-using-this-technique-from-memory-champs/.

(2) Remember people’s names once and for all — by using this technique from memory champs. İdeas.ted (blog), 16 Ocak, 2019. Erişim 24 Temmuz, 2019. https://ideas.ted.com/remember-peoples-names-once-and-for-all-by-using-this-technique-from-memory-champs/.

(3) Catherine Clifford, 11 memory hacks to remember the names of everyone you meet

, son güncelleme 6 Ekim, 2016, https://www.cnbc.com/2016/09/21/11-memory-hacks-to-remember-the-names-of-everyone-you-meet.html

(4) Andrew E. Budson M.D., How To Remember Names, son güncelleme 28 Temmuz, 2018, https://www.psychologytoday.com/us/blog/managing-your-memory/201807/how-remember-names